11 Ocak 2020 Cumartesi

Çocuğu Ne Kadar Şımartmalı

Çocuklar dünyaya gelişleri ile birlikte tüm aileye yepyeni heyecanlar ve mutluluklar yaşatırlar. Anne-baba hatta tüm aile bireyleri, bu yeni meleğin gözlerini açışı ile birlikte ev ve iş ortamında üstlendikleri görevlerin yanına yeni bir görev tanımı daha eklemiş olurlar. Bebeğin bakımı ve onun hayata hazırlanışı…Bebek ağlayınca hemen neden ağlıyor olabileceği ile ilgili düşünceler ve ağlamasını sonlandırabilmek için çözüm önerileri atılır ortaya. “Acıkmıştır, bezinin değişmesi gerekiyordur, uykusu gelmiştir,...” Gerçek neden bulunup ona yönelik çözüm yolları uygulamaya geçirilir ve bebeğin istekleri yerine getirilmiş olduğundan bebek tekrar huzura kavuşur ve görevini başarıyla yerine getirmiş anne-babanın mutluluğu gözlerinden okunmaktadır. 

Bebek biraz büyüyüp yürümeye başlar ve sorduğu sorulara alacağı yanıtlarla dünyayı keşfetme çalışmalarına gelmiştir sıra…Uzanamadığı oyuncağı istemek için ağlayan bebek önceden oyuncağına kavuşmak için bir yetişkinin desteğine ihtiyaç duyarken, artık oturduğu yerden kalkıp minik adımlarıyla oyuncağa yönelen, oyuncağı alıp oynamaya başlayan böylece yetişkin desteği olmadan kendi sorununu çözebilmiş bir çocuk haline gelmiştir göz açıp kapayıncaya dek. Sözel ifade becerisinin kazanımı ve gelişimi ile birlikte ailenin yeni bireyi, tüm isteklerini artık ağlayarak değil kelime ve cümleleri kullanarak ifade etmeye başlar. “Bu ne, bunu al bana, ben bunu istiyorum, bundan da istiyorum, oraya gitmek istiyorum, hemen gitmek istiyorum, hayır beklemek istemiyorum…” Tüm bu isteklerin ifade edilmesinden sonra sıra bu isteklerin karşılanıp karşılanmayacağına gelir. İşte burada anne-babanın disiplin anlayışları devreye girecek ve kural-sınır mekanizmasının temelleri atılacaktır. Anne-babalar çocuklarını okullarda, iş yerlerinde, alışveriş merkezlerinde yani hayatın tüm alanlarında karşılaşacakları kurallar ile erken yaş dönemlerinde tanıştırmalıdırlar. Çocuklar gördükleri, dokundukları, beğendikleri, zararlı ya da zararsız, gerekli ya da gereksiz her şeyi isteyebilirler. Bu olay sıklıkla marketlerde, alışveriş merkezlerinde ve oyuncakçılarda hepimizin şahit olduğu bir durumdur. Çocukların her şeye sahip olmak istemesi, çok doğal bir durumdur. Daha yeni ayakları üzerinde durmaya başlayan ve bu dünya üzerindeki varlığını kanıtlamaya çalışan çocuk, gücünü kanıtlayabilmek ve yeni tanıştığı yaşam alanı üzerindeki her şeyi merakla keşfedebilmek için isteklerini sınırlandırmaz ve her şeye sahip olmak ister. 

İstekleri Bitmeyen Çocuklar

Bu yaştaki çocuklar benmerkezci özelliklere sahip olmaları nedeniyle her şeyin kendilerinin istediği şekilde olmasını isterler, başkalarının da istekleri olduğunu anlama becerisine henüz sahip değildirler. Bu nedenle ellerinde çikolatalı bir dondurma varken, bir tane de çilekli dondurma almayı isteyebilirler. Ya da daha az önce istediği kırmızı yarış arabasını almışken, başka bir çocuğun elinde aynı arabanın mavisini görünce bir tane de mavi arabadan almanızı talep edebilir. Anne-baba çocuğun bu talebini “Hayır.” yanıtı vererek karşılarsa, çocuk ağlamaya ve yere yatıp tepinmeye başlayabilir. İşte burada çocuğun yaptığı tek şey, sınırları test etmektir. Eğer bu ağlamalar, anne-babanın mavi arabayı alması ile sonuçlanırsa çocuğun bu olaydan öğrendiği bilgi; “Eğer annemle babam istediğim bir şeyi almaz ya da yapmazsa, tek yapmama gereken şey onlar bunu yapana kadar tepinerek ağlamaktır.” olacaktır. Eğer çocuğun isteği kabul edilmezse yani daha az önce kırmızı arabayı istediği için kırmızı arabanın alındığı, aynı arabadan iki tane alınmasının mümkün olmadığı çocuğun anlayabileceği şekilde uygun bir dille anlatılırsa ve çocuk tekrar ağlasa bile araba alınmazsa çocuğun bu olaydan çıkardığı ders şu olacaktır: “Ne kadar çok ağlarsam ağlayayım, annemle babam bu arabayı alma kararlarını değiştirmiyorlar.”. Bu tarz durumlarda iki ebeveynin de kararlı olması yani aldıkları kararın hiçbir şekilde değişmeyeceği mesajını çocuğa verebiliyor olması, bu sorunun çözülmesi için en önemli noktalardan biridir. Bunun yanı sıra, ebeveynler arası tutarlılık ta en önemli anahtarlardan biridir. Evde aynısının sarı saçlısından bulunan bebeğinin bir de siyah saçlı olanından almak isteyen kızınız şansını ilk önce annesinden yana deneyebilir ve annesinden bebeği almasını ister. Eğer anneden olumsuz yanıt alırsa bu sefer sıra babaya gelmiştir. Babasının yanına gidip şansını bir kere de babasından isteyerek dener. İşte burada en büyük görev yine ebeveynlere düşmektedir. Çocukların istekleri sınırsızdır ve çocuklar sınırsız isteklerini kimin karşılayacağını deneme-yanılma yoluyla öğrenirler. Eğer baba kızının istediği bebeği alır ise çocuğun burada öğrendiği sonuç:”Annem istediğim bebeği almadı ama babama gidip isteyince o aldı. Demek ki bundan sonra direk babamdan isteyebilirim, böylece engellenmeden hedefe ulaşırım.” olacaktır. 

Yoksa Çocuğum Şımarık mı?

Doğumuyla birlikte eve tarif edilemez bir mutluluk getiren bebek beslenme, temizlik, giyinme gibi tüm ihtiyaçlarının giderilmesi için yetişkinlere muhtaçken ve yetişkinler bu ihtiyaçların tümünü karşılarken; bebeğiniz büyüdükçe sizin sözünüzü dinlememeye, her söylediğinizi reddetmeye yani isteklerinizi karşılamamaya başlayabilir. Bu noktada anne-babalar içten içe bir kaygı yaşamaya başlayabilirler: “Yoksa çocuğum şımarık mı?”. 

Çocuklar kendilerini için neyin doğru neyin yanlış, neyin gerekli neyin gereksiz olduğunu henüz ayırt edemeyecek yaştadırlar. Bu nedenle ebeveynlerinin koyacağı kurallara, ebeveynlerinin çizeceği sınırlara ihtiyaç duymaktadırlar. Bu kurallar sayesinde çocuk kendini tehlikelerden korur, uygun ve doğru alışkanlıklar geliştirerek çevreye uyum sağlar. Son yıllarda popüler olan “özgür çocuk yetiştirme” kavramı bazı ebeveynlerin çocuklarını yetiştirirken bu kural ve sınırları koymaması durumunu ortaya çıkarmıştır. Ancak çocuğunuzu özgür yetiştirmek demek, onun her talebini yerine getirmek, her istediğini almak, her anınızı onun istekleri doğrultusunda planlamak, tüm kararları onun vermesine olanak sağlamak anlamına gelmemektedir. Elbette çocuğunuza oyuncak ve dondurma alacak, onun giymek istediği pembe eteği giymesine izin verecek, parka gitme saati gelince onunla parka gidecek ve onu salıncakta sallayacaksınız. Ancak yatma saati geldiğinde hala televizyon karşısında oturan ve “Ben daha yatmak istemiyorum dizim yeni başladı ve bitmesine iki saat var, dizi bitince yatacağım.” diyerek daha önceden belirlemiş olduğunuz kuralları kendi istekleri doğrultusunda yeniden şekillendirmeye çalışan çocuğunuzun isteğini yerine getirmeniz; onun ertesi gün uykusuz kalmasına, yatış-kalkış saatlerinin düzeninin bozulmasına, okula geç kalmasına, ilk derste uyuyakalarak dersi dinleyememesine, gününün verimsiz ve keyifsiz geçmesine ve aile tarafından konulan kuralların istediği her zaman değişebileceği mesajını almasına neden olabilir. 

Belli bir disiplin anlayışı ile yetişen, uyması gereken kurallar olduğunu ve kurallara uymadığı zaman belli yaptırımlar ile karşılaşacağını bilen, uygun isteklerinin ebeveynleri tarafından gerçekleştirileceğini bilen, isteklerini ertelemesi gerektiği durumlarda bunu yapması gerektiğini kabul edip beklemeyi öğrenen çocuklar kendine güvenen, ayakları üzerinde duran, sorumluluk sahibi olan, girdiği ortama ve ortamın kurallarına uyum sağlayabilen, doyum sağlayan tatminkar çocuklar olacaklardır. Kuralsız-sınırsız yetişen, her isteği ertelenmeden anında gerçekleştirilen çocuklar ise doyum sağlayamayan, hep elindekinin daha fazlasını isteyen, her istediğine anında sahip olmak isteyen ve bu gerçekleşmediğinde huzursuz ve mutsuz olan, başkalarının isteklerine saygı göstermeyen, beklemeyi bilmeyen, sabırsız çocuklar olacaklardır. 

İstekleri Uygun Şekilde İfade Etmek

Anne-babaların en çok yakındığı durumlardan bir tanesi de sözlerinin dinlenmemesidir. 
Çocuğun söz dinlemeyi öğrenmesi, yaşamın ilk yılarında öğrenilmeye başlanılır. Anne-baba isteklerini çocuğun zihinsel ve dil gelişimi düzeyine uygun bir şekilde ifade ederek çocuklarını isteklerini gerçekleştirme yönünde motive edebiliyorsa ve çocukları isteklerini gerçekleştirdiği zaman çocuklarını sözel olarak ödüllendirerek memnuniyetlerini ifade ediyorlarsa, çocuk anne-babasının taleplerini yerine getirmekle mutlu olacak ve onları mutlu ettiği için bu durumdan olumlu yaşantılar edinecektir. Eğer anne-baba isteğini çocukları ile paylaşırken, çocuklarını tehdit ederek ve davranışın sonucunda karşılaşacağı olumsuz durumları ifade ederek çocuğu isteklerini yerine getirme yoluyla motive etmeye çalışırlarsa çocuklar anne-babalarını dinlemeyi ve isteklerini gerçekleştirmeyi pek tercih etmeyecekler ve motive olmayacaklardır. Yani bu tarz durumlarda ebeveynlere düşen en önemli görev, isteklerini olumlu mesajlar vererek ifade etmeleridir. Bu sayede iki taraf ta olumsuz duygular yaşamayacak ve iletişimleri olumsuz yönde etkilenmeyerek ilişkileri bozulmayacaktır. 

Anne-Babalara Öneriler:

 -Öncelikle çocuğunuzu karşılıksız olarak, bir beklentiniz olmaksızın sevdiğinizi ona hem sözel olarak hem de sözel olmayan daha farklı mesajlarla, örneğin saçını okşayarak, onu öperek ve ona sarılarak belli etmelisiniz. Karşılıksız ve beklentisiz olarak sevildiğini bilme hissi, özgüven gelişimini olumlu yönde etkileyecektir. 
- Çocuğunuz ile iletişim kurun. Her zaman onunla konuşun, onu dinleyin ve onu da sizinle konuşmaya ve sizi dinlemeye teşvik edin. Böylece hem paylaşımlarınız artar hem de olumlu yaşantılar ilişkilerinizi daha sıcak hale getirir. 
 -Yaşamın ilk yıllarından itibaren çocuğunuza kural-sınır kavramını öğretin ve yaşamında kurallara ve sınırlara yer olmasını sağlayan bir disiplin anlayışı belirleyin. Belli bir kural-sınır anlayışı ile yetişen çocuklar, kendilerini güvende hissedeceklerdir. Bu kurallar, çocukların ilerleyen yıllarda kuralları olan ortamlarda örneğin parkta-markette-alışveriş merkezinde-okulda sıkıntı yaşamasına engel olacaktır. 
- Becerileri geliştikçe çocuğunuzu destekleyin ve becerisini sergilemesine izin verin. Örneğin çatal-kaşık kullanmayı öğrenen çocuğunuzun dökerek te olsa kendi yemeğini kendisinin yemesine izin verin. Böylece bir süre sonra dökmeden yemeyi öğrenecek ve kendi başına bir şeyi başarmanın ona hissettirdiği gururu yaşayacak ve bu duygu özgüven gelişimini olumlu yönde etkileyecektir. 
 - Sorumluluk sahibi olmasına olanak verin. Örneğin oyun oynadıktan sonra oyuncaklarını toplamak, yemek yedikten sonra tabağını mutfağa götürmek, kedinin mamasının bittiğini fark edip bunu size haber vererek mama almanızı hatırlatma gibi görevleri, uygun yaş dönemlerinde çocuğunuza verebilirsiniz. Böylece bir görevin sorumluluğunu almayı ve onu takip etmeyi öğrenecek, bir görevi başarıyla tamamlamanın verdiği mutluluğu tadarak benlik saygısını arttıracaktır. 
 - Evdeki kuralları çocuğunuzun yaşına, becerilerine ve bilişsel gelişim düzeyine uygun olarak belirlediğinizden emin olun. Ayrıca bu kuralları uygun bir dile çocuğunuza açıklayın. 
 - Anne ve baba olarak tutarlı olun. Tutarlı bir disiplin anlayışı çocuk gelişimi ve eğitimi için en önemli noktalardan biridir. Annenin “Evet.” dediğine baba da aynı yanıtı veriyor olmalıdır. Aynı zamanda bir gün koyulan kural ertesi gün değiştirilmemeli, bir gün “Hayır.” denen duruma ertesi gün “Evet.” yanıtı verilmemelidir. 
 -Çocuğunuzu ödüllendirin. Beklenen olumlu davranışların şekillenmesi için sözel ödüllendirme, maddi ödüllerden çok daha etkilidir. “Bu davranışını çok beğendim, seninle gurur duyuyorum.” gibi ifadeler çocuğunuzu bu davranışı sergileme yolunda olumlu yönde motive edecektir. 
- İstenen davranışları sergileme konusunda çocuğunuza model olun. Anne-baba olarak sizlerin davranışlarını gözlemleyerek öğrenen çocuğunuz, sizi model alarak bu davranışları daha çabuk içselleştirecektir.

Psikolojik Danışman Tuğba Yarız

4 Ocak 2020 Cumartesi

Çocuklarda İnatlaşma

Bazen ebeveynler yemek yeme, uyuma saatleri, tuvalet eğitimi, alışveriş ve okula gitme gibi belirli bir düzen gerektiren konularda sıklıkla çocuklarıyla çatışırlar. Çocuklarının her şeye karşı gelen bir tavır içinde olduğundan yakınırlar. “Hiç sözümüzü dinlemiyor; bizimle her konuda çatışabiliyor; sürekli inatlaşıyor; eline geçirdiğini sahipleniyor; her şeye “bu benim” diyor; elinden alınınca huysuzlanıyor; alışverişte istediği her şeyin alınmasını istiyor ve onu alıncaya kadar kendini yerden yere atıyor” gibi sözlerle bu durumu ifade ederler.
İnatlaşma çocuklarda her yaşta görülebilir. Özellikle ergenlik ve 2-4 yaş dönemi çocukların kurallara en çok karşı çıktıkları, direnç gösterdikleri, “hayır” kelimesini en sık kullandıkları dönemlerdir. Çocuklar yalnızca anne babalarına değil çevrelerindeki tüm bireylere karşı çıkma eğilimindedirler. Bazen 2-4 yaş döneminde, çocuklarınızın anlam veremediğiniz tutarsız istekleri olur. Önceden çok arzuladıkları bir şey önlerine konduğunda  “ben bunu değil diğerini istemiştim” diye sızlanabilirler. Ve karşılarındaki kişiyi pes ettirene kadar bu çatışmaya devam edebilirler. İnatlaşma döneminin süresi ve şiddeti her çocukta değişkenlik gösterebilir ve aile tutumlarıyla çok bağlantılıdır.
Bazı durumlarda da inatlaşma anne babaya karşı bir tavır ya da ilgi ve sevgi ihtiyacı ile açıklanabilir. Anne ve babasından yeterli ilgiyi görmediğini düşünen çocuklar fark edilmek, ilgi odağı olmak, anne ve babasının dikkatini çekebilmek için de inatlaşma yoluna gidebilirler. Böyle durumlarda çocuğun hissettiği olumlu, olumsuz duyguları dinlemek, anlamaya çalışmak, öfke, üzüntü gibi duyguları hissedebilmenin ve dile getirmenin doğal olduğunu onlara aktarabilmek önemlidir. Ebeveynlerin de duygularını ifade ederek çocuğa model olmaları ve duygu ifadesine fırsat verecek ortamlar hazırlamaları son derece faydalıdır.  Bazen de çocukların sadece okulda ya da sadece ev ortamında anne-babayla inatlaştığını gözlemleyebilirsiniz. Böyle durumlarda da uygulanan disiplin yöntemi, çocuktan beklenilen sorumluluklar, koyulan kuralların ne kadar tutarlı bir şekilde uygulanabiliyor olduğu gözden geçirilmeli; değerlendirilmelidir.
2-4 yaş döneminde yaşanılan inatlaşmalar bağımsız bir birey olma yolunda atılan adımlardan biridir aslında. Bir yaş itibariyle çocuklar çevrelerini deneme yanılma yoluyla keşfetmeye başlarlar; 2-4 yaş inatlaşma dönemi de bu keşfin bir parçasıdır. İnatlaşarak, çocuklar hem kendilerini, kendi kurallarını, bağımsızlıklarını kabul ettirmeye çalışırlar hem de çevredeki sınırlamaların, ailenin kurallarının ne kadar geçerli ve tutarlı olduğunu test ederler. Çocuklar varlıklarını kabul ettirebilmek için istenilen ne olursa olsun karşı çıkar ve sadece kendi istediklerini yapacaklarını kanıtlamaya çalışırlar. Unutulmamalıdır ki bu durum 2-4 yaş dönemi çocuklarında beklenilen normal bir gelişim sürecidir ve kişilik gelişimi açısından da oldukça önemlidir. Bu inatlaşmaların beklenilen bir süreç olduğunu bilmeyen anne babalar kendilerini çocuklarıyla anlamsız çekişmeler içinde bulurlar. Bu da ebeveynlerin hem kendilerini yıpratır; hem de çocuklarıyla olan ilişkilerine zarar verir.
Bu dönemde anne babalara düşen en önemli görev bu inatlaşmalar karşısında sabırlı olabilmektir. Çocuklarının inatlaşma döneminde olduğunu ve bunun normal bir süreç olduğunu hatırlamak anne-babayı rahatlatacağı gibi sabırlı ve hoşgörülü olmasını da kolaylaştıracaktır. Anne babalar sakin kalamadıklarında; inatlaşmalar karşısında bağırıp seslerini yükselttiklerinde çocuklar korkarlar ve ebeveynlerinden daha da uzaklaşır; inatlaşmaya devam ederler. Ebeveyn ve çocuk arasında bir iletişim problemi ortaya çıkabilir. Bu nedenle ani tepkiler vermektense beraber, çocukların fikirlerini de alarak yaşanılan sorunlara çözüm yolları üretmeye çalışmak önemlidir.
Hangi yaşta olursa olsun her çocuk belli sınırları olmasını ister; buna ihtiyaç duyar. Karşısında, kuralları uygulayan tutarlı bir anne baba görmekten hoşlanır; ancak böyle kendini güvende hisseder. Bu nedenle mutlaka önceden belirlenmiş anlaşılır ve net kurallarınız olsun. Çok fazla kural koymak yerine, çocuğun güvenliğini sağlayabilecek, onu tehlikelerden koruyacak, hayatını düzene sokacak basit kurallar seçin. Örneğin; okul öncesi dönemde daha çok özbakıma, yemek ve uykuya yönelik düzenlemeler yapın. İlerleyen yaşla ve artan sorumluluklarla beraber kuralları güncelleyin; gerekirse yeni kurallar ekleyin. Kuralları koyarken dikkat etmeniz gereken en önemli nokta, beklentilerinizin çocuğunuzun  yaşına, bilişsel ve psikolojik gelişimine uygun olmasıdır. Özellikle küçük çocuklarda kuralların anlaşılır olmasına özen gösterin ve basit bir dille açıklayın. Bazı kurallara birlikte karar verin ve bütün aile için geçerli kurallar da koyun. Bu çocuğunuzu daha iyi hissettirecektir. Ve tabii ki kuralları uygulamakta tutarlı olun. Çocuğunuz sizi test edecektir ve ona karşı direnemediğinizi gördüğünde sizinle baş edebileceğini düşünecek ve inatlaşmaya devam edecektir. Bu nedenle; önce “hayır” dediğiniz bir şeye sonradan “evet” dememeye özen gösterin. Sizin dışınızda çocuğunuzun çevresindeki diğer bireylerin de koyduğunuz bu kurallara uygun davranmasını sağlayın. Ancak o zaman çocuğunuzun kurallara karşı direnci azaltılabilir.
Ona kararlı ama yumuşak bir ses tonuyla yaklaşın. İstediği şeyi şu an yapamayacağını söyleyin ve bunun nedenini mutlaka açıklayın. Bu durumdan dolayı onun gibi sizin de üzgün olduğunuzu belirtin. Bunu hissetmesi çok önemlidir. Bu tarz bir yaklaşım, yaşanılan çatışmalar sonucu bozulan anne-baba ve çocuk ilişkilerinin düzelmesine de yardımcı olacaktır.
Ona kuralları hatırlatıp, istediğinin neden olamayacağını açıkladıktan sonra hala inatlaşmaya devam ederse bir süre bunu görmezden gelin. Yine de vazgeçmiyorsa, ilgisini başka bir yöne, sevdiği bir oyuncağa, hoşlanabileceği bir objeye, yemeğe çekmeye çalışın. Dikkatini dağıtabilecek çeşitli yollar deneyin. Oyunlar önerin; “Beraber kitap okumak mı istersin yoksa resim yapmak mı ?” gibi yerine getirebileceğiniz alternatifler sunun. Birçok şeyi onun seçmesine izin verin. Bu durum onun size karşı daha ılımlı yaklaşmasını da sağlayacaktır. Böylece, çocuğunuz, artık onu kendi kararlarını veren bir birey olarak kabul ettiğinizi hissedecektir. Örneğin; dışarı üstüne bir şey giymeden çıkmakta inatlaşan çocuğunuza “Dışarı çıkarken bu hırkanı mı giymek istersin yoksa bu kazağını mı” diye sorabilirsiniz. Böyle davrandığınızda, çocuğunuz onun fikirlerine değer verdiğinizi, önemsediğinizi düşünecek ve yaşanılan olaya karşı direncini azaltacaktır. Çocuklar “hayır” ı da aslında anne-babalarından öğrenirler. Kendi isteklerine “hayır” dendiğini duyan çocuk, ondan istediklerinize “hayır” demeye başlar. Bu nedenle “hayır” kelimesini çok sık kullanmamaya çalışın. Aynı zamanda çocuğunuza cevabının hayır olabileceği sorular sormak yerine alternatifler sunup seçim hakkı tanımak da daha doğrudur. “Ayakkabılarını giyer misin?” yerine “Mavi ayakkabını mı yoksa pembeyi mi giymek istersin?” diye sormak daha uygundur. Alternatif sunmak çocuğun seçme ve karar verme yeteneğini geliştirdiği gibi özgüven gelişimini de destekler. Aynı zamanda kurallara uyumu da kolaylaştırır.
Çocuğunuz sizinle inatlaştığı sürece nelerle karşılaşabileceğini bilmelidir. Ona, kurallara uymamanın, anne-babanın sözünü dinlememenin bazı sonuçları olduğu hatırlatılmalı ve çocuğunuz bu sonucu yaşayarak öğrenmelidir. Bir süre olumsuz tavırlarını göz ardı edip, olumlu bütün davranışlarını desteklemek ve ödüllendirmek de ona kendini iyi hissettirecektir. Onun yanında başkalarına çocuğunuzun onayladığınız davranışlarından bahsedin ve onu övün.
Sonuç olarak; bütün bunları uygulamaya çalışırken onun bağımsız bir birey olma yolunda olduğunu unutmayın. Onun mantıklı isteklerine cevap vermeye çalışın; sadece kendi direktiflerinizle onu yönlendirmeyin. Bazı durumlarda onun da kendi seçimlerini yapabilmesine fırsat tanıyın. Bu şekilde, çocuğunuz mantıklı ve mantıksız istekleri karşısında ebeveynlerinin davranışları arasındaki farkı gözlemleyebilecek; hangi isteklerine cevap veriliyor; hangileri karşılıksız kalıyor daha iyi anlayabilecektir.       
Anne-Babalara Tavsiyeler
• Çocuğunuzla yaşadığınız çatışmalarda, hoşunuza gitmeyen durumu, rahatsızlığını dile getirirken çocuğunuza değil, onun uygun bulmadığınız davranışına odaklanın. Örneğin, ‘Beni sinirlendiriyorsun’ demek yerine ‘Oyuncaklarını toplamadığında sinirleniyorum.’diyebilirsiniz. Böylece çocuğunuza hem uygun bulmadığınız davranışını belirtecek hem de bu davranışının sonucunda hissettiğiniz duyguyu aktaracaksınız.

• Çocuğunuzla konuşurken ‘Ben Dili’ni kullanmaya çalışın. Yani ‘Terbiyesizlik ediyorsun’ demek yerine ‘Ben çok rahatsız oluyorum’ diyin. Bu yaklaşım çocuğunuzun sizi daha iyi anlamasına yardımcı olacaktır.

• İsteğinizi dile getirirken olumlu ifadeler kullanmaya çalışın. ‘Bağırma’ demek yerine ‘Alçak sesle konuştuğunda seni daha iyi anlıyorum’ diyebildiğinizde çok daha etkili ve hızlı bir davranış değişikliği gözlemleyebilirsiniz.

• Ceza yöntemi, uygun olmayan davranışı kısa süreli bastırsa da uzun vadede etkisizdir. Çocuğunuzun belirli bir süre sonra verdiğiniz cezalara rağmen aynı davranışı tekrar tekrar sergilediğini gözlemleyebilirsiniz. Bu nedenle uygun olmayan bir davranış gösterdiğinde ceza vermek yerine istenilen davranışı sergilediğinde ödüllendirme sistemini uygulayın.

• Çocuğunuza ev içinde rahatça oynayabileceği, etrafı dağıtıp her şeyi karıştırabileceği bir alan ayırın ve orada oynaması için teşvik edin.

• 4 yaşından sonra da çocuğunuzun inatlaşmaları yoğun bir şekilde devam ediyorsa, koyduğunuz kuralları, bunları ne kadar tutarlı uygulayabildiğinizi tekrar gözden geçirin.

• Ayrıca kurduğunuz ilişkinin ne kadar sağlıklı olduğunu, çocuğunuzun anne-baba ile paylaşım ihtiyacını ne kadar giderebildiğini, onun olumlu özelliklerini ve davranışlarının ne derece fark edebildiğinizi değerlendirin.
Uzman Klinik Psikolog İrem Fırat