27 Mayıs 2020 Çarşamba

Anne Bağımlılığı ve Özgüven Gelişimi

Yaşamın ilk 3 yılı ve anne bağımlılığı 

Yaşamın ilk 3 yılında çocuklar annelerine fiziksel ve duygusal olarak bağımlıdırlar. Beslenmeleri, dış dünya ile ilişki kurmaları, fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanması anne aracılığıyla olur ve bebek bu dönemde kendini annenin bir parçası gibi hisseder. Bu yaşlarda bebek annesini düzenli olarak görmek onun varlığını, yakınlığını ve sıcaklığını hissetmek ihtiyacındadır. 3 yaşından itibaren çocuklar yavaş yavaş anneden ayrışmaya ve anneden farklı bir birey olduklarını fark etmeye başlarlar. Konuşmalarının gelişmesiyle dış dünya ile ilişki kurmaya ve kendi ihtiyaçlarını ifade etmeye başlarlar. Becerilerinin gelişmesiyle, giyinme-soyunma, beslenme ve temizlik ihtiyaçlarını kendileri gidermeye başlarlar. Tam olarak bir “birey” olduklarını fark etmeye başlar ve birey olmanın hazzını yaşamaya başlarlar. Bu döneme kadar anneyle kurulmuş olan bağımlılık ilişkisi normal koşullarda yerini ayrışmaya bırakır ve tüm yaşamın belki de en önemli dönüm noktasına gelinir. Bu nedenle de ancak3 yaşını dolduran bir çocuk sosyal bir grubun parçası olmaya hazırdır ve bu nedenle bu yaştan itibaren çocuklar bir okul öncesi kuruma gidebilecek olgunluğa erişirler.

İlk 3 yılın temel psikolojik özelliklerinin başında anneye bağımlılık gelmekte buna ek olarak çocukların benmerkezci kişilik özelliklerinin olduğu bilinmektedir. Kendi isteklerinin öncelikli ve hızlı olarak karşılanmasını beklemek; ihtiyacını erteleyememek; başkasının ihtiyacı olabileceğini fark etmemek ve istediği her şeye, çevresinde gördüğü her objeye her şekilde sahip olduğunu düşünmek bu dönemin en belirgin özelliklerindedir. 

Yaşa ait temel kişilik özellikleri ne zaman probleme dönüşür?

İlk 3 yılda doğal olan bağımlılık ve benmerkezcilik duygularının 3 yaşından sonraya taşınması genellikle problem yaratır. Bebeklik çağında bebeğin tüm ihtiyaçlarını karşılamak, aşırı ilgi ve sevgi göstermek, onunla zaman geçirip şefkatinizi belli etmek onun ileride ihtiyaç duyacağı güven duygusu, kendinden emin olma, kendine değer verme, “seviliyorum ve önemliyim” duygularının temelini oluşturur. Ama bununla birlikte anne-babalar gelişimin erken yaşlarından itibaren çocuğun bağımsızlığını da teşvik etmeli, aşırı kontrol yerine onlara deneyim fırsatı vermelidirler. İlk 3 yılda bağımlılığın var olduğu bilinmekle birlikte bir yandan da bebek hareketlenmeye başladıkça bağımsızlık ihtiyacının da büyümeye başladığı görülmektedir. Emeklemek ve ardından yürümek, bağımsızlık dürtüsünün ilk ifade biçimidir. Bebeğe zarar gelmesi kaygısıyla merakını gidermesini hep engellemek, bağımsızlık duygusunu ve dolayısıyla da özgüveni ilk yeşerdiği dönemde baltalamak anlamına gelir. Çocuğun çevreyi keşfetmesi, yuvarlanması, güvenli bir alanda hareket halinde olması. Bağımsızlığı ve güveni hissetmesi açısından da önemlidir. (Burada teşvik etmek ve fırsat vermek ile ihmalin birbirine karışmaması önemlidir. İhmal etmek de en az kısıtlamak kadar, bazen çok daha fazla zarar verici olabilmektedir.)

İnsanın doğası gereği zaman içinde becerileri gelişir. Ve ilk 3 yılda giyinme, soyunma, temizlik, yemek yeme becerilerinin çok önemli bir bölümü tamamlanır. Tüm becerilerin gelişmesi ve alışkanlığa dönüşmesi ancak fırsat verilerek gerçekleşir. Becerilerin doğası gereği de ilk zamanlarda “mükemmel” değillerdir. Çocuğun çatalı ve kaşığı bir yetişkin kadar iyi kullanamaması bir yetişkin kadar hızlı giyinip soyunamaması elbette doğaldır. Becerilerin geliştiği bu ilk dönemde yeterince iyi ve hızlı yapamadıkları gerekçesiyle engel olunur ve onların bu ihtiyaçları yetişkinler tarafından karşılanırsa çocuğun bağımsızlık ihtiyacı ve güven gelişimi de doğal olarak engellenmiş ve zedelenmiş olur. Oysa becerileri yeni yeni gelişen bir çocuğun desteklenmeye, kendi yapabildiği işlerle ilgili olarak övülmeye, bunların büyümeye ait önemli belirtiler olduğunu duymaya ihtiyacı vardır. Üstelik yeterince gelişmeyen beceriler dıştan müdahale ile engellenirse çocuğun bu beceriyle ilgili kendini yetersiz hissetmesi riski de oluşmakta ve bu durum yeni şeyler deneme konusunda çocuğun yeterince istekli olmamasına neden olabilmektedir.

Uyku alışkanlığının bağımsızlaşmadaki önemi


Uyku alışkanlığı da çocuğun ilk yıllarda bağımlı veya bağımsız davranış modelleri geliştirmesinde önemli rol oynar. Buradaki prensip de çocuğun kendi başına uyumasını sağlamaktır. İlk yaşın sonlarında bebek gece boyunca ek beslenmeye ihtiyaç duymadan uyumaya hazır hale gelir. Uyku bölünmeleri olduğunda çocuğu rahatlatmak önemlidir ama en ufak bir hareketinde anne-babanın aşırı tepki verdiği yeniden uyuyana kadar elini tutuğu, yanında yattığı veya kendi yatağına aldığı durumlarda çocuklar bu alışkanlığı ileriki yıllara kadar taşıyabilmektedirler. Çocuğa uygun uyku ortamı hazırlayıp mümkün olduğunca erken dönemde kendi başına uyumasını sağlamak bağımlılık riskini en aza indirmek açısından önem taşımaktadır. 

Pekiştirilen benmerkezcilik


İlk yıllarda her talebine karşılık bulan bir çocuk zihinsel ve sosyal gelişiminin de etkisiyle 3 yaşından itibaren ona bir engel ya da neden sunulduğunda isteklerini erteleyebilir veya vazgeçebilir olgunluğa gelir. Ama bu birden bire ve kendiliğinden olmaz elbette. Anne babaların en sık yaşadıkları problemlerden biri çocukların “tutturma” eğilimidir. Bir yere gitme, bir şey alınması vs. konularında çocuklar tutturur ve anne-babalar ne yapacaklarını bilemez. Bazen de “çocuğun gelişim dürtülerini engellememek” düşüncesiyle ellerinden geldiğince çocukların her talebine cevap vermeye çalışırlar. Oysa çocukların sınırlandırılmaya ihtiyaçları vardır. Çünkü kendi kendilerini sınırlandırmayı ve kontrol etmeyi küçük yaşlarda öğrenemezler. Ve sınırsız bir özgürlük ve her taleplerinin karşılanacağını düşünmeleri onların kişilik gelişimleri üzerinde oldukça olumsuz etkilere yol açmaktadır. Dış dünyada, sosyal yaşamda birçok konuda kurallar ve sınırlar vardır. Çocuk sosyal bir grubun parçası olduğu andan itibaren engellenmelerle ve kurallarla karşılaşacaktır ve engellenmeye alışık olmayan, her türlü talebi karşılanan çocuklar böyle bir durumda bocalamakta ve mutsuz ve uyumsuz olabilmektedirler.  
Özgüven

Özgüvenin temeli bebeklik yıllarında atılır. Bebeklik çağından itibaren öncelikle sevgi, şefkat ve ilgi gören, ihtiyaçları yeterince karşılanan, koşulsuz sevildiklerini ve koşulsuz kabul ve destek gördüklerini hisseden çocuklar kendilerine güvenirler ve yaşamda karşılaştıkları güçlüklerin üstesinden gelmek konusunda daha etkili olabilirler. Çocuklar büyüdükçe becerilerinin gelişimiyle ve sosyalleşmeleriyle birlikte kendilerinin ve birey olduklarının da farkına varmaya başlarlar. Yetenekleri konusunda desteklenen bireyselliği önemsenen, bağımsızlaşmasına fırsat verilen, önemli ve değerli olduğu hissettirilen her çocuk özgüven geliştirebilir. Bazen anne-babaların sevgi, ilgi ve kontrol kaygısı çocuğun kendini ortaya koyamamasına, yeteneklerini geliştirmeye fırsat bulamamasına, kendini ifade edememesine ve yetersiz hissetmesine neden olabilmekte ve özgüven gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir. Tam tersi olarak ihmal edilen, hor görülen, aşağılanan, utandırılan, eleştirilen ve kendisinden yapabileceğinin çok üzerinde performans ve başarı beklenen çocukların da özgüveninin gelişemediği ve hep bir yetişkinin onayına, desteğine ve kontrolüne bağımlı kaldığı bilinmektedir. Kendini ortaya koyma, becerilerini geliştirme konusunda girişken olma, karar alabilme, aldığı kararları uygulama cesaretini kazanma gibi konular ancak özgüvenin varlığıyla gerçekleşebilir. Ve hem akademik yaşantının hem de sağlıklı ve uzun süreli sosyal, duygusal ilişkiler kurabilmenin önkoşuludur. Bu nedenle çocuğun özgüveninin oluşması büyük ölçüde anne-baba tavrı ile ilgilidir.
Uzman Pedagog Belgin Temur

13 Mayıs 2020 Çarşamba

''Biraz Benimle İlgilen!''

Çocuğunuz Dikkat Çekmeye Çalışıyorsa…
Anne ve baba olmaya karar vermek; çok keyifli, paha biçilemez bir değeri olan ancak bir o kadar da zor ve sorumlulukları arttıran bir durumdur. Artık plan yaparken belki de kendimizden önce düşünmemiz gereken bir birey katılacaktır hayatımıza…Belki de kendi isteklerimizi erteleyeceğiz ve önceliğimiz hayatımıza katılacak minik yürek olacak…Neredeyse tüm ilgimizi ve dikkatimizi ona ve onunla ilgili konulara yönlendireceğiz. Doğumuna kadar ev içi düzenlemeleri halledeceğiz, doğum sonrasında iş hayatımıza ara vererek vaktimizin neredeyse tümünü bebeğimize ayıracağız. Doğumunun ilk yılında tüm ihtiyaçlarının giderilmesi için ebeveynlerine ve etrafındaki kişilere bağımlı olan bebeğimiz, büyüdükçe ve becerilerini kazanmaya başladıkça yavaş yavaş bireyselleşmeye başlayacak ve kendi eksik ve ihtiyaçlarını giderebilecek bir olgunluğa erişecektir. Yine de ebeveynlerin ve çevredeki yetişkinlerin gözleri; güvenliği, sağlığı ve mutluluğu sağlayabilmek için sürekli evdeki ufaklığın üzerindedir.

Çocuklar büyüdükçe ve kendi ihtiyaçlarını giderebilecek beceri düzeyini kazanmaya başladıkça, ebeveynler yavaş yavaş kendilerine daha fazla zaman ayırmaya başlarlar. İşine ara veren anne, çocuğunun büyümesiyle işine dönme zamanının geldiğine karar verecek, anne ve baba artık çocuklarını anneanne&dede veya babaanne&büyükbabalarına bırakarak kısa süreli tatillere gitme planları yapacak, çocuklarının doğumuyla birlikte ara verdikleri spor ve sanat faaliyetlerine tekrar devam etmeye başlayacaklardır. Elbette ki gelişim basamaklarında hızla tırmanan çocukların bireyselleşerek ebeveynlerinden ayrışmaya ve kendi ayakları üzerinde durarak bazı görevleri yerine getirmeye ve görevleri yerine getirmenin gururunu yaşayarak özgüven düzeylerini yükseltmeye ihtiyaçları vardır. Ancak bazı çocuklar bazı durumlarda kendileri ile yeterince ilgilenilmediğini ve dikkatin kendilerinden alınarak başka alanlara yönlendirildiğini düşünebilmektedirler ve bu durum pek de hoşlarına giden bir durum olmayabilmektedir.

Hangi durumlar?
     Özellikle annelerin çocuklarının büyümesiyle birlikte eski iş tempolarına geri dönmeleri, anne&babaların iş seyahatlerine çıkmaları ve çocukların bakımı için aile yakınlarını görev başına davet etmeleri, iş sonrası eve geliş saatlerinin her zamankinden geç olmaya başlaması ve bu durumun sıklığının artması, aileye yeni bir bireyin katılması ve evin prens ve prensesinin yanına bir tane daha prens veya prenses eklenmesi, geniş aileye bir kuzenin veya yeğenin katılması ve bebek ile yetişkinlerin geçirdiği zamanın artması, çeşitli sebeplerle çocuk ile geçirilen vaktin azalması, çocuklar ile oynanan oyunların ve oyun zamanlarının azalması gibi durumlarda çocuklar kendilerine yönlendirilen ilginin azaldığını düşünürler ve dikkat çekmeye çalışmak için uğraşmaya başlayabilirler. Çocuklar “orada” olduklarını hatırlatmak ve ebeveynlerinin kendileri ile ilgili farkındalık düzeyini arttırarak önceden sahip oldukları ilgi düzeyine ve ebeveynleri ile geçirdikleri kaliteli zamanın arttırılmasına ön ayak olabilmek için ilgi çekmeye yönelik bazı davranışlar sergileyebilirler.

Hangi Davranışlar?
     İlgi çekmeye çalışan çocuklarda sıklıkla görülen davranışlara örnek olarak; isteklerini yüksek ses ile ifade etme, bağırarak konuşma, anne ve babanın isteklerini yerine getirmeme ya da istenen davranışı geç sergileme, topluluk ve grup içinde anne ve babaya karşı gelme, ağlama, kasıtlı olarak oyuncakları veya evdeki eşyaları fırlatma, eşyalara zarar verme, arkadaşlarına vurma, kötü sözler söyleme, isteklerinde ısrarcı olma ve istediği olmayınca isteğini talep ettiği kişiler ile inatlaşma, kardeşini kıskanma ve ona zarar vermek isteme, kardeşin doğumu ile birlikte bebeklik dönemi davranışlarını tekrar sergilemeye başlama, emzik-biberon kullanmak isteme, altına kaçırma, yalnız uyumak istememe, anne ve baba ile uyumak isteme, yemek yememe, yemeğini anne veya babanın yedirmesini isteme, bebeksi konuşmalar sergileme, itiraz etme, kuralları kabul etmeme ve kendi kurallarını koymak isteme gibi davranışlar verilebilir. Ancak burada yetişkinlerin dikkat etmesi gereken en önemli nokta; bu davranışların sıklığı ve yoğunluğudur. Bu davranışlar sadece ilgi çekmeye yönelik davranışlar olabileceği gibi, bazıları ise daha ciddi sıkıntıların habercisi olabilirler. Bu nedenle ebeveynler bu davranışların görülme zamanına ve tekrar edilme sayısına dikkat etmeli ve çocuklarını çok dikkatli bir şekilde gözlemlemelidirler.

1-3 yaş döneminde çocukların ilgi görme isteği çok yoğundur. 3-5 yaş arasında ise; özellikle hayal dünyalarının geniş olması nedeniyle farklı yöntemler düşünerek, farklı hikayeler yaratarak ilgi çekme çabasını gözlemlemek mümkündür. Çocukların buradaki amacı; çevrelerindeki kişilerin kendileriyle ilgilenme sıklığını ve kalitesini arttırmaktır. Bu gibi durumlarda yapılacak en önemli müdahale; gerçekten çocuklarımız ile ilgilenme sıklığımız ve birlikte geçirdiğimiz kaliteli zamanlarda bir azalma olup olmadığını fark etmemizdir. Yaşamın zorlu koşulları ile baş etmeye çalışırken bazen gerçekten de çocuklarımıza ayırdığımız zaman diliminde azalmalar görülebilmektedir. Bunu fark ettiğimiz noktadan itibaren gerekli düzenlemeleri yapmamız çok daha kolay olacaktır.

Neler Yapmalıyız?
• Çocuğumuzun davranışlarındaki değişimi fark ettikten sonra yapmamız gereken ilk müdahale; onunla geçirdiğimiz zaman diliminin arttırılması ve bu zaman diliminin içeriğinin düzenlenmesidir. Çocuğumuzla vakit geçirirken hepinizin keyif alması ve eğlenmesi çok önemlidir. Bu zaman diliminde birlikte oyun oynayabilir, şarkı söyleyebilir, dans edebilir, maç yapabilir, kurabiye pişirebilir ve hoşunuza giden birçok etkinliği birlikte gerçekleştirebilirsiniz.
• Çocuklar dikkat çekmek için ilk başta genellikle olumlu yönlerini ve olumlu davranışları sergilerler. Eğer bu davranışlar ile ilgi çekmeyi başaramazlar ise uygun olmayan yolları denemeyi tercih ederler. Burada ebeveynlerin dikkat etmesi gereken önemli nokta; çocuklarının olumlu davranışlarına geribildirim vermeyi unutmamaktır. Olumlu davranışları ile olumlu geribildirimler alan çocuklar, olumsuz davranışları ile ilgi çekme yöntemine ihtiyaç duymayacaklardır.
• Çocuklara sadece ilgi çekmek istedikleri zamanlarda değil, gün içerisinde karşılaştığımız olumlu davranışlardan hemen sonra geribildirim vermek çok önemli bir noktadır. Bu sayede çocuklar hem olumlu davranışlarda bulunduklarını fark ederek aldıkları geribildirimlerle mutlu olacak hem de olumlu davranışlarının yerleşme ve sergilenme sıklığı ve hızı artacaktır.
• Anne-babalara düşen bir diğer önemli görev ise; çocuklarına duygularını ifade etme konusunda model olmaktır. Örneğin; anne&babasının onunla ilgilenmemesi nedeniyle onların eşyalarına zarar veren bir çocuk, aslında anne&babasından daha çok ilgi istediğinin ve onları özlediğinin sinyallerini veriyordur. Burada anne&babalar “Son zamanlarda iş yoğunluğu nedeniyle seninle çok sık vakit geçiremiyoruz. Bu durum galiba seni biraz üzüyor ve kızdırıyor. Aslında biz de bunu fark ettik, bu durum bizi de üzüyor ve seni çok özlüyoruz.” gibi sözel açıklamalarda bulunarak ve çocuklarını da duygularını ifade etmesi konusunda teşvik ederek, hem rahatlamasına fırsat verebilir hem de kendini ifade etmesini sağlayarak anlaşıldığını fark etmesi için uygun ortamı yaratabilirler.
• Ebeveynler, çocuklarının bu davranışlarını görmezden gelerek ya da ceza vererek çözmeyi deneyebilmektedirler. Görmezden gelme tutumu, bazı durumlarda işe yarayabilmektedir ancak konu ilgi çekmek olunca ebeveynlerin dikkat etmesi gereken nokta, olumsuz davranışların görmezden gelinmesi ancak olumlu davranışların olumlu geribildirimler ile ödüllendirilmesinin atlanmaması ve sergilenmesi istenen davranışın bu şekilde çocuğa öğretilmesidir. Ceza vermek ise genellikle etkisiz olmakta; bazen sadece kısa bir süreliğine etkili olmakta; ancak sonrasında çocuğun kızgınlığı yoğunlaşmakta, olumsuz davranışın görülme sıklığı artabilmekte ve olumsuz davranışlar şekil değiştirerek fazlalaşabilmektedir. Bu noktada da önemli olan; olumlu ve uygun davranış kalıplarının çocuklara öğretilmesi ve geribildirimler ile sıklıklarının arttırılarak bu davranışların içselleştirilmesinin sağlanmasıdır.
• Ebeveynlere düşen bir diğer görev de olumsuz davranışlarını görülme sıklığı ve yoğunluğunun gözlemlenmesidir. Eğer bütün müdahalelerinize rağmen çocuğunuzun davranışlarında bir değişiklik olmuyorsa, olumsuz davranışlar şekil değiştiriyor ve sergilenme sıklıkları artıyorsa; bu noktada bir uzman desteğine başvurabilirsiniz.
• Anne&baba olarak çocuklarınızdaki bir farklılığı veya değişimi anlayabilmenin en iyi yolu; çocuklarımızı tüm özellikleri ile çok iyi tanımak ve gözlemlemektir. Bu sayede tüm alanlarındaki değişim ve gelişimleri fark etmek mümkün olabilecektir.
Psikolojik Danışman Tuğba Yarız