18 Haziran 2020 Perşembe

Çocuğunuza Söylemeniz ve Söylememeniz Gereken Şeyler

Kimi zaman belirli bir toplulukta; kimi zaman ailemiz içerisinde kendimizi ifade edebilmek, karşı tarafı anlayabilmek ve o an var olan durumu anlaşılır hale getirebilmek için başvurduğumuz en temel yol iletişimdir. İşte çocukların ve anne-babalarının, var olan durumu ortaya çıkarabilmek daha sonrasında ise birbirlerini anlamalarını sağlamak için kullanmaları gereken en temel yol iletişimdir. Ufak yaşlardan itibaren onlara söylediklerimiz ve çevresinden duydukları ile oluşan ‘iletişim dili’ sayesinde toplumda kendilerini var etmeye çalışırlar. İsteklerini, istemediklerini dile getirirler. Anne baba olarak bizim de onlara isteklerimizi ve istemediklerimizi anlatıp; bu durumlar karşısında neler hissettiklerini ortaya çıkarmamız mümkündür. Böylelikle; çocuğumuza söylememiz gerekenler ve söylemememiz gerekenler onların duygu, düşünce ve davranışlarındaki değişimlere neden olacaktır. İyi bir iletişim yolunu kullanarak, çocuğumuza kendimizi anlatabilir, onun kendisini bize anlatabilmesine imkan verebilir ve beraber içinde olduğumuz problemli duruma uygun çözüm yollarını birlikte bulabiliriz.
Ev ya da dışarıdaki bir ortamda yaşanan sorunlar, eğer anne baba ve çocuk üçgeni içerisinde yaşanıyorsa; bunun bir çatışmaya dönmesi mümkündür. Buradaki sorunun ortaya çıkmasındaki en önemli nedenlerden biri anne-baba ve çocuğun güç savaşı olabilmektedir. Ebeveynler ‘ebeveyn’ olmaktan kaynaklı güçlerini baskı aracı olarak kullanıp çocukların direnmelerine karşı kendi isteklerini yerine getirtebilirler. Bazen de çocuk kendi üstünlüğünü bir şekilde hissettirerek durumu kendi istediği doğrultuya çevirir. İki durumda da olması gereken yani karşılıklı beklentilerin, ihtiyaçların belirlendiği ve ona göre hareket edildiği bir ortam oluşamaz. Ayrıca bu durumdan iki tarafın da olumlu çıkarımlar sağlaması zorlaşır. Her iki taraf için sorunun ne olduğunu tanımlamak ve bu konuda çözüm oluşturacak alternatif fikirleri bulmaya çalışmak önemlidir. Ancak öncelikle fikirlerin ve duyguların eleştirilmemesi ya da  bunlara önyargı ile yaklaşılmaması güvenli bir ortam yaratılması için önemlidir. Daha sonra çözüm yollarının üzerinden birlikte hareket ederek uygun olan yolların kullanılmasına birlikte karar verebilmek iki tarafın kesin katılımıyla gerçekleşmelidir. Örneğin çocuğun kendi düzeninde gerçekleşecek bir değişiklik için uygulamaya koymak istediğiniz  planı ilk olarak ona sunmak, soru sorarak kendi fikrini açıklamasını sağlamak ve eğer uygunsa belirli bir süre kendisinin durumun sorumluluğunu almasına fırsat vermek önemlidir. Değişikliğin beklenen gibi olmadığı durumlarda ‘Bunu iptal etmek zorundayız’ yerine ‘ Sence aksaklığın nedenleri nelerdir?’ gibi sorgulamasını ve duruma sahip çıkmasını kolaylaştıracak yaklaşımlar daha önemlidir. Böylece kendisinin uğraştığı bir konuda ona destek olduğunuzun farkında olması duruma dair ilgisini ve çabasını arttıracak, sorumluluk duygusunu pekiştirmiş olacaktır.
Çocuklar, üzüntü, korku, kaygı gibi ifade etmesi daha da zor olan duyguları yaşarken bunlar için kendileri bir neden yaratıp bize bunu anlatabilirler. Onları anlamamızı isterler ancak bunu ne şekilde yapacağımızın önemi onlar için büyüktür. Belirttikleri herhangi bir durum için kendimizden örnek vererek mukayese etmeye çalışmak; ebeveynin çocuk için önemi düşünüldüğünde; onların kendilerini ifade etmesini daha da güçleştiren bir nedendir. Bunun haricinde sadece duygusunun üzerine giderek tahmin ettiğimiz durumu sürekli aynı şekilde yargılamak da onun kendini anlatması ve bizim onu anlayabilmemiz için zorlaştırıcı bir etkendir. Yaşanan duygunun neden kaynaklandığını tahmin etmeye başladığımız anda uygun  cümlelerle ayna vazifesi görerek çocukla konuşarak anlaşıldığını fark ettirmek önemlidir. Daha sonrasında ise; duygularının şiddetli olduğu durumun biraz daha hafiflemesini beklemek ve sorunun nasıl çözülebileceğini karşılıklı olarak konuşmak daha etkili olmaktadır.
Her gün olan bir durum bize her gün aynı duyguları yaşatmaz çünkü aynı şekilde düşünemeyiz. Örneğin; trafiğin çok sıkışık olması her zaman aynı derecede duygusal gerginlik yaratmaz. İşte, çocuklarla iletişimimizde de bu faktör çok önemlidir. Olaylara her zaman aynı şekilde yaklaşamamaktayız. Çocuğumuzun o durum karşısındaki davranışını belirlerken; bizim o anki kendi duygusal halimiz, içinde bulunduğumuz çevre ve çocuğumuzun o an içinde bulunduğu durum, o anı değerlendirmemize ve tepkimizi belirlememizde etkili olmaktadır. Buradan yola çıkarsak karşılıklı ilişkimizde belirleyici olan iletişim dilimizin temelinde ‘şimdi ve burada’ ilkesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Çocuğumuzun bildiğimiz olumsuz bir davranışını kendimizi iyi hissetmediğimiz bir zaman daha ‘olumsuz’ ve daha ‘az kabul edilebilir’ olarak görürken;  keyifli bir gün içinde bu durumu değerlendirmemiz daha farklı olabilir. İşte bu yüzden olumsuz ya da olumlu olan olayı yaşarken durumu ‘şimdi ve burada’ ile sınırlandırmak; bize duydukları güven duygusunu pekiştirir ve olaylara farklı zamanlarda farklı şekillerde anlam vererek doğru analiz yapmalarını sağlamış oluruz.
Ayrıca, olumsuz durumla ilgili duygularımızı ve düşüncelerimizi ‘ben dili’ ile anlatabilirsek; gerginliğin büyüyerek çatışmaya neden olmasını engellemiş oluruz. Aynı zamanda duyguların ifadesinin olumlu değişikliğe neden olduğunu görmesini sağlayıp bu anlamda model olabiliriz. Örneğin; ‘Kavga etmeyin, uslu durun!’ yerine ‘Kavga ettiğiniz zaman başım ağrıyor ve mutsuz oluyorum’ diyerek kendinizi ifade etmeye çalışmanız durumun anlaşılması için daha yararlıdır.
.
Çocuklar, kimi zaman kendi başlarına karşılaştıkları sorunları tek olarak çözme yolunda giderken, ebeveynler durumu üstlenerek problemle baş etme konusunda onların önlerine çıkan tavırlar sergileyebilirler. Kimi zaman sorun durumlarında dışarıdan müdahale ederek; ona zarar veren kişi ya da onu rahatsız eden kişiye kendisine yapılanın aynısını yapmasını önererek, aslında yanlış kabul ettiğimiz bir davranışı yineletmiş olabilmekteyiz. Oysa böyle bir durumda olan davranışın üstüne gidip acil çözüm yolları bulmak yerine çocuğun kendi düşünme becerilerini kullanmasını sağlamak daha işe yarar gözükmektedir. Durum hakkında ona kendi duygu ve düşüncelerini sormak ve onun duygularını anlamaya çalışmak, etkin bir şekilde sorunu dinleyerek problemi kendisinin çözmesini sağlamak; aynı tür problemlerle tekrar karşılaştığında kendi baş etme yollarını kullanmasına olanak tanır. Burada en önemli olan problemin sadece size anlatıldığıdır; problem çocuğun kendi problemi olarak kabul edilmelidir. Ona ‘Sence bu durumda neler yapabilirsin?’,  ‘Aynı durumla tekrar karşılaşsan ne yapardın?’ gibi kendisini sorgulamasını sağlayan sorular sorarak durumu daha iyi analiz etmiş olabiliriz. Kendi duygularını ve düşüncelerini anlaması; kendine ait bir problemin çözme yolunu oluşturmasında etkili olmaktadır.

Anne – Babalara Çocuklarına Söylemek İstediklerinde Yardımcı Olabilecek Yollar
  Çocuğunuzun size herhangi bir konuda danışmak istemesi çok doğaldır. Ancak bunu dile getirirken, sizin o duruma ilişkin tepkilerinizi önceden fark edip söyleyeceklerini ayarlamaları mümkündür. Çocuğunuza bir şeyler söylerken ‘akıl vermek’ yerine onların ne demek istediğine kulak verip, sonradan size farklı gelen yanları birlikte konuşmak ve ona yol göstermek daha yapıcı olabilmektedir.
  Anne baba olarak disiplin anlayışımızı çocuklara söylediklerimizle de sürdürmek isteriz. Bunu yaparken de, ortak bir tutuma dahilinde söylediklerimizi aynı şekilde duymalarını sağlamak önemlidir. Eğer bir konuda çatışma yaşanmasını engellemek istiyorsak, tutumlarımızı onların yanında olmadığımız bir zaman belirleyip sonradan aynı olayı ortak bakış açısıyla yorumlamak, çocukla kurulan ilişkide güvenilirliği arttırmaktadır.
  Duygularımızı ifade ederken, o duyguyu yaşayan kişi olarak ‘ben dili’ ni kullanmamız karşı tarafın bizi daha iyi anlamasına yardımcı olmaktadır. Olumsuz olan davranışın kendisini ve sonuçlarını yargılarken; durumun o an ve orada gerçekleştiği gerçeğinden uzaklaşmamak; olayı genelleyip, her zaman yapılıyor gibi ifade etmemek; çocuğun davranışlarının sonuçlarıyla ilgili özgüvenini ve motivasyonunu olumlu yönde etkileyecektir.
  Çocuğunuzun yaşına uygun bir iletişim yolunu seçmek; onun olan durumu anlamlandırabilmesi ve yaşına uygun tepkiler verebilmesi için önemlidir. Olumsuz duygularımızı o anki şiddetli haliyle aktarmak, çocuğun olumsuz olan o yaşantıyı   hayatında  daha kalıcı hale getirmesine neden olabilmektedir.
  Olumlu davranışı takdir etmek, o davranışın tekrar etmesi için yararlıdır. Bazı durumlarda çocuklardan beklentilerimiz dahilinde davranmalarını isterken; o davranışın yapılması halinde bir ödülü kazanacaklarını bildiririz. Ödüllendirmek bir süre etkili olabilse de, bırakıldıktan sonra aynı davranışın devam edebilmesini sağlamak için sonucun takdir edilmesi önemlidir.
  Herhangi bir sorun ortamında; sorun sırasında verilmek istenen beklenti mesajının içeriği pek anlaşılmaz. Ancak problem henüz oluşmamışken ya da problem doğmadan önce önlem alıp beklentilerimizi açıklamak sorun oluşmasına engel olabilir.
  Bazı durumlarda sadece ‘Yap!’ deyip; yapmadıkları yüzünden onu suçlamak yerine, istenen durumu gerçekleştirirken ona yardımcı olup; destek olmak gerekir. Ya da yalnızca ‘Yapma!’ demek sorunu çözmez ve istenmeyen davranışa; yani ‘yapılmaması’ istenen davranışa tekrar vurgu yapılmış olur. Bunun yerine uygulayabileceği alternatif fikirleri sunup yol göstermek daha yararlı olacaktır.
  Karşı tarafı suçlayarak sarf edilen sözler dinlenmeyebilir ve kırgınlığa neden olabilir. Bunun yerine kişisel duyguların sözel ifadeyle anlatılması; karşı tarafın uygun davranışı seçmesinde etkili olabilir.Bağırarak, suçlayarak söylenen eleştiriler ve yapılan yönlendirmeler bir zaman sonra duyulmaz hale gelebilir. Bunlar yerine ara sıra tekrar ederek beklentilerin açıklanması daha etkilidir.
Uzman Klinik Psikolog Emre Altınel