27 Nisan 2019 Cumartesi

Mutlu Çocuk Yetiştirmenin Püf Noktaları

Mutlu ve Sağlıklı Çocuklar Yetiştirmek İçin Dikkat Edilmesi Gereken Önemli Noktalar
• Mutlu çocuklar yetiştirmek için çocuklarımızı tanımalıyız: Çocuğumuz nasıl bir çocuk, nelerden keyif alır, neleri sever, hangi özelliklere sahip, hangi yönleri gelişmeye açık? Tüm bu özellikleri fark edip tanımlayabilmek için, çocuklarımızla sık vakit geçirmeli, onları gözlemlemeli, içinde bulundukları yaş döneminin özelliklerini bilmeli, çocukluk dönemi ile ilgili yazılmış yayınları okumalı ve takip etmeliyiz.
• Mutlu çocuklar, kendi özelliklerini fark etmeli ve bilmelidir: Anne-babalar çocuklarının özelliklerini fark ettikçe, bu özellikleri çocuklarının da fark etmesi adına; özellikleri hakkında çocuklarına geri bildirimler vermeli, çocuklarının olumlu yönlerini vurgulamalıdırlar. Çocuklar bir becerilerini sergilerken, bir çalışma yaparken “Sen bu resim yapma ve boyama işinde süpersin…Harika bir performans sergiledin dans gösterisinde…” gibi açıklamalar çocukların hem kendilerini tanımalarına, hem de kendilerini mutlu hissetmelerine  katkıda bulunacaktır.
• Mutlu çocuklar,  sorumluluk sahibi olan ve bireyselleşen çocuklardır: Çocuklarımıza yaş dönemi özelliklerine ve beceri düzeylerine uygun olarak, düzenli bir şekilde yapabilecekleri görev ve sorumluluklar vermek, hem çocuklarımızın beceri gelişimine, hem görev alma ve uygulama bilincine varmalarına hem de bir görevi başarabilmenin gurur ve mutluluk hissini yaşamalarına katkıda bulunacaktır. Çocuklarımıza, oyuncaklarını toplamak, okul çantalarını toplamak, sofra kurarken çatalları getirmek,  eve ekmek almak, çiçek sulamak, balıklara yem vermek gibi sorumluluklar verebiliriz. Verilen sorumluluklar yerine getirildikçe, bunu fark ettiğimizi ve beğendiğimizi dile getirmek çok önemlidir. Ayrıca, sorumluluklarını yerine getiren çocuklar bir işi tek başına ve başarıyla yapabildiklerini gördükçe, bireyselleşme yolunda büyük ilerlemeler kaydedecek ve kendilerini mutlu hissedeceklerdir.
• Mutlu çocuklar, kendine güvenen çocuklardır: Bir görevi başarabilen, kendine verilen sorumlulukları yerine getirebilen, kendini ve isteklerini ifade edebilen, hakkını savunabilen çocuklar, kendilerine olan güven düzeyleri yüksek olan çocuklar olacağı için; ebeveynler çocukların kendilerini ifade etmelerine fırsat vermeli ve onları bu yönde destekleyici bir tutum sergilemelidir. Örneğin yemek siparişi verirken, alışveriş yaparken, bankada ödeme yaparken, hangi sinemaya gidileceği belirlenirken çocuklarımızın fikirlerini almakla, çocuklarımıza onların fikirlerini önemsediğimizi hissettirerek hem kendilerini mutlu hissetmelerini hem de kendilerine güvenildiğini fark ettirerek kendilerine olan güven düzeylerinin artmasına katkıda bulunmakla işe başlayabiliriz.
• Mutlu çocuklar, duygularını ifade edebilen ve empati kurabilen çocuklardır: Durumlar karşısında hissettiklerimizin farkında olmak ve duygularımızı ifade edebilmek, kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koyup onun ne hissettiğini anlayabilmek, yetişkinlik hayatında olduğu kadar çocukluk döneminde de çok önemli olan noktalardır, hatta sağlam temelleri ancak çocukluk döneminde atılmaktadır. Bu nedenle, olaylar karşısında ne hissettiğimizi fark etmek, fark ettiğimiz duyguları ifade etmek, örnek olaylar üzerinden bu durum karşısında neler hissedilebilir noktası üzerinde çocuğumuzla konuşmak, çocuklarımızı durumlar karşısında hissettikleri hakkında konuşmaları noktasında teşvik etmek ve onlara model olmak çok önemlidir.
• Mutlu çocuklar, karşılaştıkları problemleri çözebilen çocuklardır: Yaşamımızın her döneminde çözmemiz gereken problemler, baş etmemiz gerek sıkıntılı durumlar ile karşılaşıyoruz. Bunu sadece biz yetişkinler değil, çocuklarımız da yaşamaktadır. Arkadaşı ile oyuncak paylaşımında sorun yaşamak, sırada en önde olmak istemek, oyuna hep birinci başlamak istemek; hepimizin çocukken yaşadığı durumlardan bazıları. Bu gibi durumlarda çocuklar, kendilerini ifade ederek, içinde bulundukları durumu analiz ederek, bu durumda ne yapılabileceği hakkında fikirler ve çözüm önerileri üretebilmeli ve en uygun çözüm yolunu belirleyerek hayata geçirebilmelidirler. Yaşadıkları problemleri çözebilen çocuklar, kendilerini mutlu hissedecek ve bir problemi ortadan kaldırmanın gururunu ve bu durum ile tekrar karşılaştıklarında ne yapacaklarını bilmenin keyfini yaşayacaklardır. Bu nedenle çocuklarımıza ev ortamında veya sosyal ortamlarda karşılaştıkları problemleri çözmeleri noktasında örnek olarak yol göstermek ve bu durumları yaşamalarına fırsat ve destek vermek, çok önemlidir.
• Mutlu aile=Mutlu çocuk: Ailelerin mutluluğu, çocukların mutluluğu için önemli bir koşuldur. Bu mutluluğu sağlayabilmek için; birlikte keyif aldığımız aktiviteleri belirlemek, bu aktivitelere aile olarak zaman ayırmak, birlikte geçirdiğimiz zaman diliminin kaliteli ve içeriğinin duygusal açıdan doyurucu olmasını sağlamak, birlikte vakit geçirirken başka şeylerle ilgilenmemek ve kendimizi sadece ailemize vermek, birlikte olduğumuz zamanlarda duygularımızı sık sık ifade etmek, yapmasını beklediğimiz davranışlar için çocuğumuza model olmak, bu aktiviteleri belirli zamanlarda tekrar etmek; aile içi huzur ve mutluluğumuz için en önemli noktalardır. Birlikte kek yapmak, yerde sulu boya yapmak, sinemaya gitmek, birlikte müze gezmek, müzik çalıp dans etmek, lego ve yapboz yapmak, kutu oyunlar oynamak (Monopoly, Tabu gibi), lunaparka gitmek gibi aktiviteler, aile içi aktivitelere örnek olarak verilebilir.
• Mutlu Çocuk=Gülen Çocuk: Ailece birlikte gülmek için espriler yapmak, fıkralar anlatmak, komedi filmleri izleyerek birlikte eğlenmek, anıları konuşarak geçmişimizi hep birlikte paylaşmak yapılabilecek bazı etkinliklerdir. Gülmek, hayattan keyif almak, eğlenmek, yaşamın tadını ailece birlikte çıkarmak; hem biz yetişkinler hem de çocuklarımız için gereklidir. Anne-babasının mutlu olduğunu gören çocuk, mutluluğunu arttırır. Çocuklarının mutlu olduğunu gören anne-babadan daha mutlusu olamaz.

Psikolojik Danışman Tuğba Yarız

20 Nisan 2019 Cumartesi

5-6 Yaş Arası Çocuklarda Kitap Okuma

5-6 Yaş Arası Çocuklarda Kitap Okumanın Yaraları
Kitaplar çocukların hem bilişsel hem de duygusal gelişiminde etkili yegane araçlardandır. Kitap okumaya başlama yaşı daha geç olsa da bebeklik yaşından itibaren anne – baba tarafından yapılan okumalar yararlı olmaktadır. 5 -6 yaş grubundaki çocuklar için de durum aynıdır. Kitaplar, çocukların kendi hayal gücünü zenginleştirdikleri gibi yer alan olayları birer deneyim olarak sayarsak;  çeşitli değerleri öğrendikleri birer kaynak vazifesi de görürler.
Çocuk bu yaşlarda okumayı bilmese dahi anne-babasıyla birlikte yaptığı
okumalar yani anne-babanın çocuğa kitap okuması çocuğa ne gibi yararlar
sağlar?
Çocuk için anne ve babasıyla geçirdiği vakti değerlendirmek önemlidir. Bundan zevk almaları kuşkusuz gerçektir. Kitap okumak da ortak geçirilen bir vakit haline geldiğinde; çocuk kitaptan aldığı zevkin beraberinde anne- baba ile birlikte olmaktan da zevk almaktadır.  Böylece çocuğun kitapla ilgili algısı değişecek; daha fazla hoşlanacaktır. Kitap okumayı belirli bir düzende yapabilmek çocuğun güven duygusunu pekiştirecek; bununla ilgili motivasyonunu arttıracaktır. Bunun yanı sıra; çocuğun kitapla ilgili süreçte sadece dinleyici olmaması gerekmektedir. Kitabı seçme ve satın alma sürecine onu dahil etmeye çalışılmalıdır. Kitap okurken hikayede geçen olaylar, kahramanlar hakkında konuşmak; seslerini taklit ederek kahramanları canlandırmak da geçirilen vakti eğlenceli hale getirecektir. Duyguları, düşünceleri birlikte ele almak; üzerinde konuşmak ve yorum yapmak da ebeveyn-çocuk iletişiminde etkili olmaktadır.
Anne – baba çocuğa ne tür kitaplar okumalıdır?
5-6 yaş döneminde kitap okumak önceki yaş dönemlerinde olandan daha farklı bir hal alır. Çocuğun bilişsel ve duygusal açıdan gelişimine uygun olarak kitapların içeriği değişecektir. Bu açıdan kitaplar bilgi edinmenin yanı sıra hayal gücünü ve yaratıcılığı da pekiştiren birer unsur olacaktır. Kitap olarak masallar, tekerlemeler, kısa hikayeler ilgi çekici hale gelir. Gece yatmadan önce çocuklar bu tür kitapları tekrar tekrar okumanızı ister; bununla mutlu olurlar. Kitap okumaya başlamadan önce atlanmaması gereken önemli bir nokta kitap alma aşamasındadır. Kitabı alırken dikkat etmemiz gereken bu nokta ; kitabın içeriğinin ve yapısının çocuğun yaşına ve ilgi alanlarına uygun olmasıdır. Kitaplar çocuklar için öğretici yanları da olan kaynaklardır. Dolayısıyla kitaptaki temaların çocuğun değer sistemini, duygusal gelişimini destekler nitelikte olmasına dikkat edilmelidir. Diğer bir nokta ise; kitabın anne – baba ile okunması sonucunda zevk alınan ortak bir uğraş olabilmesidir. Bu açıdan bakarsak kitabın içeriğinin sadece okunarak değil birlikte olaylar hakkında konuşarak, sorular sorarak ele alınabilmesi de kitaptan alınan zevki arttıracaktır. Bu yaş için kitapların bol resimli olması; resimlerin yazıyla eşleşmesi önemlidir. Olayları resimler üzerinden takip edebilmek bu yaş için gereklidir. Böylece belirli bir olayı hem sözel olarak hem de görsel olarak zihninde canlandırmasında yararlı olacaktır.
Çocuğa okuma alışkanlığı kazandırmak için neler yapılmalıdır; okumalar ne sıklıkla yapılmalıdır?

Çocuğun kitap okuma alışkanlığını kazanmasında bu etkinliğin öncelikle zorunluluk gibi hissedilmeden; anne-babanın da gönüllü olarak katılmasıyla; birlikte keyif alınarak sürdürülmesi gereklidir. Anne - babanın da  gönüllü olarak etkinliği yürütmesi gereklidir. Kitabı satın almadan önce konusunda birlikte seçim yapabilmek; çocuğun fikrini iletebilmesini sağlamak yararlıdır. Çocuğun kitaba okuma konusunda alışkanlığını pekiştirmesi için kitabın anlatımına dikkat edilmelidir. Zor anlaşılan, resimleri yeterli olmayan kitaplar bu yaş için zevk vermeyen bir etkinlik  haline gelebilir. Bu açıdan anlatıma, işlenen konuya ve içeriğin görsel açıdan da zengin olmasına dikkat edilmelidir. Yazımın anlaşılacak sadelikte olması gerekmektedir. Bununla birlikte kitabı okurken ve öncesinde de ona bazı imkanlar tanımanız yararlı olacaktır. Örneğin; kitapların koyulacağı yeri evin herhangi bir yerinde onun belirlemesi ve kitaplar için özel bir yer ayırması sağlanabilir. Kitapların kolay zarar görebilen sayfa yapısında olmaması çocuklar için daha kullanışlı olacaktır. Ancak kitaplarının değerli olduğu, onları uzun süre saklayabileceği konuya verdiği değeri yüksek tutmak için söylenebilir. Okuma sıklığı açısından her çocuğun bu konudaki duyarlılığı ayrı ayrı düşünülmelidir. Ancak her türlü alışkanlığın yerleşmesi için düşündüğümüz gibi, bu tür bir durumda da okuma süresinden çok; sıklığının iyi ayarlanması yararlı olacaktır. Bu durumda çocuk için belirli bir kitabın öyküsünün takibi kolaylaşacak; merak duygusunun artmasıyla motivasyonu yükselecektir.
Resimli kitap okunuyorsa çocuğun bu resimleri görmesinin ne gibi yaraları
olur?
 
Bu yaş için uzun anlatımlardan çok bol resimli kitapları kullanmak uygundur. Kitapta yer alan resimlerin hikayeyle bağdaşıyor olması gerekmektedir. Böylece çocuk ona anlatılanları resimler  üzerinden sırasına dikkat ederek takip edebilecektir. Bu anlamda olayları görsel olarak canlandırabilmekte; hayal gücünü geliştiriyor olacaktır. Aynı zamanda resimler üzerinden kendi ifadelerini yaratabilecek, hayal gücünü geliştirecektir. Duygularını açığa çıkarmasında da resimler aracı olabilecektir. Bu anlamda dinlediklerini anlamlandırması ve resimler üzerinden giderek olay-resim bağdaştırmasını yaparak olayları anlatmasını isteyebilirsiniz.
5-6 yaşlarında anne-babayla yapılan okuma çalışmaları çocuğun gelişiminde
ne gibi yararlar sağlar?
Bu dönemde anne ve babanın ev içerisindeki rolleri, çocuklar tarafından önemle karşılanır. Dolayısıyla anne ve babanın yaptıkları, onayladıkları çocuklar için değerlidir. Okuma çalışmalarında da anne ve baba ile geçirilen vakit ‘birlikte’ bir şeyler yapabilmenin değerini taşır. Aile olarak ortak bir etkinlik yapabilmek; iletişimi ve bağlılığı güçlendirir. Kitabı bir araç olarak kullanıp, aile bireyleri buradaki olaylar üzerinden konuşup, tartışabilirler. Böylece fikir alışverişi yapılır; aile bireylerinin birbirlerini anlamasına katkı sağlanmış olur.
Uzman Klinik Psikolog Emre Altınel

13 Nisan 2019 Cumartesi

Doğru Dadı Seçimi Nasıl Olmalıdır?

Anne-babaların çalışma hayatının devamlılığı, bebek ve çocukların bakımının sürdürülebilmesi için "dadı"lar, aile hayatında önemli bir yere sahip. Dolayısıyla "dadı seçimi"nin ciddiye alınması gerekiyor. Bu konuda nelere dikkat etmeniz gerektiğini Psikolojik Danışman Belgin Temur anlattı.    

Çalışan anneler için doğum sonrası ücretli izin yeni yasaya göre 4 ay, hem anne hem de babalar içinse ücretsiz izin 6 ay oldu. Süre ne kadar uzarsa uzasın, birçoğunuz, çalışma hayatına devam edebilmek için, çocuğunuzu bir gün bir "dadı"ya teslim etmek durumunda kalacaksınız. Tabii biricik anneniz bu "kutsal" görevi üstlenmediyse... Peki 9 ay karnınızda taşıdığınız ve yanınızdan ayırmak istemediğiniz bebeğinizi, "nasıl bir bakıcı"ya teslim edeceksiniz? Çalışan annelerin endişelendikleri konulardan biri de, çocuğunu bir başkasına teslim etmektir. Bu konuda pek çok anne-baba, tam olarak nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda tereddüt yaşıyor. Mavi Psikolojik ve Danışmanlık Merkezi'nden Psikolojik Danışman Belgin Temur, anne-babalara "doğru" dadı seçimini yapabilmeleri ve çocuğun dadıya "alışma" sürecini kolaylaştırabilmeleri için öneriler verdi. 

Bebeklik döneminde dadı ihtiyacı

Bebeklerin özellikle ilk yılda anne ile yoğun bir şekilde birlikte olmasının ve beslenme, temizlik, sevgi ve ilgi gibi ihtiyaçlarının anne tarafından karşılanmasının önemi biliniyor. Ancak çalışan annelerin genellikle bu kadar zaman işten ayrı kalmaları mümkün olamıyor. Bu durumda daha erken dönemlerde bir bakıcı ihtiyacı doğuyor. Bebeğin en önemli ihtiyacı ise; kendisiyle düzenli ve sürekli olarak ilgilenebilecek ve ilişki kurabileceği, bakım verecek bir kişidir. Kendisini ve dış dünyayı algılamasını bu ilişki üzerinden yapılandırır. Bu nedenle eğer bebek bir şekilde bakıcıya bırakılacak ise doğumundan itibaren annesinin yanı sıra bu bakıcının da bulunması onunla da ilişki kurması önemlidir. Başlangıçta çocuk daha yoğun olarak annenin gözetiminde ve anne ile ilişkide olmalı, ancak bakıcı da çocuğun bazı ihtiyaçlarını karşılamada anneye yardımcı olmalı, çocukla aynı ortamda bulunmalı, kendisini tanımasını sağlamalı ve bebeği de yakından tanımalıdır.

İyi bir dadı ne gibi özelliklere sahip olmalı? 

Bebek bakıcısının öncelikle sakin, huzurlu, sabırlı, dikkatli, sevecen, hayat dolu, işini ve çocukları çok seven, dürüst birisi olması ve kalıcılığı önemlidir. Eğitimli olmak sanılanın aksine belirtilen özelliklerden daha sonra gelen bir özelliktir. Çünkü sabırlı, bebeği gerçekten sevebilecek, şefkatli bir dadı zaten doğru yönlendirmelerle bebeğiniz için en uygun öğrenme ortamını sağlayacaktır. Özellikle bebeklik döneminde sevecen-sıcak bir ilişki, bebeğin en önemli ihtiyacıdır. Zaman zaman daha eğitimli dadılar tercih edilir ve bu kişiler çocukların zihinsel becerilerini geliştirir, onları eğitimin yanı sıra öğretim vermek konusunda da görevlendirir. Oysa ilk 3 yılda çocuğa uygun, doğal bir öğrenme ortamı yaratmak yeterlidir. Çocuk zaten doğal olarak yeteneklerini geliştirecektir. Çevre koşullarının uygun bir şekilde oluşturulması, yeterli oyun malzemesinin sunulması, çocuğun çevreyi keşfetmesine izin verilmesi, keşif çabaları sırasında engelleyici olunmaması ve sabırlı davranılması, onu tehlikelerden korumak ve kendisine/çevreye zarar vermesine engel olmak için yumuşak yöntemler kullanılması önemlidir. Bu koşullarda çocuklar zaten gelişim basamaklarını rahatça geçebilir. Çocukların öğrenme ve akademik beceriler konusunda erken ve aşırı uyarılmaları ve böyle bir erken öğrenme ortamına maruz bırakılmaları, akademik gelişimlerini hızlandırır, ancak sosyal yönden zorluklar yaşayabilmelerine neden olabilir. Yuva yaşları geldiğinde teke tek ilişki içinde sadece akademik yönleri gelişmiş olan çocuklar ciddi uyum problemleri geliştirebilmektedir.

Güvenilir olup olmadığını anlamak için... 

Kişilere güven duymak, kısa bir görüşme ile oluşabilecek bir şey değildir. Özellikle de bir bebeğin emanet edileceği fikri, anne-babalara çok ürkütücü gelir. Haklılık payı çok yüksek olan bu kaygıyı ortadan kaldırmanın bilinen yolu referanstır. Bunun yanı sıra, görüşme sırasında kişinin kendi yaşantısına ait bilgiler ipucu oluşturabilir. Kendisinin acil durumlarda ve stres karşısında nasıl tepki verdiği, kızdığında ne yaptığı, niçin böyle bir işi istiyor olduğu, daha ne kadar bu işi yapmayı düşündüğü, tahammülünün sınırları, kendi çocukları varsa onlarla ilişkileri (onları nasıl tanımladığı), onları büyütürken yaşadığı güçlükleri nasıl atlattığı, kendi eşi ile ilişkisini nasıl tanımladığı ve yaşamı nasıl algıladığı önemli olabilir. Tabii ses tonu, sizinle ilişki kurma biçimi (Göz teması kuruyor mu? Güler yüzlü mü? Sevinçli mi?) de önemlidir. Ayrıca bebekle ilk temasında nasıl tepki verdiği, ona sıcak yaklaşabilmesi anne-babalar için ipucu olabilir.

Dadının yaşı ne kadar önemlidir?

Yine küçük bebekler düşünüldüğünde çok küçük bir bakıcıdansa en az yirmili yaşlarında, kendi kişilik gelişimini tamamlamış ve enerjisini işine yöneltebilecek biri olması önemli. Tabii enerjinin sürdürülebilmesi açısından kişinin dinç ve enerjik yaşlarında olması göz önünde bulundurulmalı. Üst sınırı belirlerken de yaşlılık kişiden kişiye değişmekle birlikte, bu enerjiyi sürdürebilecek yaşta olduğuna ikna olabileceğiniz yaşta olması tercih edilmelidir.

Sık dadı değişimi çocuğu etkiler mi?

Bağlanmanın önemi düşünüldüğünde, çocuğa en çok zarar verebilecek şeylerden biri de sık dadı değiştirmektir. Özellikle küçük bebeklik dönemlerinde anne-babalar çocuğun bu değişimin farkında olmadıklarını ve dolayısıyla etkilenmediklerini düşünürler. Oysa ilişki süreklilik arz eden bir konudur ve çocuğun bu sürekliliğe ihtiyacı vardır. Hayatına giren ve bir süre sonra kaybolan bir kişi, çocukta temel güveni etkileyen ve yaşamı güvenilmez hissettiren bir unsur olabilir. Bu nedenle eğer mümkünse özellikle de çocuğun uzun süreli birlikte olduğu bir bakıcı ayrılınca, onunla sonradan da belli aralıklarla görüşmesi sağlanmalıdır. 

Dadıya alışmasını nasıl sağlayacaksınız?

Çocukların kişilere, özellikle de yakın ilişkide olacakları kişilere alışmaları kolay ve hızlı olmaz. Bu nedenle de birdenbire gelen ve “Artık seninle ilgilenecek kişi bu!” denilen kişileri hemen kabullenmeleri pek mümkün değildir. Bu kişilerin tamamen çocukla/bebekle yalnız kalmadan önce bir süre o evin içinde anne ile birlikte bulunmaları önemlidir. Çocuğun kişilik özelliğine göre de yavaş yavaş çocukla ilişkiye girmeleri, çocukların onu kendi dünyasına kabul etmesi için beklemeli ve sabırlı olmalıdırlar. Özellikle sık bakıcı değiştiren ailelerde çocuklar, gelen bakıcının da nasıl olsa kısa bir süre sonra ayrılacağını var sayarak onunla ilişki kurmazlar ve bağlanmaya karşı direnç geliştirirler. Bu, aslında yeniden kaybetme korkusunun bir ifadesidir. Bu nedenle de böyle bir durumda bu kişiyi kabul etmeleri daha uzun zaman alır. Kişinin tutarlı olarak çocukla olumlu ilişkiyi devam ettirmesi, onun kabulünü de kolaylaştıracaktır.

Çocuk dadıya kötü davranırsa...

Çocuğun dadıya gösterdiği tepki, genellikle annesinin kendinden uzaklaşmasına tepki olarak ortaya çıkar. Çocuk, sanki dadıyı kabul ederse anneyi daha fazla kaybedecektir. Anne eve daha geç gelecektir, anne ile daha az vakit geçirecektir. Burada annenin çocukla iyi bir ilişki içinde olması, çocukla düzenli, özel zaman geçirmesi bu problemin çözülmesini sağlayabilir. Bazen çocuklar anne-babalarının davranış biçimlerini taklit ederler. Anne-babanın dadıya olumsuz bir tavrı varsa, sert ve eleştiren bir tutum içindeyse çocuklar da aynı tutum içinde olabilirler. Bu durumda sizin dadı ile daha olumlu bir ilişki içine girmeniz çözüm olabilir. Çocukların tüm olumsuz tepkilerinin nedeninin olumsuz başka bir duygu olduğu unutulmamalı ve bu duygu anlaşılmaya çalışılmalıdır.

Dadıyı denetlemenin en uygun yolları

Birkaç ay boyunca aynı evi paylaştığınız, tepkilerini ve ilişki kurma biçimini gözlemlediğiniz bir kişi, "güvenilir" ya da "güvenilir olmama" konusunda mutlaka bir ipucu verir. Ayrıca çocuğunuzu iyi tanıyorsanız, dadı ile ilişkilerinde olan biteni anlamanız oldukça kolay olacaktır. Denetlemekten kast edilen çocukla sağlıklı ve özenli bir ilişki içinde olması ise; çocuktaki değişikliklerden ilişkiye dair olumsuzluklar fark edilebilir. Bunun dışında güveninizi kazanan bir bakıcının sonrasında denetlenmesine de gerek olmayacaktır. Unutulmamalıdır ki hiç kimse sizin tam istediğiniz gibi olmayacaktır. Çocuk bir dadıya emanet edildiğinde, kişiliğinin gelişimi sırasında onun etkisinin olması, sizden farklı birinin etkisi altında büyümesi vazgeçilmezdir. Bu nedenle sizin için en önemli özelliklerin ne olduğunu belirleyip, bu özellikleri en çok karşılayan birini bulmalı ve bunun dışındaki farklılıklara da göz yummalısınız. Bu durum, anneanne veya babaanne tarafından bakılan çocuklar için de geçerlidir. Bu konuda önceliklerin belirlenmesi esas olmalıdır.

"Dadıya bağlanmasında sakınca yok!"

Dadının, çocuğun hayatında özellikle uzun süreli yer almasının önemli olduğunu ve çocuğun dadıya bağlanmasında bir sakınca olmadığını söyleyen Psikolojik Danışman Belgin Temur, sözlerine şöyle devam ediyor: "Çünkü çocuğun en önemli ihtiyacı bağlanmaktır. Kendisine bakım veren kişiye bağlanmadan, daha sonraki bağımsızlık aşamasına gelemez. Bakıcıyla büyütülmek zorunda olan çocuklar, ister istemez bakıcıları ile kaçınılmaz bir bağ oluştururlar ve bu bağ sayesinde kendilerini güvende, mutlu ve huzurlu hissederler. Bu bağ olmadan zaten çocuğun bu bakımdan yararlanması ve psikolojik gelişimini tamamlaması mümkün değildir."


Uzman Pedagog Belgin Temur

6 Nisan 2019 Cumartesi

5-6 Yaş El Becerileri

5-6 yaşla beraber bebeklik çağı koşuşturmacaları artık geride kalmıştır. Bu yaş döneminde yavaş yavaş kişilikleri oturmaya başlayan çocuklar, ebeveynlerine ve çevrelerindeki yetişkinlere daha az ihtiyaç duymaya başlarlar. Fiziksel, zihinsel, sosyal, dil ve motor gelişimi bakımından önemli değişimler gösterirler. İlkokul öncesi bu dönem özellikle zihinsel gelişimin en hızlı olduğu zamanlardır.

Bu yaş döneminde çocuğunuzla beraber geçirdiğiniz zamanlar ve paylaşımlar arttıkça onunla bir ebeveyn-çocuk ilişkisinden çok arkadaş gibi olmaya başladığınızı hissedersiniz. Çünkü 5 yaşına gelen bir çocuk artık anne babasından ayrı kalmaya daha fazla tolerans gösterebilir; ayrı kaldığı durumlarda kendini daha iyi idare edebilir ve birçok konuda kendi fikirlerini dile getirebilir. Yaşıtlarıyla beraber olmaktan ve onlarla oyunlar oynamaktan zevk alır; oyunlarda sırasını bekleyebilme ve kurallara uyum gösterebilme becerilerilerinde artış görülür. Ayrıca mutluluk, kızgınlık, üzüntü gibi duygularını da daha iyi ifade etmeye ve sözcüklerle dile getirmeye başlar. Bu dönemde, çocukların ilgi alanları da gelişen becerileri doğrultusunda değişir ve çeşitlenir. Resim, müzik, doğa, hayvanlar gibi pek çok konuya merak duymaya başlar ve bu merak duygusunu bastırabilmek için de önlerine çıkan fırsatları değerlendirip farklı deneyimler yaşamak isterler; bu da öğrenmelerini kolaylaştırır. Onların bu enerjileri ve merak duyguları bastırılmamalıdır. Bütün bu deneyimler desteklenmeli ve aferinlerle pekiştirilmelidir. Çocuğunuz böylece kendine güven duygusunu geliştirecek ve bağımsızlığını kazanabilecektir.
5-6 yaş çocuklarının özellikle el becerileri oldukça gelişmiştir; üçgen, kare, daire gibi geometrik şekilleri çizebilir; sınırlı boyama yapabilir; çeşitli büyüklükteki boncukları ipe dizebilir; bloklarla ve küplerle değişik şekiller yaratabilir; kalemleri ve boya fırçalarını uygun şekilde kullanabilirler. Bu yaş döneminde el becerilerini ve yaratıcılıklarını geliştirmek için onlara destek olmak önemlidir. Çocuğunuzun el becerilerinin gelişimi çevredeki uyaranların miktarı ile doğru orantılıdır; yani ne kadar fazla uyaran varsa, gelişimleri o kadar hızlı olur. Bu nedenle, çocuğa farklı ortamlarda, farklı aktiviteler sunulmalı; resim yapmaya, resimlerinde kompozisyonlar oluşturmaya, bunları boyamaya, el işi kağıtları ya da her türlü malzeme ile katlama, kesme gibi etkinlikler yaptırarak değişik şekiller oluşturmaya teşvik edilmelidirler. Sanatla, atölye çalışmalarıyla öğrenimlerinin desteklenmesi uygun olacaktır. Ayrıca yaptıkları yaratıcı çalışmaları evin bir köşesinde sergileyerek ya da duvara asarak onların yeteneklerine önem verdiğinizi de hissettirebilirsiniz. Bu dönemde oyunun da önemi büyüktür. Ancak, çocukların oyuncak seçimini gelişigüzel yapmamak gerekir; yaşına ve gelişim düzeyine uygun oyun malzemeleri seçilmelidir. Bu yaşta legolar, oyun hamurları, boyalar, yap-bozlar, inşa oyuncakları, değişik boyutlardaki boncuklar, abaküs, kart-eşleme ya da renk-sayı-şekil gibi kavramların öğretildiği kutu oyunlar gelişimi ve özellikle el becerileri açısından iyi oyuncaklardır. Özellikle, oyun hamuru, kil ya da seramik gibi malzemelerle yapılan çalışmalar el kaslarını güçlendirir. El becerilerini desteklemek açısından çocuğun farklı aktiviteleri ve malzemeleri denemesine fırsat vermek ve onu başladığı aktiviteyi devam ettirme konusunda motive etmek önemlidir. 5-6 yaş döneminde aile olarak beraber bir etkinlik yapabilmek ya da anne ve babanın çocuğun oyununa katılması aile içi ilişkileri ve bağlılığı güçlendireceği gibi ebeveynlerin çocuklarının ilgi ve becerilerini gözlemlemesini de kolaylaştırır. Çocuğun ilgi alanlarını keşfedip kullanabilmek onun daha kolay ve zevkli bir şekilde çalışmasını sağlar. Çocukların fark edilen özel yetenekleri mutlaka desteklenmelidir. Örneğin, resme yeteneği olan bir çocuğa farklı resim malzemeleri sunulmalı ya da müziğe ilgisi olan bir çocuğa değişik müzik aletleriyle tanışma fırsatı verilmelidir. Yani el becerilerini geliştirebilmek için çocuğa uygun çalışma ortamı ve çalışma malzemeleri sunulmalıdır. Buna ek olarak, sorduğu sorular mutlaka cevaplandırılmaya çalışılmalı, çocuk araştırmaya ve yeni fikirler üretmeye yönlendirilmelidir. Çabaladığı ve başardığı her alanda ödüllendirilerek olumlu yönleri pekiştirilmelidir.
5-6 yaş dönemi çocukları okuma ve yazmaya da ilgi duyabilirler. Özellikle çoğunun hangi elini tercih ettiği belirginleşmiştir, kendi isimlerini yazmaya çalıştıklarını ve yazılı bir kelimeyi kopya edebildiklerini görürüz. Ancak bu yaşlarda çocukların kelimeleri kopya ederken harfleri tersten yazmaları ya da sayfayı sağdan sola doğru kullanmaları karşılaşılabilecek normal bir durumdur. Eğer çocuğun yazmaya karşı bir merakı varsa bunu engellemek yerine, uygun materyaller sunarak bu ilgisine cevap vermek doğru olacaktır.
Arkadaşlıkların çekici gelmeye başladığı bu dönemde, 5-6 yaş çocuğunun yaşıtlarıyla beraber el becerilerini destekleyici çalışmalar yapmaları da önemlidir. Her çocuğun gelişimi bir diğerinden farklıdır; ama yine de birarada olmaları farkına vardıkları, öğrendikleri şeyleri birbirleriyle paylaşmalarını sağlar. 5-6 yaş çocuğunu ev içerisinde odasının toplanması, yemeğin hazırlanması, sofranın kurulması gibi sorumluluklara ortak etmek; giyinmek, soyunmak, düğmesini iliklemek-açmak, beslenmek, temizlenmek gibi öz bakım becerilerini kendisinin karşılamasına izin vermek de onun el becerilerini destekler. Çocuğunuz yaşına uygun becerilerini geliştirken, ileriki zamanlarda okulda karşılaşabileceği sorumluluklara da hazırlanmış olacaktır. Bu durum aynı zamanda çocuğun öz güven gelişimi ve olumlu bir benlik algısı oluşturması açısından da büyük önem taşır. Bu nedenle, ebeveynlerin koruyucu esirgeyici bir yaklaşımla çocuklarını kısıtlamalarındansa cesaretlendirici, yönlendirici bir tutum içinde olmaları gerekir. Ancak o zaman kendi kendilerine yetebildiklerini gören, kendilerine güvenen bireyler olabilirler.
Kısacası, 6 yaşa kadar olan dönem çocuğun duygusal, sosyal, zihinsel gelişimi ve kişiliğin oluşumu açısından önemlidir. 5-6 yaş dönemi de çocuğun artık kendi kendine yetebilen, yeni ilişkilere ve paylaşıma hazır, öğrenmeye ve keşfetmeye en istekli olduğu zamanlardır. Çocuğun ilkokula hazırlandığı bu dönemde anne-babanın temel görevi çocuğun ilgi alanlarını gözlemlemek, keşfetmek ve yeteneklerinin gelişmesine fırsat vermek olmalıdır.
Uzman Klinik Psikolog İrem Fırat