Zeka kavramı, öğrenme, anlama, öğrenilenleri genelleyip yeni durumlarda kullanabilme ve bir problemle karşılaşıldığında uygun çözüm yolları bulabilme becerilerini içerir. Önceki yıllarda zekanın doğuştan geldiği, tek tip olduğu ve gelişim göstermediğine inanılırdı. Ama aslında zeka özellikle çocuğun ilk yıllarında hızlı bir gelişim gösterir. İlerleyen yaşla beraber gelişimi yavaşlar ve yirmili yaşlardan itibaren de durur. Zekayı belirleyen en önemli faktör kalıtımdır. Ancak doğum öncesi ve sonrasında yaşanabilecek bulaşıcı hastalık, zehirlenme gibi durumlar ya da bazı komplikasyonlar, kromozomal bozukluklar, uyaran yetersizliği, ihmal ve istismar gibi durumların da zeka gelişimi üzerinde etkisi vardır.
Toplumumuzda, zeka düzeyi okul başarısı ile çok fazla ilişkilendirilmektedir. Oysa sadece akademik becerileri çok iyi olan çocuk zekidir demek yanlıştır. Akademik başarı uygun öğrenme yöntemlerinin bulunmasıyla artar. Uygun yöntemleri de çocuğumuzda hangi zeka alanının daha baskın olduğunu anlayarak bulabiliriz. Günümüzde 8 çeşit zeka alanının olduğu kabul edilmektedir. Bunlar sözel, sayısal, görsel, bedensel, işitsel, sosyal, içsel zeka ve doğa zekasıdır. Ayrıca bu zeka tiplerinin kişilerin meslek seçimlerinde de etkili olduğu düşünülmektedir. Ancak tabiki sadece zeka tipine göre, sen bu alanda başarılı olabilirsin diyerek çocuğu meslek seçimine zorlamak doğru değildir.
Sözel zekanın baskın olması konuşma ve yazma becerilerinin kuvvetli olması anlamına gelir. Sözel zeka tipine sahip olan çocuklar, duygu ve düşüncelerini sözlü ve yazılı olarak etkili bir biçimde aktarabilirler. Kitap okumaktan, hikayeler anlatmaktan, konuşmaktan çok zevk alırlar. Kelime bilgileri fazladır ve güçlü bir hafızaları vardır. Onlar için en etkin öğrenme yolu dinlemektir. Büyüdüklerinde iyi bir yazar ya da gazeteci olabilirler.
Sayısal (mantıksal) zeka ise neden-sonuç ilişkisi kurabilme yeteneğidir. Sayısal alanı kuvvetli olan çocuklar herşeyin nedenini anlamak isterler ve sürekli sorgularlar. Sayılarla uğraşmak, mantık yürütmek, puzzle yapmak, dama,satranç oynamak, yeni şeyler keşfetmek onları çok fazla heyecanlandırır. Matematiği öğrenmek ve uygulamakta sıkıntı çekmezler; matematik bilgileri fazladır. Bu nedenle; bir bilgisayar mühendisi ya da bilim adamı olmak isteyebilirler.
Görsel zeka, görülenleri zihinde canlandırabilme ve daha iyi akılda tutabilme kabiliyetidir. Resimler, şekiller, haritalar, tablolar, slayt gösterileri görsel zekaya sahip çocukların öğrenmelerini kolaylaştırır. Bu çocuklar sanata meraklıdır; çizime ve resime kabiliyetlidirler. Hayal kurarlar. Bir kere gördükleri bir kişiyi bir daha gördüklerinde hemen hatırlarlar. Mimar, dekoratör ya da ressam olmak onları mutlu edebilir.
Çocuğun, bedenini ve ellerini kullanarak kendini daha iyi ifade edebilmesi de bedensel zekasının daha baskın olduğunu gösterir. Uzun süre hareketli kalabildikleri için dans, spor, drama, heykel veya seramik gibi el becerileri, tamir onların hoşuna gidebilecek aktivitelerdir. Dokunarak ve hareketle daha iyi öğrenebilirler. Bu nedenle; sanatla, atölye çalışmalarıyla öğrenimlerinin desteklenmesi uygun olacaktır. Sporcu, dansçı ya da aktör olmayı seçebilirler.
İşitsel(müzik) zekası kuvvetli olan çocuklarsa kendilerini en iyi müzikle ifade ederler. Bir müzisyen gibi çok iyi bir müzik kulağına sahiptirler; ton farklılıkları, ses frekanslarındaki değişiklikler hemen dikkatlerini çeker. Melodileri tanır; şarkıları kolay ezberler ve akılda tutarlar. Kişileri seslerinden hemen tanıyabilirler. Konuşmaları ve hareketleri ritmiktir. Diğer zeka tiplerine sahip çocuklara oranla bir müzik aleti çalmaya daha yatkındırlar ve daha da hızlı öğrenirler.
Sosyal (kişilerarası) zekası güçlü olan çocuklar insanların ruh hallerini, duygularını, düşüncelerini anlamaya daha eğilimlidirler. Sosyal ortamlarda bulunmak, arkadaşlarla zaman geçirmek, onlarla beraber oynamak, konuşmak çok hoşlarına gider. Sosyal zekası baskın olan çocukların arkadaşlık ilişkileri de kuvvetli olur. Yakın arkadaşları fazladır; ve arkadaşlarını dinleyip sorunlarına yardımcı olabilmek, önerilerde bulunmak onları mutlu eder. Liderlik özelliklerine sahiptirler; toplantılar, eğlenceler ve çeşitli organizasyonlar düzenlemekten zevk alırlar. Böyle çocuklar danışman, öğretmen olmak ya da politikayla ilgilenmek isteyebilirler.
İçsel zeka ise bireyin kendini tanıma, güçlü ve zayıf yönlerinin farkında olma kapasitesidir. Sürekli kendilerini daha iyi tanımaya çalışırlar; yaptıkları hatalardan ders alırlar. Aceleci değildirler; davranışlarının sonuçlarının neler olabileceğini düşünüp kendilerini ona göre yönlendirirler. Özgüvenleri yüksektir. Bağımsız davranmayı severler. Grup çalışmalarındansa yalnız daha iyi çalışırlar. Hayal güçleri kuvvetlidir. Farklı fikirler üretmek onları eğlendirir. Bu zekanın psikologlarda, filozoflarda gelişmiş olduğu düşünülmektedir.
Doğa zekası ise çocuğun, içinde bulunduğu doğanın zenginliklerinin farkına varmasını, doğayı sevmesini, yaşayan tüm canlılara karşı duyarlı olmasını sağlar. Doğa zekası olanlar çiçekleri sever; hayvan beslemekten zevk alırlar. Ormanlar, hayvanat bahçeleri onların en vazgeçilmez mekanlarıdır. Bu nedenle doğayla içiçe olabilecekleri bir meslek seçmek isteyebilirler.
Bazı kişilerde bu zeka alanlarından sadece biri, bazılarında ise birkaçı baskındır. Ve çocuklar baskın oldukları zeka tiplerini kullanarak daha iyi öğrenebilirler. Öğrenemeyen çocuk yoktur aslında; sadece her çocuğun öğrenme şekli birbirinden farklıdır. Çocuğa uygun metodu keşfedip kullanabilmek onun daha kolay ve zevkli bir şekilde çalışmasını sağlar. Örneğin; yabancı dil öğrenen çocuğunuzun sözel zekası daha kuvvetli ise, kitaplar okuyarak, kelime hazinesini genişleterek daha iyi öğrenir. Eğer görsel zekası baskınsa, video ve filmler izleyerek; müzik zekasına sahipse yabancı şarkılar dinleyerek öğrenme yoluna gidilebilir.
Ailelere öneriler:
v Doğumundan itibaren çocuğu gözlemlemek önemlidir. Bazen çocuklarımızın olumsuz olarak nitelendirdiğimiz davranışları bize çocuğumuzda baskın olan zeka tipi hakkında ipucu verebilir. Örneğin; çok konuşkan, sürekli derste yanındaki arkadaşıyla iletişim halinde olmaya çalışan çocuğumuzun sözel zekasının kuvvetli olabileceği düşünülebilir.
v Çocuğun hangi derslerde daha başarılı ya da hangisinde başarısız olduğuna dikkat edilmelidir.
v Yeteneklerini keşfetmek ve ilgi alanlarını desteklemek gerekir.
v Uygun çalışma ortamı ve çalışma malzemeleri sağlanmalıdır.
v Sorduğu sorular cevaplandırmaya çalışmalı; çocuk araştırmaya, yeni fikirler üretmeye yönlendirilmelidir.
v Zeka tipine uygun çalışma yöntemleri belirlenmeli ve çalışma alışkanlığı kazandırılmalıdır.
v Çocuğun zihinsel kapasitesi üzerinde fazla durulmamalıdır. Normalin üzerinde bir zekaya bile sahip olsa çocuğa bunun söylenmesi uygun değildir. Ben zaten zekiyim; çalışmama gerek yok diye düşünerek çalışma alışkanlığını kaybedebilir; bu da akademik sorunları beraberinde getirir. Ya da çok fazla beklenti içinde olunduğunda en ufak bir hata, başarısızlık onların kendilerine olan güvenlerini zedeleyebilir. Unutulmamalıdır ki önemli olan çocuğun zekası değil; hangi zeka tipine sahip olduğu ve bu zeka tipine uygun çalışma becerilerinin kazandırılmış olup olmadığıdır.
Uzman Klinik Psikolog İrem Fırat