27 Nisan 2018 Cuma

YALNIZ YATMANIN ÖNEMİ

  Çocukların fiziksel bir nedenden kaynaklanan durumlar haricinde yataklarında kendi başlarına rahat bir şekilde ve kısa sürede uykuya dalamamaları ve derin bir uyku uyuyamamaları psikolojik olarak olgunlaşmayla ilgili bir sorun olduğunu düşündürmektedir. Bu problemin başlangıcı ve devamında anne baba tutumları da oldukça etkili olmaktadır. Uyku alışkanlığının oldukça küçük yaştan itibaren belli bir disiplin içerisinde sürdürülmesi gerekmektedir. Yalnız uyuyan çocukların kendilerine olan güvenleri artmaktadır. Dolayısıyla tek başına uyumakta zorlanan çocukların psikolojik olgunlaşma açısından yeterli olmadığı da düşünülebilir. Yaşamın ilk yıllarından itibaren dış dünyaya karşı hem korku duyan hem de güven ihtiyacı içerisinde olan bebeğin uyku halindeyken de kendini güvende hissederek uykuda kalabilmeyi deneyimlemesi çok çok önemlidir. Bu güven duygusunun çocuğun ebeveynleri tarafından korunduğu ve ihtiyaçlarının karşılandığı ortamda geliştiğini bilmekteyiz. Dolayısıyla anne babanın çocuklarının her türlü ihtiyacını düzenli ve yeterli olarak karşılayamadığı bir durumda çocuğun yalnız yatma ile ilgili korku ve kaçınmalar geliştirmesi olasıdır. Böyle durumlarda anne babanın da çocuğun korkuları ve kaçınmaları karşısında fazlaca kaygılanıp yataklarında uyumasına izin vermeleri sık gözlenen bir durumdur. 

    Bu sorunun uzun sürmesi halinde ise çocuğun ve ebeveynin ilişkisi de bundan oldukça etkilenmektedir. Bazı durumlarda anne babanın da çocuğunun yanlarında kalmasını istediği durumlar görülebilmektedir. Özellikle yoğun çalışan, çocuğuyla çok az vakit geçirebilen ve onunla yeterince ilgilenemediği için suçluluk hisseden ebeveynler akşam uyku vaktinde çocuklarının yanlarında yatmasını tercih edebilmektedirler. Ancak bu durumun çocukların psikolojik olgunlaşmasına olumsuz etki ettiğini fark edemeyebilmektedirler. Özellikle korkuları dolayısıyla anne babanın yanında yatmayı tercih eden çocuk karşısında anne babanın nasıl bir tutum sergilediği önemli olmaktadır. Anne babanın çocuğun korkusu yüzünden onunla yatmayı kabul etmesi çocuk için kısa vadede rahatlatıcı olmakla beraber çocuğa giden mesaj daha farklı bir şekilde de yorumlanabilmektedir. Çocuğa anne babası tarafından ‘ sen korkuyorken yalnız yatmak imkansız, korkularınla yanında biz olmadan baş etmen çok zor, yanımızda kalmalısın’ anlamında bir mesaj da gidiyor olabilir; bu da çocuğun anne babasına bağımlılığını arttıracak, kendi başına var olan korku ve diğer sorunlarla baş etme becerisine yönelik özgüvenini azaltabilecektir. 

    Çocuk sürekli gece uyuyamamaktan bahsediyor, kabuslar görüyor, size yalnız yatamadığından bahsediyor ve yanınıza gelmek istiyorsa çocuğun günlük hayatını da olumsuz yönde etkileyen bir takım baş etmekte zorlandığı kaygı ve korkuları olabilir. Bu kaygılar bazen anne, bazen baba bazen de anne babanın ilişkisi ile ilgili de olabileceği gibi arkadaş, okul, öğretmen gibi farklı sebeplerden de kaynaklanıyor olabilir. Böyle bir dönem yaşayan çocuğun anne babasının onun bu taleplerini eleştirmek yerine onu zorlayan olumsuz durumları ve duygularını dinlemesi gerekmektedir. Çocuğun davranışlarını eleştirmek yerine onu salt olarak dinlemek ve anlaşıldığını hissettirmeniz önemli olacaktır. Ancak her koşulda çocuğun korkuları karşısında yanınıza gelmesine izin vermeniz doğru bir yardım olmayacaktır. Çocuğun anne babasının yatak odasının da kendi odasının da bir sahibi olduğunu ve kişilere özel bir alan olduğunu bilmesi gerekmektedir. Bu gibi sorunlarla anne baba olarak çocuğunuzun zor baş ettiği ve sizlerin de zorlandığınız bir dönemde profesyonel bir yardım almanız yararlı olacaktır.

Uzman Klinik Psikolog Emre Altınel

20 Nisan 2018 Cuma

İkiz Çocuklar

İkiz çocuğa sahip olmak aile için hem heyecan verici hem de yetiştirilme ve bakım zorlukları nedeniyle kaygı yaratıcı bir durumdur. Gerçekten de birçok yönleriyle tek doğan çocuklardan farklılıkları vardır. Bu farklılık genetik ve fiziksel benzerliklerinin yanı sıra toplumun, çevrenin ve ailenin tutum ve davranışlarıyla da oluşmaktadır. İkizlik birçok bilim dalının ilgilendiği, birçok araştırmanın yapıldığı ve yapılmakta olduğu merak uyandıran ve hala bilinmeyenleri olan bir olgudur.
Bu çocukların psikolojik gelişimlerinde de bazı farklılıklar mevcuttur. Öncelikle birbirleriyle ilişkilerinde büyük ya da küçük olmanın avantaj ve dezavantajlarını yaşayamazlar. Dolayısıyla her çocuğun doğal olarak yaşadığı ve gelişiminde çok önemli bir yer tutan rekabet ve kıskançlık duygularını da farklı türde yaşarlar ve bu duyguların sağlıklı bir şekilde yaşanabilmesi için çevrenin tutumu çok önemlidir. İlk andan itibaren bir arada olmaları nedeniyle birbirlerinin varlığına çok alışkındırlar ve diğerinin yokluğunda huzursuzlukları  olabilir. Bu durum en baştan itibaren anne baba tarafından da fark edildiği için hep bir arada tutulmaya, aynı aktivitelere yönlendirilmeye, birlikte aynı oyunları oynamaya ve birbirinin aynı bir düzen içinde yer almalarına gayret edilir. Bir arada olma arzularına rağmen biraz dikkatle izlendiklerinde genellikle ikisinin de birbirinden oldukça farklı gelişim özellikleri içinde olduğu, farklı ilgi ve yetenekleri olduğu, aynı durumlara farklı tepkiler verebildikleri gözlemlenebilir. Bu durum genetik yapıları birbirlerine çok benzeyen tek yumurta ikizlerinde bile böyledir. Bu nedenle ailelerin bu farklılıkları çok iyi gözlemlemesi, onların bireysel ihtiyaç ve taleplerini göz önünde bulundurması,  birbirinin aynı olmaları konusunda zorlamaması son derece önemlidir. Bu zorlayıcılık genellikle onlar arasındaki farkı görmemekle ya da görmek istememekle ilgilidir. Çünkü birinin diğerinden daha hızlı gelişim göstermiş olması, daha doğrusu birinin diğerinden daha yavaş gelişmesi anne-babalar tarafından kabul edilmesi zor bir durum olmaktadır. Oysa bu farklılık son derece doğaldır. Her çocuk farklıdır ve kendine özeldir. Aynı olmaları konusundaki ısrar bu çocukların yaşam boyu taşıyacakları psikolojik sorunlar geliştirmelerine neden olabilmektedir. Çift yumurta ikizleri bu konuda daha avantajlı olmaktadırlar. Fiziksel farklılıkları daha belirgin olduğundan; hatta farklı cinsiyette olabildiklerinden, aileleri  onların farklı olabileceğini daha kolay kabul ederler. Bu da onlara farklı iki birey gibi davranmalarını kolaylaştıran bir faktördür.
İkiz doğan çocukların birbirlerine ihtiyaç duydukları, yan yana olmaktan huzur duydukları, birbirlerini taklit etme kolaylığı nedeniyle gelişimlerinin de bundan olumlu etkileneceği gerçeğine rağmen belli dönemlerde ayrılmaları da son derece önemlidir. Özellikle ilk bir yıl bebeklerin bireysel ilgiye özellikle de anne ilgisine ihtiyacının önemi biliniyor. İkisine aynı anda aynı eşit ilgiyi verme çabası yerine, ikisiyle de ayrı ayrı tek zaman geçirilmesi gerekir. Annenin ve babanın bu bebeklerin bakımında eşit miktarda aktif olması anne bir bebeği emzirirken diğer bebeğin de babanın ya da aileden başka birinin kucağında olması, bu sırada annenin sadece kucağındaki bebeğe konsantre olması son derece önemlidir. Her çocuk tek ve özel ilgiye ihtiyaç duyar. Bazı durumlarda bebeklerden biri diğerine göre daha huzursuz olabilir ve dolayısıyla daha çok ilgi alır. Bu durumda ister istemez diğeri fazla talep etmediği için ihmal edilebilir. Bu durumun dikkate alınması ve aynı miktarda ilginin ona da gösterilmesine dikkat edilmelidir.
İki çocuğun birbirinden farklı özellikleri olduğu düşünüldüğünde birinin diğerine göre üstün görünen yönleri olabilir. Bu durumda asla diğerine onu örnek göstermemek gerekir. Bu  her  türlü kardeş ilişkisinde önemli bir prensip olmakla birlikte ikizlerde çok daha önemlidir. Çünkü ikiz çocuklar ikizlerinin becerdikleri, başardıkları şeyleri aynı düzeyde başaramadıklarında diğer kardeşlere göre çok daha kolay hayal kırıklığı ve yetersizlik duyguları yaşarlar. Bu nedenle bu gibi durumlarda her iki çocuğun da başarılı ve iyi olduğu alanlar vurgulanarak, farklılığın normal olduğu ve sizin tarafınızdan kabul gördüğü ifade edilmelidir. Özellikle yaşamın ilk iki yılında bebeğin beslenme biçimi, sağlık özellikleri ve tabi doğumdaki boyu, kilosu; gelişim özellikleri büyümesini ve gelişimini belirleyici olmaktadır. Daha küçük doğan ve bazı sağlık problemleri olan bir bebek yaşamın ilk 2 yılında daha yavaş gelişim gösterebilir. Ancak sonrasında genetik özellikler ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle ilk bebeklik dönemindeki gelişim farklılıklarının doğal olabileceği ve ilerleyen yıllarda bu farklılığın ortadan kalkabileceği unutulmamalıdır.
Ailede bir arada vakit geçirmek önemlidir ama zaman zaman her iki çocuğun da anne ile ve baba ile baş başa zaman geçirme, her iki ebeveyninden de tek ilgi alma ihtiyacı unutulmamalıdır. Birlikte geçirilen zamanlar bu şekilde de planlanmalıdır. Bazen anne sürekli çocuklardan biri ile baba da sürekli diğeriyle vakit geçirir ve bunun çocukların kendi tercihi olduğu söylenir. Oysa bu durum çocukların tercihine bırakılmamalıdır.
Anne babaların özellikle ikizleri aynı görme çabasından kurtulmaları gerekir. Onların farklı ihtiyaç, arzu, istek, yetenek ve zevkleri olduğu düşünülerek buna kulak verilmelidir. Bebeklik döneminden itibaren giysi, oyuncak seçiminde, odalarının düzeninde, sunulan aktivitelerde bu farklılık göz önünde bulundurulmalıdır. Okul öncesi dönemden itibaren de farklı sınıflarda eğitim görmeleri, farklı arkadaşlıklar kurarak, farklı sosyal özellikler geliştirmelerine fırsat verilmelidir. Daha iyi oldukları ve daha az iyi oldukları alanlar belirlenmeli ve yine kendi seçimlerine özen gösterilmelidir. Belli bir alan belirleyip o alandaki başarıları karşılaştırıldığında birinin diğerinden daha yetersiz hissetme ve dolayısıyla rekabeti yapıcı değil yıkıcı yaşama olasılığı doğacaktır. Ayrıca bu karşılaştırmadan doğan, çok küçük yaşlardan itibaren beslenen yetersizlik duyguları ileriki yıllarda depresyon, kaygı sorunları gibi çok ciddi ruhsal sorunların oluşumuna da zemin hazırlamaktadır.
Uzman Pedagog Belgin TEMUR

13 Nisan 2018 Cuma

Baba Olmanın 14 Harikası


Baba olmak bir erkek için yaşamda çok farklı ve yeni bir sorumluluk anlamına gelir. Bu sorumluluğa hazır olmak yaşamda bazı hedeflere ulaşmış olmakla da bağlantılıdır. Bir çocuğun ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve ona uygun bir model olabilecek olgunluğa erişmek için kişinin öncelikle kendi hayatının sorumluluğunu alacak olgunluğa eriştiğinden emin olması gerekir. Değişken ve düzenli olmayan bir yaşantının çocuk sahibi olmaya pek uygun olmadığı bu karar verildiğinde yaşantının daha stabil hale dönüştürülmesi gerekliliği ortadadır. Uzun süreli sorumluluklara imza atmak, atılan her adımda bir sonraki adımı planlamak kararlılığı ve azmi gerektirir. Evlilik belki de baba olma sorumluluğundan önce alınan en önemli ilk büyük sorumluluktur. Buna rağmen kişilerin evlilik de dahil tüm sorumluluklarında deneme ve vazgeçme şansları vardır. Oysa baba olmak diğer tüm sorumluluklardan farklı olarak geriye dönüşü olmayan, vazgeçilemeyecek bir sorumluluktur. Böyle bakmak birçok erkeğin baba olmaya karar vermek konusunda kaygılanmasına neden olmaktadır. Özellikle de kendi babalarıyla ilişkilerinde sorunlar olduğuna inanan ve daha mükemmeliyetçi yaklaşan, çocuğuna “çok iyi baba olmak” gibi bir misyon yüklenen kişilerin bu kararı vermek konusunda daha kaygılı oldukları bilinmektedir. Yine evlilik ilişkisi içinde problemler yaşandığı durumlarda da baba olma fikri erkekler için daha da geciktirilmesi gereken bir karar olarak değerlendirilmektedir. 

Yeterince hazır hissetmek çocukla kurulacak ilişkinin kalitesini de belirleyici olmaktadır. Bu fikre kendini alıştıran, bu yeni rol ile yaşayacağı keyfin farkına varan babaların bebek dünyaya geldikten sonra da daha rahat ilişki kurabildikleri bilinmektedir. Anneler hamileliğin başından itibaren hem hormonal olarak hem de fiziksel olarak bir bebeğe sahip olmayı ve onun içlerinde büyümesini fark edebilme ayrıcalığına sahiptirler. Üstelik annelerinden ve toplumdan öğrendikleri anne rolü çok vurgulanmıştır. Oysa babalar için kendilerine ait ve her gün büyümekte olan bir şeyi hissetmek anneler kadar kolay olmamakta ve bu nedenle bu rolü kabullenmekte, bebeği sahiplenmekte, ona ısınmakta zorluklar yaşayabilmektedirler ve bunun için zamana ihtiyaç duyabilirler. Doğum öncesinden itibaren bebekle ilgili doktor kontrollerinde bulunmak, doğumla ve sonrası ile ilgili hazırlıklara katılmak babanın psikolojik hazırlığında önemli olmaktadır. Ama bazen bu hazırlıklara katılmanın bile çocuğa hazır hissetmek için yeterli olmadığı bilinmektedir. Bu nedenle doğum anından itibaren babanın aktif katılımını sağlamak, tüm gelişmelerden babayı haberdar etmek, onun yardımına ve desteğine başvurmak ilk etkileşim açısından önemlidir. Bebeklerin doğdukları andan itibaren görüntüleri ve kokularıyla çevrelerindeki yetişkinleri etkileme güçleri vardır. Babanın ilk andan itibaren bebekle yakın ilişki kurması, tutması, onu koklaması, beslenmesinde ve bakımında yardımcı olması desteklenirse bu etkileşim kendiliğinden gerçekleşecek ve baba için haz veren bir ilişkiye rahatlıkla dönüşebilecektir. Özellikle ilk bir iki ay içinde bebek büyüyüp sosyal gülümsemelere ve tepki vermeye başladıkça bu durum baba için çok daha keyif veren bir hal alacak, bebekle kurduğu ilişki günden güne gelişecektir. Buradaki temel prensip babanın da en az anne kadar bebekle ilişkide olmasını ve onunla zaman geçirmesini sağlamaya çalışmaktır. Bu temas yoğunluğu içinde ister istemez bu bağlantı gerçekleşecektir. Baba olmanın en önemli keyiflerinden biri de bebeğin “baba” demeye başladığı zamanlardır. “baba” kelimesi Türkçe’nin de doğası gereği bebeklerin ilk söyledikleri sözcüklerdendir. Bebeğinin ağzından çıkan ilk kelimenin “baba” olduğunu duyan bir babanın bu duruma kayıtsız kalması genelde mümkün değildir. Bir çok baba çocuklarına en çok aşık oldukları zamanın kendilerine “baba” diye hitap ettikleri zaman olduğunu söylemektedirler. Bebeklik döneminde iyi bir etkileşim içine girildiğinde genellikle ilk çocukluk ve ergenlik döneminde de baba-çocuk ilişkisinin sağlıklı devam ettiği, olası sorunların karşılıklı iletişimle daha kolay çözülebildiği bilinmektedir. Bu etkileşim çeşitli nedenlerden ötürü geciken, bebeğin bakımıyla, fiziksel ihtiyaçlarıyla ilgilenemeyen, bu işi tamamen anneye bırakan, bebeğiyle fiziksel olarak bir arada fazla zaman geçiremeyen babaların da çocuklarıyla iletişimlerinde zorluklar yaşama olasılığının arttığı bilinmektedir. 

Baba Olmanın Keyfi

¨     Baba olduğunuzda yaşamda yeni ve önemli bir rol kazanırsınız. Babalık rolü, size toplumda yeni bir statü sağlar. Çocuk sahibi olma sorumluluğu alan bir erkek olarak artık sorumluluk almak konusunda daha güvenilir bir izlenim vermeye başlarsınız. 

¨     Bebeğinizle birlikte artık gerçek bir aile olmuşsunuzdur. Aile olmanın ayrıcalıklarını yaşarsınız. Girdiğiniz ortamlarda size özen gösterilir, saygıyla karşılanırsınız. 

¨     Kendi ailenizi ve özellikle de babanızla ilişkinizi daha iyi analiz etmeye başlarsınız. Hem onları daha iyi anlar hem de çocuğunuzla ilişkiniz geliştikçe ailenize daha fazla yakınlaşmaya başlarsınız. Çünkü çocuğunuza büyükanne ve büyükbabaların da bulunduğu geniş, sıcak ve sevecen bir aile ortamı yaratmak önem kazanmaya başlar. Bu sayede siz de ailenizle ilişkilerinizi geliştirebilirsiniz. Ayrıca onlara torun sahibi olma olanağı sağladığınız için onların gözünde de değer kazanırsınız. Var olan kızgınlık ve kırgınlıklar bu yolla ortadan kalkar.

¨     Çocuğunuzun sağlıklı gelişmesi sizin için önemlidir. Bu nedenle ona örnek olmanın önemini kavrarsınız. Alışkanlıklarınızı gözden geçirirsiniz. Yedikleriniz sağlıklı olmaya başlar. Yaşam kalitenizi arttırmaya çabalarsınız. Spor yapar, sağlıklı beslenir ve diğer kötü alışkanlıklarınızdan uzak durmaya başlarsınız. 

¨     Kendi sağlığınıza dikkat etmenizin örnek olmanın dışında da önemli bir nedeni olmaya başlar. Çocuğunuzun size uzun yıllar ihtiyacı vardır. Sağlıklı ve güçlü olmanız gerekmektedir. Riskli durumlara girmekten kaçınmaya başlarsınız. Yaşamınız daha güvenli olmaya başlar.

¨     Hayatınız düzene girer. Gelecek planlarınıza sıkı sıkıya bağlanırsınız. Geleceğe ait belirsizlikler yerini belirlenmiş hedeflere bırakır. Artık bir karar vermiş olmanın rahatlığını yaşarsınız.

¨     Yaşam yeniden keyifli ve umutlu bir hal alır. Bebeğinizle ilgili hedefler ve umutlar geliştirirsiniz. Bebeğinizin yavaş yavaş dünyayı, çevreyi tanımasına, her gün yavaş yavaş gelişmesine keyifle tanıklık edersiniz. Siz de yeniden dünyanın güzelliklerini doğanın mucizesini keşfetmeye başlarsınız. 

¨     Eşinizle ortak bir varlığa ve ortak bir sorumluluğa sahip olmanın güzelliğini yaşarsınız. Artık önemli bir ortak paydanız olmuştur. Bu ortak hedef sizi birbirinize yeniden yakınlaştırır. 

¨     Sağlık ve tıp konularına ilginiz artar. Çocuğunuzun sağlığı için her gün kendinizi geliştirmeye başlarsınız. Gazete, dergi ve kitaplardaki sağlıkla ilgili konular artık dikkatinizi daha fazla çekmeye başlar.

¨     Bebeğinizin ilk kelimesi genellikle “baba”dır. Bu kelimeyi ilk kez bebeğinizin ağzından kocaman bir gülücük eşliğinde duymak yaşamınızın en güzel, en unutulmaz deneyimidir.

¨     Çocuğunuz sizin yansımanızdır. Onun tepkileri sayesinde kendinizi tanıma ve keşfetme fırsatı bulursunuz.

¨     Çocukluğunuza yeniden dönersiniz. Kendinizi birden bire çocuğunuzun treniyle oynarken bulabilirsiniz. Bahaneniz de hazırdır; çocuğunuzu eğlendiriyorsunuz. 

¨     İşiniz çok önemlidir. Ama artık özel hayatınıza daha fazla zaman ayırmaya başlarsınız. Hem çocuğunuzun sizinle özel zaman geçirmeye ihtiyacı vardır, hem de siz onunla böyle bir zamanı geçirmeye ihtiyaç duymaya başlarsınız. 

¨     Değerleriniz yeniden harekete geçer. Tüm çocuklar ilgi alanınıza girer. Çocuklar için güzel bir dünya yaratmanın ve onlara gelecekte güzel bir dünya bırakmanın önemi artar. Kendinizi bu konudaki sosyal çalışmaların içinde bulabilirsiniz. 

Uzman Pedagog Belgin Temur

4 Nisan 2018 Çarşamba

Dokunmanın Sihirli Etkisi

Yaşamın ilk yılları, bireylerin gelişimlerini tüm yönleriyle etkileyecek temel yıllardır. Aslında bu temel gelişim süreci doğum öncesi dönemde yani anne karnında başlamaktadır. Anne karnında fiziksel gelişimini sürdürmekte olan bebek, bizlerin fark edemeyeceğimiz bir şekilde sosyal gelişimini de sürdürmektedir. Dışarıdan duyduğu sesler, bebek ile yapılan konuşmalar, ona dinletilen müzikler, “bebeği” okşamamız, bebeğe dışarıda onu beklediğimizi hissettirir ve sosyal gelişim sürecini bir anlamda başlatır. Anne karnındaki bebek, annesinin sesini diğer seslerden ayırabilmektedir ve yapılan araştırmalara göre anne sesi, anne karnındaki bebeği rahatlatmaktadır.

Doğum ile birlikte bebek gözlerini hayata açar ve gelişimin temelleri atılmaya başlanır. Bebek doğduğu andan itibaren tüm duyu organları çalışmaya başlar ve bebek dış dünyayı tanımaya başlar. Bebek, hayatı boyunca kullanacağı temel bilgi ve becerileri edinmeye hazır bir şekilde biz yetişkinleri ve çevredeki uyaranları beklemektedir. Bebeğin çevresinde bulunmakta olan her şey onun için uyarıcı ve öğrenilmesi gereken bir nitelik taşımaktadır. Kendisine her yönden uyarıcı nitelikte bir çevre sunulan bebeğin gelişim süreçleri olumlu yönde ilerleyecektir.

Bebeklik yıllarındaki olumlu yaşantılar, çocukluk ve daha da ileride yetişkinlik yıllarını etkileyecektir. Bu nedenle anne babalara düşen ilk görev, bebeklerini her yönüyle tanımak ve gelişim süreçlerini takip etmektir.

Bebekler doğdukları andan hemen sonra anne kucağına verilirler. Bu an anne için hazzı tarif edilemeyecek kadar mutluluk ve heyecan verici bir andır. Bebek için ise uyaranların fark edilmeye başlandığı bir an olarak tarif edilebilir. Bebek daha önce hiç yaşamadığı dokunma hissini ilk kez tatmaya başlar. Bu his ile birlikte bebek kabul edilme ve sevgi ile ilk kez tanışmış olur.

Bebekler doğum ile birlikte öğrenmeye başlarlar ancak yapabildikleri yani beceriler çok sınırlıdır. Bebekler herhangi bir beceriyi sergilemek veya ihtiyaçlarını gidermek için annelerine ihtiyaç duyarlar. Yani tüm bebekler annelerine bağımlıdırlar. Bebek ve anne, doğum sonrasındaki birkaç gün içinde birbirlerini tanımaya başlar ve uyumlu birlikteliklerinin temellerini atarlar.

İhtiyaçlar ve bunların giderilmesi, yaşantımızın temel noktalarıdır. Bebekler için de bu ihtiyaçların giderilmesi önemli bir gereksinimdir. Her bireyin olduğu gibi bebeklerin de ihtiyaçları vardır. Karnının doyması, altının değiştirilmesi, banyo yapması gibi birtakım ihtiyaçlarında bebek annesine bağımlıdır. Anne ve bebek için bu ihtiyaçları giderildiği anlar, ilişkilerini sağlamlaştıran anlardır.

Bir bebek için karnının doyurulması, altının değiştirilip temizlenmesi birer ihtiyaç ise dokunulmak, fiziksel temas ve okşanarak sevilmek de birer ihtiyaçtır. Bebeğin diğer ihtiyaçları nasıl gideriliyorsa, bu temel ihtiyacı da anne tarafından giderilmelidir. Bebekler ben-merkezci varlıklardır. Tüm ihtiyaçları onlar istedikleri anda, onların istedikleri kişi tarafından giderilmelidir. Temel güven duygusunun kazanılması adına bu istekler anne tarafından ve doğru zamanda giderilmelidir. İstek ve ihtiyaçları karşılanan bebek rahatlar ve güvenmeye başlar. Bu sayede temel güven duygusu kazanılmaya başlanılır.

Anne-bebek ilişkisinde dokunmanın, yani fiziksel temasın önemi çok büyüktür. Bebek için annesinin tenini hissetmek, annesinin kokusunu duymak, annesinin kucağında olup onun kalp atışlarını hissetmek çok önemlidir. Psikolojik ve fizyolojik anlamda anne-bebek birlikteliği, temel güven duygusunun kazandırılması adına çok gereklidir. Temel güven duygusu, yaşamın ilk yıllarında kazandırılmaktadır. Bu ilk yıllarda bebeğin ilk görevi güvenmeyi öğrenmektir. Bu görevin gerçekleştirilmesindeki başrol oyuncuları anne ve bebektir.

Bebek için ilk yıllarda anne her şey demektir. Anne kendini nasıl hissediyorsa bebek de aynen öyle hissedecektir. Anne üzüntülü ise bebek huzursuz olacak, anne mutlu ise bebek de huzurlu olacaktır. Yapılan araştırmalara göre stres altında çocuğu ile ilgilenen annelerin çocukları daha mutsuz yaşantılar ile karşılaşmaktadır. Bu nedenle annelerin bebekleri ile ilgilenecekleri zamanlarda stresten arınmış, sakin ve huzurlu bir ruh hali içinde olmaları çok önemlidir. Bu tarz bir ruh hali ile çocuk ile ilişki kurulması, çocuğun güven gelişimi açısından doğru ve sağlıklı olacaktır. Bunun tam tersi bir şekilde ilişki kurulur ise, yani eğer çocuğu ile tensel temas kuracak anne stresli, kaygılı, mutsuz, sinirli, keyifsiz ve huzursuz ise, çocuk bu olumsuz hisleri elbette anlayacak ve o da keyifsiz bir ilişki kurmaktan dolayı memnuniyetsizliğini ağlayarak veya huzursuzlanarak belli edecektir.

Annenin tensel temas kurarak bebeğe verdiği sıcaklık, bebeğin yaşama olan bağını ve güvenini geliştirecektir. Bebeklerin anneleri ile kurdukları tensel temas, temel güven duygusunun kazanımında en önemli adımdır. Bebek annesi tarafından anlaşıldığını, bir değeri olduğunu ve sevildiğini anlar ve annesine güvenir. İhtiyacı karşılanan bebek, ileride yine ihtiyaç duyduğu zaman annesinin yanında olacağını bilir yani annesine güvenir. Kazanılan güven duygusu, yaşamın ileriki yıllarında kurulacak olan bütün bireysel ilişkileri olumlu yönde etkileyecektir. İhtiyaçları giderilmeyen bebeklerde ise güven duygusunun yerini güvensizlik duygusu almaktadır.

Temel güven duygusunun bebek tarafından kazanımında bir diğer önemli nokta, annenin sergilediği tutarlılıktır. Anne çocuğunun dokunma, açlık gibi ihtiyaçlarını doğru zamanlarda gidermez veya sadece zaman zaman giderirse bu tutum güven duygusunu olması gerekenin tersi yönde geliştirir; yani güven duygusunun yerini güvensizlik duygusu alır. Çünkü çocuk her zaman giderilmesini beklediği dokunma, okşanma gibi ihtiyaçlarının ne zamanlarda giderileceğini öğrenememektedir. Bu nedenle annesine, dolayısıyla çevresine sağlıklı bir güven duygusu geliştiremez.

Dokunmak ve okşamak, sevginin göstergeleridir. Annesi tarafından okşanmayan, kucağa alınmayan, koklanmayan veya dokunulmayan bebekler sevgiden habersiz olarak yetişirler. İleriki yıllarda bu, onların yaşamlarını olumsuz yönde etkiler. Çevrelerindeki kişilere hissettiklerini anlatamaz ve gösteremezler. Çevrelerindeki kişilere sevildiklerini hissettiremezler. Yaşamlarında sıcaklık yoksunluğu yaşanır. En yakınlarındaki kişilere bile bağlılık geliştirmekte güçlükler yaşarlar ve çevrelerindekilere güvenemezler. Zaman içinde güvensiz ve yaşamdan keyif almakta zorlanan bireyler haline gelebilirler.

Yaşamın bu ilk yıllarında sadece annelerin değil babaların da bebeğin gelişimine etkileri büyüktür. Bebeğin temel ihtiyaçları çoğunlukla anne tarafından giderildiği için genellikle babalar “oyun dışı” gibi gözükseler de aslında bir “başrol”de babalara aittir. Tıpkı anneler gibi, babaların dokunuşları da bebeğin temel güven duygusu için çok gerek duyulan bir unsurdur. Babalar, bebek için dış dünyayı temsil ederler. Bebeklerin babaları ile kurdukları olumlu tensel temas ilişkisi, bebeğin ileriki yıllarda çevresi ile kuracağı ilişkiyi olumlu yönde etkileyecektir. Bu nedenle bebeğin doğumu ile birlikte baba da, bebek ile ilgilenmeli ve anneye destek olmalıdır. Bebeği kucağına almalı, ona dokunmalı, okşamalı, öpmeli, temel ihtiyaçların giderilmesinde yani altının değiştirilmesinde, mamasının yedirilmesinde, banyosunun yaptırılmasında anneye yardımcı olmalıdır. Bu tarz olumlu yaşantılar, hem sonraki yıllarda kurulacak sağlıklı baba-çocuk ilişkisinin temellerini hem de diğer bireyler ile kurulacak sağlıklı ilişkilerin kökenlerini hazırlar. Baba desteğinden yoksun bir gelişim süreci geçiren çocukların hem babalarıyla hem de çevre ile ilişkileri olumsuz yönde etkilenmektedir.

Anne-Babalara Öneriler:

 Bebeğiniz ile ilgili sorumlulukları birlikte yerine getirin. Sadece anne veya sadece babanın ilgisi, çocuğunuz için yeterli değildir. Çocuğunuzun her ikinize de ihtiyacı vardır.
 Bebeğinize dokunun. Tensel temas, kişilik ve özgüven gelişiminde ihtiyaç duyulan temel noktalardan biridir. Dokunulan, okşanılan bebek sevildiğini hisseder. Bu sayede, temel güven duygusu gelişmeye başlar.
 Bebeğinizi karşılıksız sevin. Karşılıksız, hiçbir beklenti olmadan sevildiğini bilmek, özgüven gelişimini olumlu yönde etkiler.
 Yaşamın ilk yılları çok önemlidir. Bütün yönlerden gelişimin temelleri bu yıllarda atılır. Anne ve babalar, bu yıllarda bebeklerini dikkatle takip etmeli ve gelişim sürecini gözlemlemelidirler.
 Anne ve babanın bebek ile kurduğu duygusal ilişki çok önemlidir. Bu ilişkinin kurulabilmesi anca tensel temas ile mümkün olacaktır.
Bebeğin duygusal doyuma ulaşabilmesi için onu kucağınıza alın, onu okşayın, onunla oynayın, ona gülümseyin. Onu beslerken, altını değiştirirken, onu yıkarken, öperken aslında onun özgüven gelişimine katkıda bulunduğunuzu unutmayın.
 Bebeğinizin ihtiyaçlarını giderirken tutarlı bir tutum sergileyin. Süreklilik, kişilik ve özgüven gelişiminde çok önemli bir noktadır.
 Bebeğiniz ile ilgilenirken huzurlu ve stresten uzak olmaya çok dikkat edin. Bebeğiniz ile ilişki kurduğunuz anlar, keyfi tarif edilemez anlardır. Bu anların keyfini çıkarın. Sizi mutlu görmek onu da mutlu edecektir.

Psikolojik Danışman Tuğba Gürçağ Yarız