25 Mayıs 2021 Salı

Ebeveynlerin Sıklıkla Yaptığı 10 Hata


1. Çocuğum Hiç Üzülmesin…

Ebeveynlerin çoğu çocuklarının üzülmesinden, ağlamasından ve hüzünlenmesinden rahatsızlık duyarlar. Bu nedenle de çocuklarını daha fazla üzmemek adına üzüntü yaratacak durumları yaşatmamaya gayret gösterirler. Üzüleceği bir şey olduysa bu üzüntüyü giderebilmek ve çocuğu mutlu etmek adına onun çok seveceği şeyler yapıp çok memnun olacağı şeyler almaya çalışırlar. Böylece çocuk hep mutlu olacak, üzüntü gibi rahatsızlık veren bir duyguyu hiç yaşamayacaktır. Peki aslında bu tavır çocukta nasıl bir etki yapar? Çocuklar da tıpkı yetişkinler gibi yaşamda karşılaştıkları sorunlarla baş etmeyi ancak deneyimle öğrenebilirler. Örneğin hiç engellenmeyen bir çocuk, sosyal bir ortama girdiğinde ve kendi istediği olmadığında çok büyük bir sıkıntı yaşar; kendi istediğinin olması için büyük bir çaba içine girer; agresifleşebilir, huzursuzlaşabilir, uyumsuzlaşabilir ya da kendi içine dönebilir. Oysa evde annne babadan her zaman her istediğinin olamayacağını öğrenen ve ihtiyaçlarını erteleme deneyimi yaşayan bir çocuk sosyal bir ortama girdiğinde engellenmekten hoşlanmasa da bu duygusuyla baş edebilecek deneyimlere sahip olur. Böylece yaşıtlarıyla ilişkisinde çok daha mutlu, huzurlu ve uyumlu olur. Çocuklar sanıldığının aksine olumsuz duygularla daha kolay baş edebilirler. Bu nedenle aile içinde yaşanan üzüntü verici durumların çocuklarla paylaşılması gerekir. Böylece çocuklar üzüntü yaratan durumları değerlendirme ve sonrasında ortaya çıkan karmaşık duygularla baş etme deneyimi yaşarlar.

2. Çocuk Babadan Korkmalı (mı?)

Bir çok ailede anne çocuğuyla çok yakın ilişkide olduğu için disiplini sağlamakta ve çocuğa söz geçirebilmekte zorlanır. Bu nedenle de disiplin işi çocukla çok daha az ve kısıtlı zamanlarda ilişkide olan babaya devredilir. Anne baş edemediği noktada çocuğu babaya havale eder. Bunun çocuk için de daha sağlıklı olduğu düşünülür. Çünkü aksi halde, babanın çocukla yakın bir ilişkisi olması durumunda disiplinin elden gideceği ve çocuğun kontrolünün hiçbir şekilde mümkün olmayacağına inanılır. Oysa babanın da annenin de disiplin konusunda eşit söz sahibi olduğu ailelerde çocuklar çok daha sağlıklı büyüyorlar ve aile içi iletişim sorunları en aza iniyor. Çocuğun babadan korkması baba ile ilişkisinde rahat olamamasına yol açıyor. Diğer yandan anneye de her konuda nazının geçtiğini düşünmesi yine anne ile ilişkisinde güven duymamasına ve yeterli özgüveni geliştirememesine neden oluyor.

3. Çocukla Birlikte Uyumak

Özellikle çalışan anneler çocuklarıyla az zaman geçirdikleri ve çocuğa daha uzun süreli şefkat hissi verebilmek adına çocukla birlikte uyumayı tercih edebiliyorlar. Üstelik çocuk da anne de bu durumdan memnun oluyor. Böylece başka bir uyku seçeneğine gerek duyulmuyor. Oysa anne baba ile uyumak çocuk için bir çok sakınca içeriyor. Öncelikle kendi başlarına kendi yataklarında uyuyamayan çocuklarda özgüven sorunlarına daha sık rastlanıyor. Yaşa bağlı gelişimsel korkularla baş etme becerisi kazanamıyorlar ve bu korkular daha uzun süre devam ediyor. Uzun süren korkular ise başka ciddi kaygı sorunlarına yol açabiliyor. Oysa bir çocuğun kendi odasında, kendi yatağında güvenle uykuya dalmasının ve huzurla sabaha dek uyuyabilmesinin ruhsal sağlığın en önemli göstergelerinden biri olduğu unutulmamalıdır.

4. Sen Her Şeyi Başarırsın!

Çocukların becerilerinin gelişmesi ve başarıya yönlendirmek adına yüksek beklentiler oluşturmak zannedildiğinin aksine çocuklarda yetersizlik duygularına yol açabiliyor. Çocuklar doğaları gereği becerilerini geliştirirken zamana ihtiyaç duyarlar ve yeterince iyi yapamadıkları evrelerde kendi yetersizliklerini hızlıca hissederler. Bu aşamada çocukları teşvik etmek adına fazla zorlamak ve “sen her şeyi başarırsın” dayatması aslında çocukların yaptıkları her hatada telaşlanmalarına ve sonrasında da hata yapmaktan korkmalarına sebep olabilir. Sonrasında ise yeni bir şey denemekten kaçınma, yeni ortamlara girmekten endişe duyma gibi daha ciddi sıkıntılar ortaya çıkabilir. Bu nedenle çocukları överken onlara farkında olmadan fazladan yük yüklüyor olabileceğimizi ve yetersizlik duyguları yaratıyor olabileceğimizi unutmamalıyız.

5. Dünya Çok Tehlikeli

Çocukların tehlikelerden korunması özellikle günümüzde gerçekten anne babaların çok hassas oldukları bir husus. Ancak çocukları tehlikelerden korumak adına dış dünyayı ve yabancıları çok tehlikeli göstermek, anne-babanın yanından asla ayrılmaması gerektiği konusunda fazla vurgu yapmak, insanların güvenilmeyecek varlıklar olduğunun altını çizmek çocuklarda ciddi kaygı sorunlarına sebep olabiliyor. Özellikle okul öncesi dönemde anneden ayrılma güçlükleri, dolayısıyla okula uyumda zorlanma ve her tür yenilik karşısında aşırı kaygı tepkisi verme gibi sonuçlara yol açabiliyor. Bu nedenle çocuklara dış dünyanın tehlikelerini anlatırken, insanlarla nasıl güvenli ilişki kurması gerektiğine dair de bilgi verilmesi ve hep anne babaya yapışık yaşamak yerine, tek başına kaldığında kendini nasıl koruyabileceği ve güvenebileceği kişileri nasıl ayırd edebileceği konusunda eğitim verilmesi daha yararlı olacaktır.

6. Senden Güzeli, Senden İyisi Yok!

Bebeklik döneminde bebeğin biriciklik hissini yaşaması temel güven duygusunun gelişiminde çok önemlidir. Ancak çocuk büyümeye ve gelişmeye başladıkça dünyada tek olmadığının kendisi gibi başka çocuklar da olduğunun, bu çocukların da kendisi gibi sevilen, özel çocuklar olduğunun ayırdına varmaya başlar. İşte bu aşamada anne babanın çocuğu tüm diğer çocuklardan üstün görerek, ona da bu duyguyu aşılaması, “sen prenssin/prensessin” tavrı çocukların, her girdikleri ortamda bu “özel” olma hissini aramalarına sebep oluyor. Böyle çocuklar rekabet ve kısançlık gibi duygularla baş etmeyi öğrenemiyorlar. Oysa bu duyguların öğrenilmesi yaşam boyu psikolojik sağlık için önemli. Her zaman birinci ve önce olmak, hep ayrıcalıklı olma arzusu sosyal ilişkiler içinde ciddi zorluklara sebep olabiliyor. Bu nedenle çocuğunuzu severken elbette sizin için biricik ve değerli olduğunu hissettirmeniz ama ona gereğinden fazla “üstünlük” duygusu da yüklememeniz gerekiyor.

7. Abi/Abla Oldun Sen!

Bir kardeşin doğumu birçok çocuk için yaşamın en önemli travmalarından biri olabilir. Özellikle de bu dönemde anne baba uygun tutumlar içinde değilse.. Büyük çocuğu onurlandırmak adına kardeşin doğumuyla birlikte onun abi/abla olduğunun altını çizmek ve ona birden bire evin büyük çocuğu muamelesi yapmak çocuklar için çok zorlayıcı olabiliyor. Bu yaklaşım kardeşlerine olan karmaşık duyguların daha da sertleşmesine ve anne babaya olan kızgınlığın artmasına sebep oluyor. Bunun yerine çocuğa zaman verip onun da bu yeni duruma uyum sağlaması için tüm olumlu/olumsuz duyguları ifade etmesi için yüreklendirilmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Çünkü çocuklar bu dönemde özellikle anne babanın gözünde değer kaybetme korkusu yaşadıkları için bu süreçte anne babanın sevgisini ilgisini test etme ihtiyacında olurlar ve sıklıkla anne babanın kendisini mi kardeşini mi kayırdığını takip ederler. Sen abi/abla oldun yaklaşımı büyük çocuğu onore etmekten çok, küçük çocuğu korumaya yönelik bir yaklaşımdır. Bu da çocuğun var olan olumsuz duygularının şiddetlenmesinden başka işe yaramaz.

8. Annen Olmam Ama!

Çocuklar anne babanın istediğini yapmadığında ya da tam tersi olarak istemediklerini yapınca sıklıkla şöyle bir tavır sergilenir: “böyle yaparsan gideceğim bu evden” veya “beni hasta ediyorsun; annen olmak istemiyorum” Bazen kızgınlıkla bazen de çocuğu uygun davranışa teşvik etmek amacıyla söylenen bu gibi şeyler aslında çocuklar için çok ciddi bir terk edilme tehdidi niteliğinde oluyor. Çünkü çocuk ruh sağlığının en önemli temel taşlarından biri olan temel güven duygusu, “her nasıl davranırsam davranayım, sevilirim, değer görürüm” duygusu bu tür yaklaşımlarla yerini koşullu sevilmeye bırakıyor. Çocuk anne babanın istediği gibi olmadığında terk edileceğini, fiziksel olarak anne baba yanında olsa da duygusal olarak ondan vazgeçtikleri duygusunu yaşayabiliyor. Bu nedenle belki de en tehlikeli tehditlerden birinin de bu yaklaşımla oluştuğu söylenebilir.

9. Her Şeyin Var; Kıymetini Bilmelisin !

Günümüz çocukları elbette bir önceki jenerasyona göre daha fazla şeye sahip olabiliyor. Özellikle de maddi değeri olan bir çok şeye sahip olabiliyorlar. Bir çok anne baba kendi çocukluğunda sahip olamadığı bir çok şeyi çocuğuna verebiliyor ve hatta bunun için çalışıyor. Diğer yandan yine günümüz anne babaları sıklıkla çocukları için oluşturdukları bu özel koşulları sıklıkla dile getiriyorlar. Çocuklarına bu koşulları sağladıkları için çocuklarının daha fazla başarılı olmalarını, daha minnettar olmalarını, daha mutlu olmalarına ve hayatlarından daha memnun olmalarını bekliyorlar. Çocuk anne babanın istediği gibi bir çocuk olmadığında da çocuğun sahip olduğu şeylerin birer birer elinden alınacağı tehdidi gündeme geliyor. Oysa çocuklar sahip olmamayı yaşamadıkları için sahip olmanın da mutluluk veren bir şey olacağı sonucuna da ulaşamıyorlar. Çoğu gerçekten anne babasını memnun edememenin verdiği suçluluk duygusunu yaşıyor. Belki bir çoğu bunu ifade etmiyor, edemiyor. Bunun yerine çatışıyorlar; talep ediyorlar; bazen de anne babanın sağladığı bu koşulları istemediklerini dile getirip onların istedikleri bir çocuk olmayı da reddediyorlar. Anne babaların bu tuzağa düşmeden çocuklarıyla ilişkilerinde bu tarz maddesel şeyleri referans göstermemeleri, başarının ve mutluluğun sahip olunan şeylerin karşılığı olamayacağını fark etmeleri önemli. Ayrıca çocuklar genellikle karşılanamayan duygusal ihtiyaçların yerine bu tarz maddesel taleplerde bulunuyorlar. Bu sebeple de anne babaların çocukların önce duygusal ihtiyaçlarını ne kadar karşılayabildiklerini fark etmeleri önem taşıyor.

10. Başka Çocukları Örnek Göstermek!

Çocukların anne babaları ile ilişkilerinde en çok şikayetçi oldukları konulardan biri de başka çocuklarla karşılaştırılmaları oluyor. Aslında bir çok ebeveyn çocuğu motive etmek ve ona iyi bir örnek oluşturmak için başka çocukları örnek gösterdiğini dile getiriyor. Ancak çocuklar bu karşılaştırmayı her zaman bir tehdit olarak yaşıyorlar ve “ben yeterince iyi değilim, annem babam beni yeterli bulmuyor, onlara layık bir çocuk değilim” duyguları yaşıyorlar. Bu duygu ile büyüyen çocuklar hem rakip olarak gösterilen çocuklara hem anne babalarına öfke duyuyorlar. Diğer yandan bu duygu, genellikle çocuğun kendini daha da geri çekmesine ve çabadan kaçınmasına sebep oluyor.


Uzman Pedagog Belgin Temur

3 Mayıs 2021 Pazartesi

Hobi Sahibi Olmanın Çocuk Üzerindeki Yararları

Çocukları, yaş ve gelişimlerine uygun aktivitelerle tanıştırmak, onların kendi becerilerinin farkına varabilmelerini ve kendi ilgi alanlarını oluşturabilmelerini kolaylaştırır. Çocuk değişik hobilerle uğraşırken, hem kendini fiziksel, zihinsel, duygusal olarak geliştirir; hem de daha çok zevk aldığı, mutlu olabileceği alanları keşfetmeye başlar.


İlk çocukluk döneminden başlayarak çocuklar hobilerle tanıştırılmalıdır. Kazanılan hobiler, çocukların kişisel gelişimlerini, ilerideki hayatlarını, yaşam tarzlarını, seçtikleri mesleği, kariyerlerini doğrudan ya da dolaylı olarak etkiler. Bu nedenle, ebeveynler küçük yaşlardan itibaren, çocuklarının ilgi alanlarını gözlemlemeli, keşfetmeli ve yeteneklerinin gelişmesine fırsat vermelidir. Çocuklar hobilerle kendi kendilerine yetebilen, yeni ilişkilere ve paylaşıma hazır;  keşfetmeye, öğrenmeye istekli bir hale gelirler.


Çocukluk döneminde oyun en önemli ve en gerekli hobidir. Bazen çocukların her seferinde aynı oyuncaklarla aynı şeklide oynadığını gözlemleyebilirsiniz. Oyun çocuğun iç dünyasını dışarıya yansıtabilmesi, duygusal ilişkileri başlatabilmesi için bir araçtır. Çocuklar oyun yoluyla birikmiş enerjilerini uygun ve kabul edilebilir bir şekilde dışarı yansıtabilirler. Doğal ve aktif yollarla öğrenirler.  Çocuklar oynadıkça duyuları keskinleşir; hayal güçleri ve yaratıcılıkları gelişir. Sosyal becerileri artar. Seçme, değerlendirme ve karar verme yetileri gelişen çocuklar daha özgüvenli bireyler olma yolunda adım atarlar. Oyun çocukların dünyayı keşfinde onlara yardımcı ve yol gösterici olur. Çocuklar oynadıkları oyunlar sayesinde gerçek ve gerçek olmayanı ayırt edebilmeye, güçlü oldukları yanları keşfetmeye başlarlar ve zevk aldıkları hobileri seçerler. Örneğin bebekliğinden itibaren, farklı tonlarda seslere duyarlı olan, müzikle beraber hareketlenen, müzikli oyunları tercih eden bir çocuk, ileri yaşlarda ilgisi ve yeteneğine uygun bir ses ya da müzik aleti çalmayı hobi edinebilir; hatta yetişkinliğinde mesleği haline getirebilir. Bir enstrüman çalmayı öğrenmek, taklit etme becerisini ve hafızayı destekler. Ya da küçüklüğünde uçurtma ile oynayan bir çocuk, biraz büyüdüğünde maket oyuncaklara ilgi duymaya başlayabilir ve yetişkinliğinde model uçak ya da arabalarla uğraşmayı bir hobi olarak seçebilir. Grupla çalışma ve kurala uyum becerisi gelişmiş iyi bir sporcu ya da takım oyuncusu da başarılı bir yönetici olmaya adaydır.


Seçilen farklı hobiler çocuğun farklı gelişim alanlarını destekleyebilir. Hobiler sayesinde çocuğun dikkat ve konsantrasyonu, el-göz koordinasyonu, ince-kaba motor becerileri, yaratıcılığı, algılaması, estetik anlayışı, soyut düşünme becerisi, sayısal ve sözel zekası desteklenebilir. İletişim, duyguları ifade etme, empati kurma ve sosyal becerileri gelişir. Grup becerilerini, grup içi uyumu, işbirliğini ve düzenli çalışmayı öğrenir. Gerçek performansını ve potansiyelini görmek çocuğun özgüvenini destekler; daha cesur davranabilmesini sağlar. Problem çözme ve zorluklarla başa çıkma becerisi kazanır. Beklemeyi, sabretmeyi, sırasını beklemeyi, toplum kurallarını öğrenir. Bazı hobiler sayesinde de doğa ve hayvan sevgisi ile tanışabilir.

Her çocuğun farklı beceri alanları olduğunu unutmamak gerekir. Bazı çocuklarda sadece tek bir yetenek alanı öne çıkarken, bazılarında ise birkaçı baskın olabilir. Ve çocuklar baskın olan yeteneklerini kullanarak daha iyi öğrenebilirler. Öğrenemeyen çocuk yoktur aslında; sadece her çocuğun öğrenme şekli birbirinden farklıdır. Çocuğa uygun metodu keşfedip kullanabilmek onun daha kolay ve zevkli bir şekilde çalışmasını da sağlar. Örneğin; yabancı dil öğrenen çocuğunuzun sözel beceri alanları daha kuvvetli ise, kitaplar okuyarak, kelime hazinesini genişleterek daha iyi öğrenir. Eğer görsel becerileri, hafızası baskınsa, video ve filmler izleyerek; müzikle ilgili hobilere sahipse yabancı şarkılar dinleyerek öğrenmek onun için daha kolay olabilir. Ancak her çocuğun hayatı boyunca sürdürebileceği, bir hobi haline getirebileceği özel bir yeteneği olmaya da bilir. Anne-babalar çocukları aynı anda birden çok hobiye yönlendirirken dikkatli olmalıdır. Çocuğun birden çok aktiviteyi kısıtlı bir zamanda yapmayı çalışması, çocuğun gerçek ilgi alanlarının gözden kaçmasına neden olabilir. Daha önce çok zevk aldığı bir aktiviteden hoşlanmamaya başlayabilir. İyi organize olunamazsa, bu durum çocuklara bir yük olarak gelmeye başlayabilir, sevdikleri hobileri de yapmaktan vazgeçebilirler. Çocuk faydalanabileceği bir hobiden hiçbir kazanım sağlayamayabilir. Hobi çocuk için zevk verici, eğlendirici bir aktivite olmalıdır. Yapılan herhangi bir hobide belirgin bir başarı ya da üstün bir yetenek fark edildiğinde ise o alanda çocuğun uzmanlaşmasını isteyip istemediğimize yönelik tercihimizi yaparak çocuğu doğru yönlendirmeliyiz.



Anne-babalara öneriler

  • Çocuğunuzu, yaşına ve gelişim düzeyine uygun oyuncaklarla tanıştırın. Bu oyuncaklar çocuğunuzun kendini keşfetmesine ve kendi için en doğru ilgi alanını seçmesine yardımcı olacaktır.
  • Çocuğunuzu  iyi gözlemlemeyin; ona teşvik edici ve destekleyici yaklaşın; yeteneklerinin gelişimini, değişimini izleyin ve önerilerde bulunun.
  • Çocuğunuzu gerçekten ilgisi ve yeteneği olan hobilere yönlendirmeye çalışın. İsteksizce, önemsenmeden yapılan bir aktivite çocuk için eziyet haline gelebilir; özgüvenini zedeleyebilir ve kaygılarını tetikleyebilir.
  • Çocuğunuzun gittiği her kursta ya da edindiği her hobide aynı oranda başarılı olamayabileceğini unutmayın ve beklentilerinizi ona göre belirleyin.
  • Kendi hobilerinize çocuğunuzu da dahil ederek ona model olun. Çizdiğiniz bir resimde size eşlik etmesini, yaptığınız kurabiye için malzemeleri hazırlamasını isteyin. Haftasonu balık tutmaya, fotoğraf çekmeye onu da götürün. Aile olarak beraber vakit geçirebilmek bütün çocukları mutlu eder.
  • Çocuğunuza yeni ortamlar ve fırsatlar sunun. Çocuğunuz çevresini, objeleri tanıyarak; onların nasıl kullanıldıklarını, ne işe yaradıklarını öğrenerek ilgi alanlarını seçecektir.
  • Çocuğunuzun farklı aktiviteleri ve malzemeleri denemesine fırsat verin ve onu başladığı aktiviteyi devam ettirme konusunda motive edin.
  • Çocuğunuzun olabildiğince az bilgisayar ve tv ile vakit geçirmesini sağlayın; bilgisayarla ve tv ile geçirilen saatin yerine anne ve babasıyla beraber paylaşım içinde olacağı aktiviteler planlayın.
  • Sanal ortamlar yerine çocuğunuza sportif faaliyetlerde bulunabileceği, yaz kampı, drama, dans gibi sosyal beceri anlamında kendini geliştirebileceği doğal ortamlar sunun.
  • Çocuğunuzu arkadaş gruplarına, oyun gruplarına dâhil etmek, grup oyunlarına ve sporlarına yönlendirmek, sanatsal aktivitelere katılmalarını sağlamak hobiler edinmelerini ve bunları geliştirmelerini sağlayacaktır.
  • Çocuğunuzu ilgilendiği uğraşlar ve edindiği hobiler için takdir edin.
Uzman Klinik Psikolog İrem Fırat