14 Ağustos 2018 Salı

Çocuk ve Model Olma

Çocuklar dünyaya geldikten belirli bir süre içinde kendilerini annelerinden pek fazla ayrı göremezler. Onların bir parçası gibi hissederler. Aslında durum anne için de pek farklı değildir. Sonra bu ikili ilişkinin içine baba da girer ve çocuk hayatında ilk kez annesinden farklı olarak birini fark eder. Giderek çocuk kendisini de onlar gibi görmeye başlar. Hatta anne babalar için bile durum böyledir. Henüz bebekken bile burnunu, kaşını, gözünü hatta hal, tavır ve hareketlerini kendilerine, akrabalarına benzetirler. Ancak pek çok anne-baba, kendi davranışlarıyla onu nasıl etkilediklerini pek fazla irdelemezler. Halbuki çocuk, anne babanın yaptıklarından o kadar çok etkilenir ki; bu pay hiç de yadsınacak bir miktar değildir. 
Çocukların hayatında her zaman onu yetiştiren ebeveynlerin ya da bu kişiler yoksa onların yerinde olan büyüklerin, kendi hareketlerinde, duygularında, düşüncelerinde yeri vardır diyebilmekteyiz. Bu benzer tavırları görmemizin en önemli nedenlerinden biri çocukların bunları ya duyarak ya görerek ya da yaşayarak öğrenmeleridir. Bütün bunlar da ona çevresindekilerin bir model olduğu kanıtlamış olacaktır. Bu model alınan kimseler çocuklar için hayatlarında öncelik taşıyan, beğendiği, gözünde yücelttiği, kendisini ona karşı daha yetersiz, güçsüz hissettiği kimseler olacaktır. Bu durum garip değildir. Çünkü yetişkinlikte de olduğu gibi çocuklar da kendilerinden farklı olanı bulup onun gibi olmaya çalışmaktadırlar. Dolayısıyla kendilerini ona benzetmeye çalışmaları da çok kritik bir noktadır. Özellikle 4-6 yaş dönemi ve sonrasında ergenlikte görülen belirgin model alma davranışlarını da kritik bir öneme sahip görmeliyiz.
Şimdi bir de bu duruma anne baba açısından bakmak gerekiyor. Anne babalar çocuklarına model olduklarını kendilerine benzer tarafları bularak biliyor gibi görünseler de çoğu zaman pek farkına varmazlar. Çocuklar çok iyi gözlerler ve hayat hakkındaki deneyimlerini anne-babalarını izleyerek, onların davranışlarını, duygularını ve düşüncelerini öğrenerek arttırırlar. Bir çocuk babasından maç izlerken nasıl davranıldığını, hangi sözlerin söylendiğini, nasıl hissedildiğini gözlemleyerek öğrenebilecektir. Diğer bir çocuk annesinin evde nasıl yemek yaptığını gözleyerek yemek yapmanın nasıl olduğunu öğrenebilecektir. Şu da bir gerçektir ki; anne babanın ‘bu yaşta bunu anlamaz, fark etmez’ dedikleri şeyleri çocuklar onlar fark etmeden detaylı bir biçimde öğrenmiş hatta kendi hayatlarında uygulamaya geçirmiş olabilirler. Dolayısıyla çocuk için tabii ki yaşına uygun bir şekilde onun yanında davranışlarda bulunmak önemli olmaktadır. Birçok anne- baba ‘Aaa.. bunu da nereden öğrendi bu çocuk, biz hiç böyle davranmayız..’ derler. Aslında çocuk onları; onların kendilerini bildiklerinden daha iyi gözlemlemiş olabilir. Ancak bu durum da anne babaların aklına aşırı korumacılığı getirebilir. Aslında durum bu değildir. Çünkü kapatmaya, engellemeye çalıştığınız birçok davranışınız çocuk için daha da ilgi çekici hale gelebilecektir. Dolayısıyla bazı şeyleri sizden daha hızlı ve kolay yoldan öğrenmesine neden olabilir. Örneğin deminki örnekten yola çıkarsak; maç izlerken öfkeli davranışlar sergileyen babayı uyaran annenin bu davranışı, çocuk için ‘kızılacak bir şey’ diye ele alınıp; önemli bir durum olarak akılda kalıcı hale getirilebilir. Dolayısıyla çocuk ilgi görmek istediği ya da öfkesini göstermek istediği durumlarda benzer şekilde davranış ortaya çıkarmaya daha yatkın hale gelebilir
Çocuk için insanlarla ilişkilerinde anne babasının birbirine nasıl davrandıkları, nasıl konuştukları etkili olacaktır. Örneğin, bir arkadaşına öfkelendiğinde ne yapması gerektiğini anne babasının tartışmalarından öğrenmiş ve bir stil edinmiş olabilir. Ebeveynlerin birbirine karşı kızgın oldukları zamanlardaki gibi öfkeli davranışlar gösterebilir. Bu sadece arkadaşına değil direkt anne babasına karşı da bu şekilde olabilir. Öfkeli, neşeli, mutlu, üzüntülü zamanlarımızda kendimizi nasıl ifade ettiğimize dair bilgileri onlarda bulabiliriz. Tabii ki her çocuk kendine dair ayrı bir davranış gösterebilir ancak anne babasının duygularını nasıl ifade ettiği de onun hayatını kolaylaştıracaktır. Hayatta karşılaştığı sorunları çözmekte, duygu ve düşüncelerini ifade etmeye çalışmada ve benzeri durumlarda hayatta kalabilmeyi öğrenmesi için model alma ve anne baba için de çocuğa model olmak önemlidir. Dolayısıyla anne babaların kendi hayatlarını ne şekilde yürüttükleri, insanlarla nasıl ilişki kurdukları çok çok önemli olmaktadır.
Model olmanın iki önemli döneminden bahsedecek olursak; ilk 4-6 yaş dönemini, çocuğun kendi cinsiyetinden ebeveyniyle özdeşim kurmaya çalıştığı dönem olarak sayabilmekteyiz. Çocuk bir yandan karşı cinsiyetten olan ebeveynini diğerinden kıskanırken; kendi cinsiyetinden olanla da yavaş yavaş aynı olmaya çalışır. Örneğin erkek çocuk babasını tıraş aletini kullanırken izler ve sonra onu taklit etmeye çalışır. Kız çocuk annesinin makyaj eşyalarına meraklanır. Burada önemli olan; bu model almayı kuvvetlendirmek ve faydalı hale getirmek için belli sınırlarda bu taklitlere izin vermektir. Çocuklar çoğu kez oyunlarında anne-baba olarak zaten bu olayı deneyimlerler. Ancak baba ya da annenin yanında bunları yapabilmek de keyifli ve öğretici olacaktır. Bununla birlikte, kendi cinsiyetinden olmasa da çocuk ebeveynini taklit edebilir; burada korkulacak bir durum yoktur. Anne babanın model olarak çocuğun yaptıklarını görmezden gelmemeleri, çabalarını takdir etmeleri ancak gerekli yerlerde de sınır koyabilmeleri yararlı olacaktır.
Ergenlik dönemi de bir diğer kritik öneme sahip yaş aralığıdır. Çocuklar bu dönemde de gerek kendi cinsiyetinden gerek diğer cinsiyette olan ebeveyninden olsun; her ne kadar öyle gözükmese de rehberliğe ihtiyaç duyarlar. Anne babaların hayat tecrübelerinin nasıl olduğunu merak ederler. Bu açıdan onların yetişkin bir görüşe ihtiyaçları vardır. Çünkü bir ergen için kendi yaşamı nereye gideceği belirsiz bir vaziyettedir ve kendi başına karar alması zorlaşır. Dolayısıyla bir ergene iyi bir model olabilmek; ilk olarak onu dinlemek, kabul etmek ve istediği miktarda ona yol gösterebilmekten geçer. Buna gerçekten ihtiyaç duyarlar. İç dünyaları oldukça karışık ve ulaşılamaz görünen ergen bireylerin anne babaları, bu durumu karmaşık olarak algılayıp ondan uzaklaşmamaya özen göstermelidirler. İlişkilerini sıcak tutmak, her iki tarafın da hayatını kolaylaştıracaktır.
Çocuklar anne babalarının hayatlarında olmadığı durumlarda da tahmin edileceği gibi onlara yol gösterecek bir yetişkine bağlanma ve onu hayatlarında tutma ihtiyacı hissederler. Bu kişi tıpkı anne babayla olan gibi ona ışık tutabilecek, güven verebilecek bir kişi olacaktır. Bu açıdan anne-babası hayatta olmasa da çocuğun hayatında öne çıkan bir  yetişkine bu açıdan  ihtiyacı her zaman oldukça fazla olabilecektir.
Uzman Klinik Psikolog Emre Altınel

10 Ağustos 2018 Cuma

Bebek Odası Nasıl Düzenlenmelidir?

Yaşamın ilk yılı bebekler için oldukça hızlı geçer; ancak yaşamlarını sürdürebilmeleri için bir yetişkinin desteği gereklidir. Bu destek sadece bebeğin doyurulması, uyutulması ve temizlenmesi için değil; özen ve şevkatle sevilmesi, sıkıntılarının giderilmesi ve anne ile bebek arasında kurulacak olan sağlıklı iletişim ve karşılıklı anlayış için gereklidir. 0-1 yaş, başkalarına karşı temel güven gelişiminin oluşmaya başladığı yaştır. Anne ve babanın bebeğe karşı tutumu, ona yaklaşımı önemlidir. Bebeğin, ne olursa olsun, her zaman, her koşulda annesinin onun yanında olacağını ve ihtiyaçlarını karşılayacağını hissetmesi gerekir. Bebekler ihtiyaçlarını tutarlı bir şekilde karşılayan ebeveynlere güvenmeyi öğrenirler ve dünyaya daha rahat uyum sağlayabilirler. Ancak; aksi durumlarda yani anne-baba bebekle yeteri kadar ilgilenmiyor ya da ihmal ediyor ise bebek hayal kırıklığına uğrar; güvensizlik duygusu gelişmeye başlar ve dünyayı ürkütücü bir yer olarak algılar. Bu nedenle anne bebek arasında güvenli bir bağ oluşabilmesi için ilgili, dikkatli, şefkatli ve doyurucu bir bakım önemlidir. 
Doğru bir bebek odası seçiminin de bu güven duygusunun gelişimine doğrudan olmasa da dolaylı yoldan bir katkısı vardır. Çünkü bebek odası hazırlarken öncelikle dikkat edilmesi gereken noktalar bebeğin rahatı ve emniyetidir; ona güvenli ve kullanışlı bir oda hazırlamak gerekir. Bu nedenle, bebek odası hazırlamak anne babalar için zevkli bir uğraş olduğu kadar üzerinde titizlikle de durulması gereken bir konudur. İlk karar verilmesi gereken bebeğin evin hangi odasında kendini en rahat hissedeceği ve tehlikelerden uzak olacağıdır. Kolaylıkla ulaşılabilecek, sesten rahatsız olmayacağı, pencereli, rahat havalandırılabilecek, güneş alan aydınlık bir oda seçilmelidir; bu bebeğinizin uykusundan da daha huzurlu uyanmasını sağlayacaktır. Bebeğinizin dış dünya ile ilişkisi odada kullandığınız renkler, desenler ve mobilyalarla şekillenir; özellikle değişik renklerdeki aksesuarlar bebeğin uyarılmasını sağlar ve dikkatini çeker. Onun gözlerini yormayacak, açık ve odayı ferah gösterecek canlı renkler seçmekte fayda vardır. Önemli olan bebeğin yatağındayken gördüğü renklerin rahatlatıcı, sakinleştirici olmasıdır. Sonrasında değişik renklerde bordürler, malzemeler ve oyuncaklarla süsleyerek odaya canlılık katılabilir fakat çeşitli renk ve şekil kullanımında aşırıya kaçmamak gerekir; bu bebek için yorucu olur. Ayrıca, odayı bebeğin ve ona bakan bireyin hareketlerini kısıtlayacak şekilde doldurmamak gerekir. Uyumlu ve düzenli bir oda bebeğinizin zihinsel gelişimini destekler; erken yaşlarda renk, şekil gibi kavramların öğrenilmesini hızlandırır.
Odanın aydınlatılmasında ise çok kuvvettli ışık vermeyen ufak avizeler seçilmeli, ışık tavandan yansımamalı, direk bebeğin yüzüne gelmemeli ve odanın tam ortasında bulunmamalıdır. Ayrıca, herhangi bir düşme ya da çarpma anında çocuğunuzun güvenliği açısından seçtiğiniz mobilyaların, özellikle karyola ve parmaklıkların keskin ve sivri köşeli olmamasına; yuvarlık hatlı mobilyalar seçmeye ve mobilyaların cam içermiyor olmasına özen göstermeliyiz. Karyolayı hiçbir şeye ulaşamayacağı bir yerde bulundurmalıyız.Yatak kenarlarının da bebeğin düşmesini engelleyecek yükseklikte olması gerekir. Monte edeceğiniz raflar da bebeğinizin ulaşıp üzerindekileri deviremeyeceği, sizin ya da bebeğinizin hareketiyle düşmeyecek bir yerde olmalıdır. Buna ek olarak, karyola parmaklıklarının arasını geniş tutmamak, evdeki prizlere koruyucu kapaklar takmak, kafasını çarpmasını engellemek için radyatör koruyucuları kullanmak gibi önlemler de alınabilir. Yatağının içinde gereğinden fazla yastık, örtü bulundurmamak gerekir; ancak uyurken sarılabileceği yumuşak bir yorganının olması kendini daha güvende hissetmesini sağlayacaktır. Bebeğiniz çevresindeki olabilecek tehlikelerin farkında değildir. Bu nedenle, tehlikeleri bebekten uzaklaştırmak, onu tehlikeye sokacak durumları ortadan kaldırmak anne-babaya düşen bir görevdir. Bu şekilde sadece bebeğinizi tehlikelerden korumuş olmayacaksınız, aynı zamanda bebeğinizin güvende olduğunu bilmek sizin de içinizi rahatlatacak ve yaşayabileceğiniz kaygıları azaltacaktır.
Bebek odası için sallanan bir sandalye bulundurmak da anne ile bebeğin birbirlerine olan bağlılıklarını destekleyecek deneyimler yaşamalarını sağlar. Bebeğe sarılıp sallanırken bebek için huzurlu ve sakin bir ortam yaratılmış olur. Çünkü; 0-1 yaş döneminde bebekler ince, yumuşak dokunuşlara, hislere ve karşılıklı iletişime ihtiyaç duyar; anne babalarıyla iletişim kurabilmek için emme, sokulma, bakma, gülme ve ağlama davranışlarını kullanırlar. Annelerine daha çok ihtiyaç duyar; daha çok arar ve yakın temas içinde olmak isterler. Annenin, yüzünü ona yaklaştırıp, sarılarak, şevkatle dokunarak, gülerek bebeğiyle iletişim kurması bebeğin hoşuna gider; onu heyecanlandırır; annesini daha dikkatli dinler ve daha çok iletişim kurmaya çalışır. Böylece, doğum sonrası anne ile bebeğin teması  ile başlayan ve bebeğin ihtiyaçlarının tutarlı bir şekilde karşılanmasıyla güçlenen bebekle anne arasında kurulan duygusal bağ desteklenmiş olur.
Bebek odası düzenlerken tabiki oyuncakların da unutulmaması gerekir. Bebeklerin ve çocukların becerilerinin gelişimi çevredeki uyaranların miktarı ile doğru orantılıdır; yani ne kadar fazla uyaran varsa, gelişimleri o kadar hızlı olur. Oyuncaklar da bebekler için güçlü bir uyaran görevindedir; tüm duyularına hitap eder. Oyuncaklar aracılığıyla dış dünyayı daha çok algılar; çevresindeki bireylerle daha iyi iletişim kurarlar. Bu sayede fiziksel, zihinsel, sosyal, dil, motor gelişimleri ve görsel, işitsel becerileri de desteklenmiş olur. Ancak oyuncak seçimini de gelişigüzel yapmamak gerekir; yaşına ve gelişim düzeyine uygun oyun malzemeleri seçilmelidir. Bebeğinizin ilk oyuncakları onun göz hizasında asılı, hareket eden, sesler çıkaran renkli objeler, dönenceler, çıngıraklar, dişlikler, ses çıkaran yumuşak hayvanlar olabilir. Bebekler parlak, renkli ve sallanan nesneleri severler; onları tutmaktan, sallamaktan ve tadına bakmaktan zevk alırlar. Bu nedenle sadece yattığında görebileceği hareketli nesnelerin yanı sıra yatağına yakın, odanın diğer kısımlarına da bu tarz oyuncaklar yerleştirebilirsiniz. Uykuya geçişi kolaylaştırmak için de bir müzik kutusu ya da basit ritmli enstrümental şarkılar dinleyebileceği bir cd çalar da bulundurulabilir. Müziğin rahatlatıcı ve dinlendirici etkisi vardır. Ayrıca müzik dinleyen bebeklerde daha düzenli nefes alıp verme ve kalp atışları olduğu gözlemlenmiştir.  
Kısacası, duyularına hitap eden bu oyuncaklarla bebeğiniz çevresini her geçen gün daha çok keşfedecek; farklı sesleri ve şekilleri ayırt edebilmeye başlayacaktır. Tabii ki bebeğinizin yaşı ilerledikçe gereksinimleri ve istekleri değişecektir; bu nedenle odasının da yeni yaşına, içinde bulunduğu gelişim basamağına ve o basamağın ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirilmesi gerekir.    
Uzman Klinik Psikolog İrem Fırat