Ergenlik Nedir?
İlk olarak ergenliğin ne olduğuna bakmakta yarar vardır. Ergenlik, ortalama 11-12 yaşlarda başlayıp yaklaşık yirmili yaşların başına kadar süren; kişide hızlı ve karmaşık bir şekilde bedensel ve ruhsal değişimlerin bol bol yaşandığı bir yaş dönemidir.
Ergenlik dönemi birçok kişi tarafından çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olarak da adlandırılır. Bu geçiş döneminde yetişkin hal ve hareketlerini de çocuk davranışlarını da gözlemleyebilmekteyiz. Ne tam yetişkin ne de tam bir çocuk diye içimizden geçiremeyiz. Bu dönemde çocuksu davranışlar, büyümeyle birlikte bir kısım olarak değişmeye; bir kısımda ise aynı kalmaya ya da yok olmaya başlar. Ergen, kendisini var olduğu topluluklarda tanımlamaya çalışırken bir yandan da kendine ad vermeye çalışmaktadır dolayısıyla sık sık kendisine ben kimim sorusunu sorar. Bu aşama da oldukça zordur. Hem çevresindekiler hem de kendisinin bir karmaşa içinde olduğunu bize tarif edebilir. Çünkü çevrenin büyük etkisi altındadır ve kendini onlardan ötürü de tanımlamaya çalışır, özellikle arkadaş grupları ve gruptaki liderlerin yaptıkları, onları beğenip beğenmedikleri de oldukça önemlidir. Bunun yanı sıra ergenlik dönemi erkek ve kız için ayrı ayrı belirli yaş civarında başlamakta ve tahminen sonlanmaktadır. Dolayısıyla kitabi olarak her iki cinsiyette de farklı olacak şekilde başlama ve bitiş yaşları genellenebilmektedir. Ancak bu demek değildir ki her çocuk cinsiyetine göre belirlenmiş yaşta ergenliğe girecek ve bu dönemi bitirecektir. Elbette böyle değil, farklılıklar olacaktır..
Erken ergenlik ne demektir?
Erken ergenlik diye söylenen ve sıkça kulağımıza gelen bu kavram da; çocuklarda obezite oranının artması, beslenme alışkanlıkları ve alınan besinlerdeki değişimler gibi sebeplerle ergenliğin biraz önce belirttiğimiz yaş aralığından daha evvel başlaması olarak düşünülebilir. Peki neden çocukların erken ergenlik yaşadıklarını merak ettiğimizde ise çoğu zaman erken ergenliğin oluşumu açısından kesin bir sebep bulunamamaktadır. Kızlarda erken ergenlik erkeklere oranla daha fazla görülebilmektedir. Erken ergenliğe giren kız çocuklarında 8 yaşından önce ve özellikle 6 yaş civarında meme büyümesi gözükebilmektedir. Buna ek olarak hızlı boy uzaması da varsa çocuk erken ergenlikte olup olmadığı açısından incelenmelidir.
Erken ergenlik beraberinde birtakım psikolojik sorunlara da neden olabilmektedir. Erken ergenlik yaşayan çocukların fiziksel ve beraberinde psikolojik gelişimlerinin yaşıtlarına göre çok daha yoğun şiddette ve hızlı olması; onların kendilerini yaşıtlarından daha ‘farklı’ görmelerine neden olmaktadır.
Çocukların birbirine benzer yanları görerek ve fark ederek kendilerindeki değişimleri de tanımlayabildikleri, bu farkındalığın özgüvenlerini arttırıp, kendindeki değişimlere dair endişelerini azalttığını düşünürsek; bu gibi duygu değişimleri erken ergenlik döneminde oldukça farklı yaşanmakta; çocuklar panik halinde kendilerindeki değişimlerin endişeli seyircileri olabilmektedirler. Çünkü henüz durumu anlayamayan anne baba ve diğer önemli derecedeki yetişkin çevre de çocuğa yaşadıklarını tanımlayabilecek yeterlilikte olamayabilmektedir. Onlar da oldukça ‘farklı ve beklenmedik olan’ bu durum karşısında yoğun şaşkınlık ve çaresizlik hissedebilmektedirler. Bu ‘farklı’ olmaya dair duygu hormonal değişimlerin yaşanmasıyla birlikte ilerlemekte, böylece çocukta utanma ve suçluluk duygularını arttırarak, çocuğun olası duygusal durumunda dalgalanmalara neden olabilmektedir.
Çocuğun kendine yabancılaşmasına da neden olan bu yaşantı, sosyal ilişkilerinde yaşanabilecek sıkıntılara ve kişilik gelişiminde yer alabilecek bazı zorlu geçişlere neden olabilmektedir. Biraz önce de bahsettiğimiz gibi arkadaş ilişkilerinin ergenlik döneminde öneminin artışı ve birbirine benzemekten dolayı diğerinden referans alabilmek ve aynılık hissinin güven vericiliğini yaşayabilmek, erken ergenliğe girmiş çocuklarda zorlaşmaktadır. Bu çocuklar bazı durumlarda yaşıtları tarafından alay edilmeye maruz kalabilmekte, bu da onların kendilerine olan öfkelerini arttırabilmektedir.
Erken ergenlik ve yaşantılar
Dolayısıyla erken ergenliğin her iki cinsiyet açısından da zorlu geçişler yaşatması ve duygusal/ sosyal zorluklara neden olması beklenmektedir. Yaşıtlarından daha erken yaşta adet görmeye başlayan kız çocuklarının, yaşıtlarına göre depresyona daha yatkın olduklarını gösteren araştırmalar yer almaktadır. Bu çocukların yaşadıkları durumdan dolayı kendilerine öfkeleri ve suçluluk hissi yüksek olabilmektedir. Fiziksel gelişimleri aynı seyirde gitmeyen, yaşıtlarına göre bu açıdan daha hızlı büyüyen kız çocuklarının, arkadaşlık ilişkilerinde yoğun sıkıntı yaşadıkları da ele alınması gereken konular arasındandır. Bu şekilde hızlı büyüdüğü gözlenen çocukların çevresindeki bireylerin de bu çocukları yaşlarına göre daha olgun gördükleri ve bununla birlikte onlardan beklentilerinin daha yüksek olabildiği; bunların da çocuğun sosyal ilişkilerinde yaşayabileceği diğer sıkıntılar olarak ele alınması gerektiği de önemli bir bulgudur. Dolayısıyla bu durumun çocukta kaygı, korku ve duygusal karmaşayı arttıran faktör olarak ele alınmalıdır.
Başka neler yaşanabilir?
Bunlarla birlikte, ek bir bilgi olarak denebilir ki, bu erken gelişen çocuklarda kökeni psikolojik olan fiziksel şikayetlerin yani psikosomatik rahatsızlıkların-örneğin karın ağrısı, baş ağrısı, titreme vs. yaşıtlarına oranla daha fazla gözlendiği ortaya çıkmaktadır. Ergenlik döneminin de bir özelliği olarak sayılan; bireyin aklının bedeniyle bir uğraş halinde oluşu, kafasını birçok özelliğine fazlaca yoruyor olması; erken ergenlik döneminde de fazlaca zaman alan bir uğraştır. Normalden erken gelişen kız çocuklarının bedenleriyle ilgili daha fazla hoşnutsuzluk içinde oldukları ve öz güvenlerinin de düşük olduğu gözlenmiştir. Bu çocuklar, bir açıdan sosyal bir alan olarak da düşünülmesi gereken okul ortamında; okula devam etme ve diğer bazı konularda-örneğin okul başarısı- sorunlar yaşayabilmektedirler. Alkol kullanımı ve sigara içme davranışı ergenlik döneminde sıkça karşılaşılan bir durum olsa da, ergenliğe erken giren çocukların yaşıtlarına oranla bu davranışlara daha yatkın oldukları gözlenmektedir.
Bu dönemin oluşmasında neler etkili olur?
Ergenliğin geneline baktığımızda; çevrenin etkisinin önemini birçok alanda görmekteyiz. Medya, genel kültür, aile içi ilişkiler, arkadaş ve okul ortamı gibi birçok alan bu çoğunluğun içerisine girebilmektedir. Medyanın etkisine bakacak olursak; bugün televizyonda yayınlanan birçok gençlik dizisinde giyim tarzı, konuşma şekilleri, karşı cinsle ilişki gibi birçok alanda ergenlik çağında yaşanan duygusal duruma ait değişimler abartılı bir şekilde ele alınmakta ve özendirilmektedir. Kızlar aşırı süslü kıyafetlerle yetişkinlere benzetilmekte, konuşma ve yaşam tarzları bir yetişkinin hayatından farksız gösterilmektedir. Bu yönüyle bakıldığında aslında ortaya sunulan görüntülerde ergenlik dönemindeki bir çocuğun hayatına dahi de bir şey bulunmamaktadır. Sanki tüm anlatılanlar ve gösterilenler, bir yetişkinin hayatına dairdir. Ekranda yetişkin görünümünde çocuklar yaratılmaktadır. Bu durum da çocukların kendi yaş dönemlerine ait özellikleri gözlemleyemeyecekleri bir ortam yaratmaktadır. Halbuki yaş dönemine uygun bir yapıda sunulabilecek görüntüler; çocukların kendilerini tarifleme de bir model bulabilecekleri figürler yaratabilmektedir; bu da onların kendi duygu ve düşüncelerine birer referans bulabilmelerine yardımcı olmaktadır. Ancak bu şekilde yetişkin hayatına odaklı, bunu özendirici şekilde sunulan yayınlar çocukların yaşlarından çok daha büyük bir konuma özenmelerine ve bu şekilde davranmaya çalışmalarına neden olabilmektedir. Şimdilerle sokaklarda dolaşan yaşça küçük ama görüntüde büyükmüş gibi olan çocuklara baktığımızda birçoğumuz yakından bakmadan bu kişilerin bir çocuk mu yoksa ergenlik döneminin sonlarında biri mi olduğunu anlayamamaktayız. Kızların aşırı makyaj yapmaları, giyim tarzlarının bir yetişkinin ki gibi oluşu bu anlayışı zorlaştırmaktadır. Erkek çocuklarında da aynı şekilde, kıyafetlerin, aksesuar kullanımının, hal hareketlerin bir yetişkininkine benziyor olması da bu duruma birer örnektir.
Sosyal ilişkiler
Çevrenin etkisini sosyal ilişkiler açısından da değerlendirmekteyiz. Çünkü büyümeye başlayan bireylere çevredeki büyükler geri bildirim verdiğinde çocuklar kendilerini tarifleme de, anlamada daha kolay bir dönem geçiriyor olacaklardır ve bu da onların gelişiminde daha sağlam, yapıcı adımlarla hareket etmelerine yardımcı olmaktadır. Ancak değişen genel kültür ile birlikte; aileler de çocuklarının ergenlik dönemini anlamakta zorlanmaktadır. Sık sık aileler kendi ergenliklerinin çocuklarınınki gibi olmadığından bahsetmektedirler. Bunun bir nedeni de çocukların değişen çevreyle uyumlu hareket etme çabasıdır. Ancak anne ve babalar, değişen çevreden onlar gibi etkilenmeyecektir. Dolayısıyla onları anlamak çok da kolay olmayacaktır. Bazen çocuklarının taleplerine şaşıran anne babalar görürüz. Örneğin kendisinden oldukça pahalı bir çanta isteyen bir kızın annesinin çaresizliğini düşünebiliriz. Çocuğunun isteklerini ve değişimlerini anlamakta zorlanan bir anne için, çocuğunun daha çok ergenlik döneminde görülen marka tutkusunun erken yaşlarda başladığını görmek, bir anne için de ne yapacağını bilememek ve korkutucu, çaresizlik hissettiren bir durum olarak düşünülebilir.
Kızlar ve erkekler için medyada ve genel olarak toplumda genç kız/erkek imajının kişiye kazandırdığı popülarite, karşı cinsle ilişki, ‘havalı’ yaşam tarzı gibi konularla ön plana çıkarılmaktadır. Dolayısıyla erken ergenlikteki önemli faktörlerden biri olarak medyanın ve değişen aile yaşam tarzlarının, yetişkin hayatını daha ön planda tutan bir şekilde gösteriyor olması olarak da yorumlanabilir. Aslında bu faktör önemli gözükmektedir. Burada vurgulanan çocukların henüz biyolojik ve psikolojik olgunlaşma yaşına gelmeden; bu yönlerde gelişmeye başlamalarıdır. Ancak fark, buradaki gelişimin dış etkenler tarafından pekiştirilmesidir.
Profesyonel destek
Bazı çevresel uyaranlar, fazlaca tüketilen hormonlu gıdalar, bazı psikolojik bazı sebeplerle erken ergenlik gelişebilmektedir. Özetle bakacak olursak erken ergenlik konusu hem çocuklar hem de anne baba ve diğer yakınları için anlaşılması kolay bir durum değildir. Çocuğun bu koşullara uyumu konusunda uzmanlardan destek alınabilmesi önemli gözükmektedir. Erken ergenliğe girmiş bir bireyin yaşıtlarıyla uyumlu ilişkiler kurabilmesine yardımcı olabilmek ve ebeveynlerin, çocuğun hayatında etkili olan diğer yetişkinlerin de var olan durumu anlayıp uyum sağlayabilmeleri açısından desteklenmeleri gerekebilmektedir. Bu açıdan kurumların bu konuda bilgilenmesi önemlidir.
Uzman Klinik Psikolog Emre Altınel