23 Haziran 2021 Çarşamba

Çocukların Gelişim Dönemlerinin Karakteristik Özellikleri

Çocukların Gelişim Dönemlerinin ‘Karakter’istik Özellikleri


Çocuklar büyürken belirli yaş dönemlerine göre farklı alanlarda gelişme gösterirler. Her gelişim alanının kendisine has yapıda karakteristik özellikleri bulunmaktadır. Her dönem içerisinde ortaya çıkan değişimler bir sonraki ya da öncekinin aynısı olarak gerçekleşmez.  Dolayısıyla çocuğun çevresinde yer alan, gelişiminde rol oynayan kişilerin bu dönemlere ait olan belirgin özelliklerin neler olduğunu, nasıl ortaya çıktığını, çocuk ve aile bireyleri açısından nasıl ele alınması gerektiğini bilmesi önemlidir. Ayrıca anne babaların ortaya çıkan olumlu gelişim özelliklerinin nasıl pekiştirileceğini ve  bu değişimlerle nasıl baş edilmesi gerektiğini bilmelerinde fayda vardır.


0-2 yaş ‘ Merhaba Dünya’..


Bu dönemde elbette çocuğun içerisinde doğduğu dünyada onunla en sık ilgilenen, onun ihtiyaçlarını karşılamakta olan bir kişi vardır; bu kişi de genellikle annedir. Annesi onu doyuran, temizleyen, en temel ihtiyaçlarının giderilmesiyle ilgilenen kişidir.  Çocuğun bu kişiyle olan ilişkisi; bir insanla olan ilk ilişkisidir. Bu açıdan bakarsak bu ilişkinin nasıl başladığı ve nasıl sürdüğü; çocuk hayatında sonradan var olacak ilişkilerinde büyük rol oynar. Annenin çocuğuna nasıl bir bakım verdiği, onun ihtiyaçlarını ne kadar iyi karşıladığı bu dönemde çocuğun psikolojik sağlığını etkilemektedir. Dolayısıyla bu dönemin en önemli etkeni bu anne – çocuk ilişkisidir. Ayrıca bu yaş döneminin erken dönemlerinde çocuğun seçim yapmaktan çok seçilene uyma gibi bir durumu söz konusudur. Ancak çocuğun yaşı ilerledikçe seçimlerini kendi belirlemek isteyecektir. Çevresini tanımaya başlayan çocuk için isteklerini yerine getirmek önemli olacaktır. Büyüdükçe bağımsızlaşmaya başlayan çocuk kendi seçimlerine göre hareket etmek isteyecektir. Böyle bir durumda anne ve babanın kuralları yani otoritesiyle karşılaşacaktır. Anne ve babanın da kurallar konusunda bu dönemden itibaren uygulayıcı olması gerekmektedir; aksi halde çocuğun doğru ve yanlışları öğrenmesi zorlaşabilir. Bu anlamda ev içerisinde doğumdan itibaren var olan kesin kurallar çocuk için yararlıdır. Bunun yanı sıra; çocukla ekstradan geçirilen vaktin nasıl değerlendirildiği de anne – çocuk ilişkisini etkilemektedir. Anne çocuğa dış dünyayı, oradaki insanları tanımasında hem bir model hem de bir yardımcıdır. Bu açıdan çocuğun güven duygusunun oluşmasında annenin ya da bakımveren birincil kişinin etkisi büyüktür. Anne çocuğa dış dünyanın yaşanabilecek olan bir yer olduğunu göstererek, hem özgüveninin oluşmasına hem de çocuğun dış dünyaya karşı güvenli bir tutum geliştirmesinde yardımcı olur.Diğer önemli bir nokta ise büyüyen çocuğun anne ve babadan bağımsızlaşması ve gelişen yeteneklerini kullanabilmesidir. Yeteneklerinin gelişmesine izin vermek, çocuğun üzerinde kurduğumuz kontrol ile alakalıdır. Bu kontrolün azaldığı noktada çocuğun var olan potansiyelini ortaya çıkarabildiği ve  yeteneklerini kullanma konusunda hızlanacağı kesinlikle doğrudur. Bu açıdan çocuğun büyümesinin göz ardı edilmemesi, doğduğu andan itibaren gelişen yanların iyi takip edilmesi ve desteklenmesi, çocuğun gelişiminin olumlu yönde ilerlemesine neden olur. Böylece anne ve bebeğin memnuniyeti artar; anne –çocuk ilişkisi gelişir. Anne babaların çocuğun kendini güvende hissedebileceği farklı ortamlarda bulunmasına izin vermeleri; bu yaştan itibaren gelişmeye başlayan sosyalleşmesine katkı sağlayacaktır. Bu dönemde anneye aşırı düşkünlük gibi bağımlılık hallerinin; bu tür ortamlarda aşılması söz konusudur. Ancak annenin çocuğa uygun ortamı sağladıktan sonra kaygılanmaması; çocuğun özgüven gelişimi için yararlı olacaktır.


2-4 Yaş  ‘ Kontrol’.. ve  3-5  Yaş  ‘Merak’..


2-4 yaş döneminde yer alan çocuklar için kontrol duygusu çok önemlidir. Bu yaş döneminde çocuklar gerek anne babalarıyla gerekse akranlarıyla ‘karşılıklı’ sayılabilecek ilişkiyi fark ederler. Bu ilişki biçiminde; öncesinde her şeyin daha talep edilmeden edinildiği bir dönemden alıp-verme işine girişildiği; kendinde olanı vermek zorunda kalarak mutsuzluğun, hoşnutsuzluğun da fazlaca yaşanabildiği bir döneme girilir. Ellerinde olanı kaybetmemek için inatçılık ifade eden davranışlar göstermeye başlarlar – ki bazen bu tip durumlar kriz şeklinde de yaşanabilir. Krizin yaşanmasında anne babanın çocuk ile giriştiği çatışmanın da etkisi büyüktür.  Artık her şeyin tek hakimi onlar değillerdir. Çevrenin koyduğu engeller; yasaklar ve kurallar baş gösterir. Çocuk bu durumun isteklerini ertelemek, bekletmek zorunda olduğunu farkedene kadar kontrolü kendi elinde tutmaya devam eder. Anne babasının  nelerden mutlu olup-olmadığını fark eder ve davranışlarını buna göre ayarlar. Bu karşılıklı ilişkiyi fark eden çocuk, anne ve baba ya da diğer kişiler de ondan bir şey talep ettiğinde  kendinde olan bir şeylerden vazgeçmek, olanları vermek zorunda kalmaktadır. Böyle durumlarda, sizin isteklerinizi reddedebilir, karşı çıkar dolayısıyla öfke duygusu artabilir.. Bu durumda inatçılık beraberinde yaşanan öfke patlamaları da ebeveyn – çocuk ilişkisini çıkmaza düşürür. Böyle bir durumda çocuğun sakinleşmesini beklemek ve ona alternatif yollar üretip seçmesi gerektiğini vurgulamak gereklidir. Kontrolün bazen onda bazen ise anne-babanın elinde olduğunu hissetmelidir. Bu açıdan çocuğun da kendi otoritesini hissedeceği ortamlar; örneğin kendi odasındaki kurallar gibi-yaratılmalıdır. Aynı şekilde anne ve babanın da otoritesini sürdürdüğü yerler çocuğa anlatılmalıdır. Anne babaların çocuklarının isteklerine göre hareket etmeleri bazen anne babaların onu devamlı mutlu etmeye  çalışma çabalarının sonuçlarıdır. Ancak bu durum çocuğun sosyalleşmesini geciktirebilir ve çocuğun ileriki yaş dönemlerinde de bu talepkar tutumunu değiştirmemesine yol açabilir.  3-5 yaş döneminde ise birçok şeyi merak edip öğrenmekle ilgili istek yoğun olarak ortaya çıkar. Bu dönemin merak duygusu birçok alana yayıldığı gibi sıklıkla cinsiyetler arasındaki farkların da bilinmeye, araştırılmaya başlandığı bir dönemdir. Bebeklerin nereden geldiği de bu yoğun merak duygusunun konuları arasındadır. Bu dönemde anne- babaların çocuklarının öğrenmek istedikleri konularda sordukları sorulara verdikleri ani sert tepkiler çocuğun hata yaptığını sanarak kendini suçlamasına neden olabilir. Bu açıdan anne ve babaların çocuklarının meraklarını sade bir anlatımla gidermeye çalışması; bunu yaparken kimi zaman profesyonel bir destek alabilmeleri gerekmektedir. Bunun haricinde çocuklarına resimlerle de merak ettiklerini anlatmayı deneyip bu yaş dönemini bilgilendirici kaynaklardan da yardım sağlayabilirler. Anne babaların, çocuklarının var olan merak duygusunu farklı alanlara yönlendirebilmesi önemlidir. İyi bir yönlendirmeyle öğrenme isteklerini desteklemeleri, dolayısıyla kendi dünyalarını genişletmelerinde onlara hem konuşarak hem de yaşayarak ve görerek öğrenecekleri ortamlar yaratmak yararlıdır.  Çevredeki uyaranların çok olması; çocuğun öğrenmek istediği şeyleri öğrenebilmesinde yardımcı olur. Bu açıdan kendi yaş dönemine ait malzemeler, oyuncaklar, kitaplarla çocukların gelişimlerine katkıda bulunulabilir. Ancak bunu yaparken dış dünyanın gerçekleri olan kurallar, yasaklar konusunda yaptırımlarda bulunarak onların ruhsal gelişimlerine katkı sağlamaları yararlı olacaktır. Ortaya çıkan merak duygusu bazen korkulan şeylerle de ilgilenmeye neden olabilir. Korktuğu konuların üzerinde fazla durmadan onu anlamaya çalışmak, korkulan her neyse onun hakkında resimler çizmek, hamurdan şekiller yapmak duygu ve düşüncelerini açığa çıkartmasına yardımcı olacaktır. Dolayısıyla yaşanan yoğun duygu ortaya çıkarılmış olur.


4- 6 Yaş ‘ Onlar gibi olmak’ ve ‘Meli-malılar’..


Bu yaş döneminin en belirgin özelliği anne ve babanın değerleri, söyledikleri, yaptıklarının çocuk için değerinin farklı olmasıdır.  Kız çocuğun babasına; erkek çocuğun da annesine olan ilgisi çok fazladır. Bununla beraber erkek çocuk için baba gibi, kız çocuk için ise anne gibi olabilmek değerlidir. Kız çocuk babasını, erkek çocuk ise annesini diğerleriyle paylaşmakta zorlanır, kıskançlık krizleri yaşanabilir. Böyle bir durumun normal kabul edilebilir olması dışında aşırı uç haller sınır koyularak aşılabilir. Örneğin süre koyarak geçirilen vakit ya da iş paylaşımı bu sınır koyma davranışlarındandır. Gerektiğinde ise  anne ve baba olmanın ne olduğu ve gereklilikleri çocukla paylaşılarak aydınlatıcı olunabilir. Babalarının öz bakım, tamir malzemelerini kullanmaya çalışan erkek çocukları ile annelerinin makyaj malzemelerini gizlice kullanan kız çocuklarına bu yaş döneminde sıklıkla rastlanmaktadır. Normal bir davranış olarak sayılabilecek bu durum kimi zaman ebeveyn tarafından hoşa gitmese de; ani ve öfkeli tepkiler verilmemelidir. Bu gibi şeyleri büyüyünce kullanabileceğini anlatmak; bu gibi aletlerin oyuncağı ile oynamasını sağlayabilmek faydalı olmaktadır. 4-6 yaş dönemindeki çocuk kendi cinsiyetinden olan ebeveynin onun davranışlarını onaylamasından, takdir etmesinden de önemsenecek derecede mutlu olmaktadır. Bu açıdan ebeveynler onay verirken, doğru-yanlışı da öğretmiş olurlar. Anne babanın doğru ve yanlışları çocuğun kendi doğrularına ve yanlışlarına temel hazırlayacaktır. Anne babanın koyduğu kurallar da bu yaş döneminde önemsenmelidir. Evde konulan kurallara uyabilen çocuğun diğer sosyal ortamlarda kurallar konusunda sıkıntı yaşama ihtimali azalır. Dolayısıyla anne-babanın kurallarının çocuğun öz kontrolünü, sorumluluk duygusunu geliştirdiği ortaya çıkmaktadır; çocuk kendi davranışlarını kontrol edebilmeyi öğrenmektedir. Böylece bu dönemde çocuklara model olabilecek bir anne-babanın varlığı diğer yaş dönemlerine göre daha önemlidir. Anne – babanın herhangi bir şekilde çocuğun hayatında olmadığı durumlarda, bir yetişkinin çocuğun modeli olmaya çalışması, çocuğun kişilik gelişimi için gereklidir.


6-12 Yaş ‘ Sosyal ilişkiler’..


Bu dönemde okul çağı çocuğundan bahsetmek gerekmektedir. Bu dönem çocuğun daha kontrollü olduğu, ilgi alanını değiştirdiği bir dönemdir. Okul bu dönemdeki çocuk için vaktinin ve gücünün tamamını burada kullanabileceği bir ortamdır. Okul sayesinde hem öğrenecekleri artacak, hem de aldıkları notlarla anne babanın ilgisini kazanma söz konusu olacaktır. Dolayısıyla bu dönemde anne ve babanın onayını görmek, onlar tarafından beğenilmek büyüyen bir çocuk için hala etkili olmaktadır. Bu onay ve takdir çocuğun özgüvenini arttıracak; dolayısıyla dış dünyada daha rahat hareket edebilecektir. Ayrıca kurulan arkadaşlık ilişkileri de bir diğer tatmin kaynağıdır. Artık sosyal bir ortamın içerisinde yani dış dünyanın ortasında daha uzun süre tek başına mücadale etmek zorunda kalan çocuk, okul başarısı, arkadaş ilişkileri gibi konularla daha çok ilgilenmeye başlar. Bu yaş dönemindeki çocuklar, arkadaş ilişkileri konusunda ‘cinsiyet ayrımı’ yaparak kendi cinsiyetinden olanla daha fazla vakit geçirmeye çalışırlar. Küçük gruplaşmalar meydana gelebilir; diğer cinsiyete karşı herhangi bir konuda yoğun olarak öfke, kızgınlık hissedebilirler. Anne babalar genelde çocuklarının zararlı bir grup içerisinde kötü davranışlar öğrenmesiyle ilgili kaygılanırlar. Çocuklarının arkadaşlarını tanımaya hatta onların ilişkilerini bozmaya,onları ayırmaya çalışabilirler. Bu durumda çocuğun arkadaş ortamını direkt değiştirmek yerine onunla bu konuyu konuşmak ve neler yapması gerektiği konusunda ona sorular sormak daha yararlıdır. Seçimleri konusunda onun düşünmesi sağlanmalıdır. Çünkü önceki gibi vaktini tamamen evde geçirmeyen çocuğun, kendisini kontrol edebilmesi daha önemli olacaktır. Böylece dış ortamda kendine olan güveni artacaktır. Arkadaş ilişkilerini çok fazla kontrol etmeye çalışan anne ve babanın, çocuğuyla ilişkisi bozulup,çocuk tarafından araya mesafe sokulabilir. Bu tutumun ileriki yaşlarda daha kopuk aile ilişkilerine yol açması mümkündür. Anne babaların bu dönemde çocuğunun kullandığı potansiyeli desteklemeye çalışmaları ve her anlamdaki gelişim ve değişimleri tarafsız değerlendirerek, onu motive etmeye çalışmaları önemlidir. Okul başarısını değerlendirirken, olumlu yanlar göz ardı edilmemelidir. Daha az başarılı olduğu dersler konusunda neler yapabileceğini beraber düşünmek yararlı olacağı gibi başarısı da takdir edilmelidir. Anne babasının yeterince takdirini görmeyen çocuk, kendine olan güvenini kaybederek bu alandan ilgisini çekebilir. Ayrıca bu dönemde ortaya çıkan eğilimler; ki bunlar fen, matematik, sosyal alan gibi konulardadır-fark edilip yaz için ya da okul süresince ek kurslarla desteklenebilir.

12 Yaş ve Sonrasında Ergenlik   ‘ Değişim ve gelişim bir arada’..


Bu dönemde çocuk  kendisiyle ilgili büyük bir değişim ile karşı karşıyadır. Bedeni ve ruhsal dünyası gelişen ve değişen çocuğun başta kendisi sonra ise çevresiyle ilgili neler olup bittiğini sorgulaması artmıştır. Hayatının odak noktası kendisidir. Bu yaş döneminde ortaya çıkan yalnızlık hissi giderek artmaya başlar. Anne ve babanın kontrolünden uzaklaşmaya dair istek; onların desteğini sürdürmek istemeyle beraber gider. Hayatındaki değişikliklerle mücadelesinde ona destek olabilecek kişiler anne-babası ve arkadaşlarıdır. Özellikle bu dönemde ebeveynlerin çocuklarına yardım etmeyi istemeleri; aşırı müdahaleci olmalarıyla sonuçlanabilmektedir.  Bu durum çocuğun kendini evin dışarısına atmaya karşı olan isteğini arttırır. Aile içi ilişkilerde ise öfke patlamaları uzun süre devam edebilir. Anne babanın müdahaleci olmayla yardım etmek arasındaki sınırı iyi korumaları gerekmektedir. Kendi hayatını kontrol etmeye çalışan çocuğun bu isteği olumlu karşılanmalıdır. Çocuklarının bazen yaşından daha ufak biri gibi, kimi zaman da bir yetişkin gibi davranabildiğini gören aileler  nasıl bir tutumla çocuklarına yaklaşacakları konusunda zorlanırlar. Ancak unutulmamalıdır ki; ergenlik ne çocuk ne de yetişkin olunan bir dönemdir. Dolayısıyla bedenin büyümesiyle psikolojik olarak olgunlaşma aynı paralellikte seyretmeyebilir. Anne ve babanın bu gibi bir durumda onu anlamaya çalıştıktan sonra fikirlerini söylemeleri daha net bir çözüm yoludur. Diğer önemli yan ise anne babanın bu dönemde çocuğa ne kadar model olabildiği, kendini kontrol etmesinde ona ne kadar yol gösterebildiği ile ilgilidir. Geleceği ilgili kaygıları olan ergene bu anlamda ışık tutabilmek ayaklarını yere daha sağlam basmasına neden olur. Ebeveynlerin kendi ergenlik dönemlerini hatırlayarak çocuklarıyla paylaşmaları çocuğun kendini tek hissetmemesine ve ailesinin onu anlayabildiğine dair inancının oluşmasına yardımcı olur. Ergenlik döneminde cinsellik ve cinsel organların işlevi fark edilir ve çocukta karşı cinse yönelik arzular baş gösterir. Böyle bir durumda çocuk için karşı cinsle nasıl iletişim kuracağı, nasıl arkadaş olacağı kendisi için bir problem olabilir. Böyle bir durumda  kendisini ifade ettiği şekilde onu dinlemek ve sorduklarına verilen cevaplarla destek olabilmek yaşadığı yalnızlık, çaresizlik gibi duyguları azaltır. Ayrıca kendi cinsiyetinden olan ebeveynin karşı cinsle kurulan ilişkide dikkat etmesi gerekenler konusunda onu desteklemesi de yararlı olacaktır. Bu kimi zaman doğaçlama bir bilgi alışverişi kimi zaman da kaynak göstererek yapılabilir. Çocuğun utanarak paylaşamadığı konuları fark edersek; ihtiyacı olan bilgileri öğrenebileceği kitap vb. kaynakları sunarak bilgilenmesini sağlayabiliriz. Ayrıca bu dönemde yakın dostluk ilişkileri oluşacağı  için anne babaların çocuklarının arkadaşlıkları konusunda daha toleranslı olması, küçük gruplaşmalarının oluşmasına saygı göstermeleri gerekir. Ancak şüphe edilebilecek bir durumda mesafeyi korumak yani müdahale konusunda hassas davranarak çocuğunun arkadaş ilişkilerini gözlemlemeleri zararlı durumların ortaya çıkmasını engelleyebilir.


Uzman Klinik Psikolog Emre Altınel