30 Mart 2018 Cuma

5-6 Yaş El Becerileri

5-6 yaşla beraber bebeklik çağı koşuşturmacaları artık geride kalmıştır. Bu yaş döneminde yavaş yavaş kişilikleri oturmaya başlayan çocuklar, ebeveynlerine ve çevrelerindeki yetişkinlere daha az ihtiyaç duymaya başlarlar. Fiziksel, zihinsel, sosyal, dil ve motor gelişimi bakımından önemli değişimler gösterirler. İlkokul öncesi bu dönem özellikle zihinsel gelişimin en hızlı olduğu zamanlardır.

Bu yaş döneminde çocuğunuzla beraber geçirdiğiniz zamanlar ve paylaşımlar arttıkça onunla bir ebeveyn-çocuk ilişkisinden çok arkadaş gibi olmaya başladığınızı hissedersiniz. Çünkü 5 yaşına gelen bir çocuk artık anne babasından ayrı kalmaya daha fazla tolerans gösterebilir; ayrı kaldığı durumlarda kendini daha iyi idare edebilir ve birçok konuda kendi fikirlerini dile getirebilir. Yaşıtlarıyla beraber olmaktan ve onlarla oyunlar oynamaktan zevk alır; oyunlarda sırasını bekleyebilme ve kurallara uyum gösterebilme becerilerilerinde artış görülür. Ayrıca mutluluk, kızgınlık, üzüntü gibi duygularını da daha iyi ifade etmeye ve sözcüklerle dile getirmeye başlar. Bu dönemde, çocukların ilgi alanları da gelişen becerileri doğrultusunda değişir ve çeşitlenir. Resim, müzik, doğa, hayvanlar gibi pek çok konuya merak duymaya başlar ve bu merak duygusunu bastırabilmek için de önlerine çıkan fırsatları değerlendirip farklı deneyimler yaşamak isterler; bu da öğrenmelerini kolaylaştırır. Onların bu enerjileri ve merak duyguları bastırılmamalıdır. Bütün bu deneyimler desteklenmeli ve aferinlerle pekiştirilmelidir. Çocuğunuz böylece kendine güven duygusunu geliştirecek ve bağımsızlığını kazanabilecektir.
5-6 yaş çocuklarının özellikle el becerileri oldukça gelişmiştir; üçgen, kare, daire gibi geometrik şekilleri çizebilir; sınırlı boyama yapabilir; çeşitli büyüklükteki boncukları ipe dizebilir; bloklarla ve küplerle değişik şekiller yaratabilir; kalemleri ve boya fırçalarını uygun şekilde kullanabilirler. Bu yaş döneminde el becerilerini ve yaratıcılıklarını geliştirmek için onlara destek olmak önemlidir. Çocuğunuzun el becerilerinin gelişimi çevredeki uyaranların miktarı ile doğru orantılıdır; yani ne kadar fazla uyaran varsa, gelişimleri o kadar hızlı olur. Bu nedenle, çocuğa farklı ortamlarda, farklı aktiviteler sunulmalı; resim yapmaya, resimlerinde kompozisyonlar oluşturmaya, bunları boyamaya, el işi kağıtları ya da her türlü malzeme ile katlama, kesme gibi etkinlikler yaptırarak değişik şekiller oluşturmaya teşvik edilmelidirler. Sanatla, atölye çalışmalarıyla öğrenimlerinin desteklenmesi uygun olacaktır. Ayrıca yaptıkları yaratıcı çalışmaları evin bir köşesinde sergileyerek ya da duvara asarak onların yeteneklerine önem verdiğinizi de hissettirebilirsiniz. Bu dönemde oyunun da önemi büyüktür. Ancak, çocukların oyuncak seçimini gelişigüzel yapmamak gerekir; yaşına ve gelişim düzeyine uygun oyun malzemeleri seçilmelidir. Bu yaşta legolar, oyun hamurları, boyalar, yap-bozlar, inşa oyuncakları, değişik boyutlardaki boncuklar, abaküs, kart-eşleme ya da renk-sayı-şekil gibi kavramların öğretildiği kutu oyunlar gelişimi ve özellikle el becerileri açısından iyi oyuncaklardır. Özellikle, oyun hamuru, kil ya da seramik gibi malzemelerle yapılan çalışmalar el kaslarını güçlendirir. El becerilerini desteklemek açısından çocuğun farklı aktiviteleri ve malzemeleri denemesine fırsat vermek ve onu başladığı aktiviteyi devam ettirme konusunda motive etmek önemlidir. 5-6 yaş döneminde aile olarak beraber bir etkinlik yapabilmek ya da anne ve babanın çocuğun oyununa katılması aile içi ilişkileri ve bağlılığı güçlendireceği gibi ebeveynlerin çocuklarının ilgi ve becerilerini gözlemlemesini de kolaylaştırır. Çocuğun ilgi alanlarını keşfedip kullanabilmek onun daha kolay ve zevkli bir şekilde çalışmasını sağlar. Çocukların fark edilen özel yetenekleri mutlaka desteklenmelidir. Örneğin, resme yeteneği olan bir çocuğa farklı resim malzemeleri sunulmalı ya da müziğe ilgisi olan bir çocuğa değişik müzik aletleriyle tanışma fırsatı verilmelidir. Yani el becerilerini geliştirebilmek için çocuğa uygun çalışma ortamı ve çalışma malzemeleri sunulmalıdır. Buna ek olarak, sorduğu sorular mutlaka cevaplandırılmaya çalışılmalı, çocuk araştırmaya ve yeni fikirler üretmeye yönlendirilmelidir. Çabaladığı ve başardığı her alanda ödüllendirilerek olumlu yönleri pekiştirilmelidir.
5-6 yaş dönemi çocukları okuma ve yazmaya da ilgi duyabilirler. Özellikle çoğunun hangi elini tercih ettiği belirginleşmiştir, kendi isimlerini yazmaya çalıştıklarını ve yazılı bir kelimeyi kopya edebildiklerini görürüz. Ancak bu yaşlarda çocukların kelimeleri kopya ederken harfleri tersten yazmaları ya da sayfayı sağdan sola doğru kullanmaları karşılaşılabilecek normal bir durumdur. Eğer çocuğun yazmaya karşı bir merakı varsa bunu engellemek yerine, uygun materyaller sunarak bu ilgisine cevap vermek doğru olacaktır.
Arkadaşlıkların çekici gelmeye başladığı bu dönemde, 5-6 yaş çocuğunun yaşıtlarıyla beraber el becerilerini destekleyici çalışmalar yapmaları da önemlidir. Her çocuğun gelişimi bir diğerinden farklıdır; ama yine de bir arada olmaları farkına vardıkları, öğrendikleri şeyleri birbirleriyle paylaşmalarını sağlar. 5-6 yaş çocuğunu ev içerisinde odasının toplanması, yemeğin hazırlanması, sofranın kurulması gibi sorumluluklara ortak etmek; giyinmek, soyunmak, düğmesini iliklemek-açmak, beslenmek, temizlenmek gibi öz bakım becerilerini kendisinin karşılamasına izin vermek de onun el becerilerini destekler. Çocuğunuz yaşına uygun becerilerini geliştirirken, ileri ki zamanlarda okulda karşılaşabileceği sorumluluklara da hazırlanmış olacaktır. Bu durum aynı zamanda çocuğun öz güven gelişimi ve olumlu bir benlik algısı oluşturması açısından da büyük önem taşır. Bu nedenle, ebeveynlerin koruyucu esirgeyici bir yaklaşımla çocuklarını kısıtlamalarındansa cesaretlendirici, yönlendirici bir tutum içinde olmaları gerekir. Ancak o zaman kendi kendilerine yetebildiklerini gören, kendilerine güvenen bireyler olabilirler.
Kısacası, 6 yaşa kadar olan dönem çocuğun duygusal, sosyal, zihinsel gelişimi ve kişiliğin oluşumu açısından önemlidir. 5-6 yaş dönemi de çocuğun artık kendi kendine yetebilen, yeni ilişkilere ve paylaşıma hazır, öğrenmeye ve keşfetmeye en istekli olduğu zamanlardır. Çocuğun ilkokula hazırlandığı bu dönemde anne-babanın temel görevi çocuğun ilgi alanlarını gözlemlemek, keşfetmek ve yeteneklerinin gelişmesine fırsat vermek olmalıdır.
Uzman Klinik Psikolog İrem Fırat

23 Mart 2018 Cuma

Bırakın Kirlenerek Öğrensin

İşte size ufak bir sır: Okul çağına gelmemiş çocuklar, tertemiz olmadıkları zaman, çok daha iyi öğreniyorlar. Bu dönemde üstleri başları çamur ya da boya içinde olabilir, ama bırakın böyle eğlensin. Bu, gelişiminin önemli bir parçası.
Oyunlar oynarken sürekli ortalığı birbirine katan ve kirleten bir çocuğunuz mu var? Bu konuda endişelenmenize hiç gerek yok. Çünkü bu durum, onun gelişim özelliklerinden biri. Okul çağına gelmemiş çocukların bu tür karışıklıklar yaratmaları normal hatta sağlıklı denebilir. İşin gerçeği, ortalığı dağıtmak, o yaştaki çocuklar için sadece eğlenmelerini sağlayan bir olay değil aynı zamanda kendilerini geliştirmeleri için de bir fırsat. Siz de çocuğunuzu bırakın biraz kirli dolaşsın, çünkü önünde zaten düzgün elbiselerle ve temiz bir suratla geçireceği uzun bir hayat var. Şimdi sizin göreviniz onun çocuk olmasına izin vermek. İşte neden bu konuda biraz daha hoşgörülü davranmanızın, çocuğunuz için büyük faydalar sağlayabileceği hakkında bazı görüşler...

Dünyayla bağlantıda olmak
2-3 yaşlarındaki çocuklar çevreleri hakkında görerek, tadarak ve dokunarak bilgi sahibi olurlar. Çocuk gelişimi uzmanları, “Eğer bir nesneyi çocuğunuza kelimelerle tarif ederseniz, çabucak bütün ayrıntıları unutabilir. Ama eğer elinde parçalamasına ya da sıkmasına izin verirseniz çok rahat bir şekilde hatırlayacaktır.” diyorlar. Eğer bir şey, çocuğun elinden geçmemişse, aklında da yer etmiyor. Yani bazı yaramazlıklar, oluşmakta olan bilinçten başka bir şey değil aslında.
Eğer çocuğunuzu her ortalığı dağıttığında azarlar veya temizlenmesi için acele ettirirseniz, bunu ona oynamaması için ya da öğrenmemesini söylüyormuşsunuz gibi algılayabilir. Çocuğunuza, etrafını kendi bildiği şekilde keşfetmesi için bir şans vermek (burnu çamurun içinde olsa da), sizin onun merakını desteklediğinizi gösterecektir.

Kaosu dizginlemek
Tabii ki çocuğunuzun istediği zaman istediği yerde ortalığı dağıtmasına izin vermemelisiniz. Anne-babaların sınırları belirlemesi gerek. Çocuğunuza etrafı kirleten bir oyunu, belirli bir alanda oynayabileceğini anlatabilirsiniz. Mesela şöyle diyebilirsiniz: “Bugün kille oynayacağız, ama bunu sadece mutfak masasında yapacağız, yerde değil.”.
Evde, çocuğunuzun istediğini yapabilmesi için bir yer hazırlamak, son derece doğru bir hareket olacaktır. Rahatça boyalarıyla uğraşabileceği bir masa ya da ortalığı ıslatıp tebeşirleriyle karalayabileceği geniş bir köşe hazırlamayı düşünebilirsiniz.

Oyunbozanlık yapmak
Bazı anne-babalarsa tam tersi bir problemle karşılaşacaktırlar. Bir düzen oluşturmak için çaba harcamak yerine, çocuklarını ortalığı dağıtmak için ikna etmek zorunda kalabilirler. Bu durumu çocuğunuzun hassasiyetine bağlayabilirsiniz. Örneğin parmak boyasının ıslak ve yumuşak hissi veya çakıllı toprağın kumlu hissi ilk başlarda çocuğunuza itici gelebilir.
Eğer çocuğunuz ellerini kirletmekten hoşlanmıyorsa onu bu eğlenceyle yavaş yavaş tanıştırmalısınız. Eşit miktarlarda mısır nişastası ve suyu karıştırıp elde edebileceğiniz yumuşak bir karışımla eline bir kaşık verip oynamasını sağlamayı deneyebilirsiniz. Bir süre sonra büyük ihtimalle kaşığı bir kenara bırakacaktır. Sadece kendini bu fikre alıştırması gerekiyor olabilir.

Ortalığı toparlamak
Çocuğunuza ortalığı dağıtmanın normal bir şey olduğunu öğrettikten sonra, şimdi sırada kaçınılmaz olarak temizliği öğretmek var. Çocuk, toparlanmanın, oyun oynamanın bir parçası olduğunu ve eğlenceli olabileceğini öğrenmeli. Ona, nasıl düzgün davranılacağını göstermeniz gerekiyor.
Hoş olmayan işleri ufak görevlere bölün. Çocuğunuz oyun hamurlarının kutularını kapatıp raflara yerleştiremeyebilir, ama toplayıp kutulara yerleştirmenize yardım edebilir. Bütün işi, hatta çoğunluğunu kendi başına halledebilmesini beklemeyin. Çamurların içinde zıpladıktan sonra ayakkabıları siz temizleyebilirsiniz, o da kuruması için kapının önüne koyabilir. Kendine güveninin gelişmesine ve oyunlarını düzgün bir şekilde bitirmeyi öğrenmesine siz yardımcı olacaksınız.

 “ÇOCUĞA ENGEL OLMAYIN”
Bu dönem zihinsel gelişim, motor gelişim, özbakım gelişimi ve sosyal gelişim açısından çok önemlidir. Çocuk, gelişen birçok becerisini, ihtiyaçlarını karşılamak ve dış dünyayı tanımak için kullanmak ister. Ancak beceriler yeni yeni geliştiği için çocuk; dökme, devirme, düşürme, kırma gibi sakarlıklar gösterebilir. Çünkü her işin acemisidir. Şu bir gerçek ki, acemilik evresinde yeterli deneyim kazanamayan hiçbir kimse, ustalık evresine geçemez. Bu nedenle çocuklara bu evrede bol bol fırsat vermek, yeterince iyi yapamadığı ve hem etrafı hem üstünü kirlettiği gerekçesiyle engel olunmamalıdır. Bu arada çocuğa giydirilecek giysilerin ve çevrenin, çocuğun kullanımına da uygun olması gerekir.”

Uzman Pedagog Belgin Temur

16 Mart 2018 Cuma

Müziğin Çocuklar Üzerindeki Etkileri

1-2 yaş dönemindeki çocuklarda fiziksel, zihinsel, sosyal, dil ve motor gelişimi bakımından önemli değişimler görülür. Bu dönemde ilk kelimelerini söyleyen ve yürümeye başlayan çocukta, düşünme, anlama, taklit etme ve kavrama becerileri de hızla gelişme gösterir. Yani yavaş yavaş bebeklikten çocukluğa geçmektedir. 1-2 yaş çocuğu kendince sesler çıkarır; duyduğu sesleri ve gördüğü birçok davranışı taklit etmeye çalışır. Hareket etme becerilerinin de artmasıyla daha çok bağımsızlaşan çocuk büyük bir merak duygusuyla dünyayı tanımak ve etrafı keşfetmek ister. Çevresindeki pek çok uyaranı fark eder ve karşılık vermeye başlar. Bu uyaranlardan biri de müziktir.
Aslında çocuklarda sese, müziğe tepki verme doğumdan itibaren görülür ve bu durum evrenseldir. Örneğin, bütün çocuklar anne ve babalarını ayak seslerinden tanıyabilirler. Bunun yanısıra duydukları şarkıya eşlik etmeye ya da müziğe uygun dans etmeye çalışırlar.1-2 yaş dönemiyle beraber, müziğe olan yatkınlıkları daha da artar. Bu yaş döneminde her türlü müziğe ilgi duyar ve dinlerler. 1 yaş itibariyle çocuklar dinledikleri müziğe el çırparak, duydukları sesleri taklit etmeye çalışarak, yürümeye başlayanlar iki ayak üzerinde zıplayarak, oturup kalkarak ya da ayaklarını yere vurur gibi yürüyerek eşlik ederler. Gelişen düşünme ve kavrama becerileriyle, daha önce dinledikleri müziği tekrar duyduklarında tanıyabilir ve bu müziği başka bir ses, bir hareket ya da bir obje ile ilişkilendirebilirler. Dolayısıyla, 1-2 yaş döneminde, çocuklar aynı müziği tekrar duyduklarında daha önce çıkardıkları sesleri, yaptıkları hareketleri hatırlar ve bunları aynen tekrarlarlar. 2 yaşla beraber de artık müziğin ritmine uygun hareket etmeye çalışırlar ve oyuncak müzik aletlerine ilgi duymaya başlarlar.
Müziğin 1-2 yaş dönemi çocuklarının zihinsel ve fiziksel gelişimine olumlu etkileri çok fazladır.
· İlk yıllarda dinlenen müziğin beynin gelişimine katkısı olduğu bilinmektedir. Özellikle matematiksel zekayı destekler.
· Dil becerilerini geliştirir.
· Çocuğun müzik yeteneğinin ve yaratıcılığının gelişimine etkisi vardır.
· Hayal gücünü destekler.
· Aktif dinleme ve gözlem becerilerini geliştirir.
· Bilişsel gelişimi ve öğrenmeyi kolaylaştırır.
· Dikkati arttırır. Çünkü müzik kendi içinde düzenli bir yapıya sahiptir ve ciddi bir konsantrasyon gerektirir.
· Duygusal açıdan daha uyumlu ve huzurlu çocuklar yetişmesini sağlar.
· Güvensiz, agresif tutumların ve korkuların üstesinden gelinmesinde önemli bir paya sahiptir.
· Rahatlatıcı ve dinlendirici etkisi vardır ve çocuğun kendini ifade edebilmesine fırsat verir. Müzik dinleyen bebeklerde daha düzenli nefes alıp verme ve kalp atışları olduğu gözlemlenmiştir.
· Sosyal iletişimi kuvvetlendirir; diğer çocuklarla daha rahat ilişki kurmayı sağlar.
· Müzikle beraber gelen hareketlilikle ince ve kaba motor gelişimi desteklenir.
· Müzik dinleyen çocuğun melodi ve ritim duygusu gelişir.
Bütün bu özellikler ilerleyen yaşlarda çocuğun kişilik gelişimine, psikolojik olgunlaşmasına, sosyalleşme sürecine, akademik becerilerine, dikkat ve konsantrasyonuna, okuldaki uyumuna doğrudan ya da dolaylı olarak fayda sağlar.
Ritim duygusu; yani bir melodiyi dinledikten bir süre sonra hatırlayabilme ve tekrarlayabilme kabiliyeti; doğuştan gelir. Bir melodi ya da bir ses duyan çocuk buna tepkisiz kalmaz ve hareketlenmeye başlar. Anne karnında dahi bebeklerin müziğin farkında oldukları ve tepki verdikleri bilinmektedir. 1-2 yaş döneminde de çocukların ritim yetenekleri üzerinde durmak ve bunu pekiştirmeye çalışmak önemlidir. Müzikle hareketlenen çocuğun tepkileri, ailesi ve çevresi tarafından, çıkardığı sese, şarkıya eşlik ederek ya da çocuğa ritmik hareketler yaptırarak desteklenmelidir. Bu etkinlik çocuğu eğlendirir ve rahatlatır. 1 yaşla beraber artık, çevresini yaşayarak keşfetmeye çalışan, dış dünyayı kontrol edebildiğini gören bir çocuk vardır. 1-2 yaş döneminde çocuklar bağımsız bir birey olma yolunda ilk adımlarını atmaya başlarlar. Dolayısıyla da bu egzersizlerin, çocuğun kişilik gelişimi üzerinde de olumlu etkileri vardır. Çünkü, çocuk bu yolla kendi kendini kontrol edebildiğini, birçok şeyi kendi başına yapabildiğini ve bağımsızlaşmaya başladığını fark eder. Bu da özgüven gelişimi için önemlidir.
Bu yaş aralığındaki çocukların ilgisini daha çok basit ritimli şarkılar çeker. Bu nedenle enstrümental müzik parçalarının dinletilmesi daha uygun olur. Çocuk şarkılarını, şarkıya uygun hareketlerle söylemek de çocuğun ritmik becerisini pekiştirir.
Ailelerin çocuklarının müziğe olan ilgisini geliştirmede birçok konuda olduğu gibi rolü büyüktür. Bu doğrultuda ailelere verebileceğimiz öneriler şunlardır :
· Bebeklikten itibaren çocuklarına müzik dinletmeye başlamaları önemlidir.
· Evde televizyon izlemek yerine müzik dinletilmelidir.
· Uyuturken söylenen ninniler oldukça etkilidir. Enstrümental bir müzikle de uykuya dalınabilir.
· Ebeveynler kendileri de müzik dinleyerek çocuğa model olmalıdır.
· Çocuğun, farklı tonlarda sesler duyması sağlanmalıdır; farklılıklar dikkatini çekiyor mu gözlenmelidir.
· Müzikle beraber hareketlenen çocuğu cesaretlendirmek gerekir. El çırparak, ellerinden tutup döndürerek ona eşlik edilmelidir.
· Beraber şarkı söylemeye çalışılmalıdır.
· Beraber müzikli oyunlar oynanmalıdır. Çünkü müzikli oyunlarla, ön-arka, ileri- geri gibi kavramlar ve elleri yıkamak, diş fırçalamak gibi bazı temel kurallar çok kolay öğrenilir.
· Çocuğa değişik sesler çıkaran metal kaşık, çıngırak gibi objeler verilebilir. 2 yaşına doğru da sesli kitaplarla ve oyuncak müzik aletleriyle( davul, org vb.) gelişimi desteklenmelidir.
· Çocuğun gizli kalan yetenekleri ortaya çıkarılmalı ve değerlendirilmelidir.
· Her gün yeni birşeyler öğrenmeye çalışan, merak eden 1-2 yaş çocuğunun müziğe verdiği tepkiler ve hareketler sınırlandırılmamalıdır.
· Bu süre içerisinde çocuğun hangi tür müziğe daha çok ilgisi olduğu, müzik kulağı ya da yeteneğinin olup olmadığı gözlenmelidir. İleriki dönemlerde, ilgisi ve yeteneğine uygun, bir ses ya da müzik aleti eğitimi için yol gösterilmelidir. Bir enstrüman çalmayı öğrenmek taklit etme becerisini ve hafızayı destekler.
Erken dönemde alınan müzik eğitiminin çocuğun ileriki yaşamına etkisi büyüktür. Yaratıcılığı, algılamayı, estetik anlayışını geliştirir. Dikkati arttırır; soyut düşünme ve uzaysal becerileri destekler. Grup becerilerini, grup içi uyumu, işbirliğini ve düzenli çalışmayı öğretir.Çocuklar müzik yoluyla çevrelerini, dünyayı tanımaya çalışır ve kendilerini ifade edebilirler. Müzik dinleme alışkanlığı kazanır ve kendi kültürlerinin müzikleriyle yabancı kültürlerin müzikleri arasındaki farklılıklar hakkında bilgi sahibi olurlar.
Kısacası, müzik eğitimi sadece müziksel becerileri değil, çocuğun sosyal, bilişsel, bedensel, psiko-motor ve dil gelişimini etkiler. Bu nedenle, bebeklere anne karnında bulundukları süreden itibaren müzik dinletmek; okul öncesi dönemden başlayarak bir müzik beğenisi kazandırmak ailelere düşen sorumluluklardan biridir.
Uzman Klinik Psikolog İrem Fırat

2 Mart 2018 Cuma

1-2 Yaş Dağınıklığı

    Yaşamın ilk yılı, bebeklerde başkalarına karşı temel güven gelişiminin oluşmaya başladığı, fiziksel, zihinsel, sosyal, dil ve motor gelişimi bakımından önemli değişimlerin görüldüğü; bir çocukluğa geçiş dönemidir. Bu yaş döneminin en belirgin özelliklerinden biri benmerkezciliktir; yani çocuk kendini dünyanın merkezinde görür; paylaşmayı bilmez; her şeyi almak; her şeye sahip olmak ister. Zaman zaman olumsuz; dirençli davranışlar; buna bağlı kızgınlık tepkileri gösterebilir. Sevincini, üzüntüsünü, korkusunu ve daha birçok duygusunu daha açık bir şekilde ifade edebilir.

    Bu yaş çocuğunun fiziksel gelişimi çok belirgindir. Boyu uzamıştır; evde birçok yere yetişmeye başlar; kilosu artmıştır ve kas koordinasyonu da belirgin şekilde gelişmiştir. Artık ayağa kalkmış; ve ilk adımlarını atmaya başlamıştır. Bazı çocuklarda ilk adımlar 11.ayda görülürken, bazıları 15-16 ay civarında yürürler. Ayrıca 1 yaş itibariyle küçük nesneleri tutabilir, bazı objeleri iç içe koyabilir ya da daha büyük bir kutuya atıp tekrar çıkarabilirler. Düşünme, anlama, taklit etme ve kavrama becerilerinin hızla gelişmeye başladığı görülür. Kendince sesler çıkarır; duyduğu sesleri ve gördüğü birçok davranışı taklit etmeye çalışırlar. İlk kelimeler duyulur. Çocuklar 1 yaş civarında derdini anlatabilecek birçok kelime söyleyebilir ya da o kelimenin yerine geçen semboller kullanabilir. 2 yaşlarına doğru 2 kelimeli cümleler de kurabilirler. 1-2 yaş çocuğu sosyal ilişki kurmak ister; insanlarla, başka çocuklarla bir arada olmaktan ve değişik oyunlar oynamaktan zevk alır. Söyledikleri kelimeler sınırlı da olsa, duydukları birçok şeyi anlarlar. Kendilerine verilen yönergeleri anlayıp yerine getirebilirler. Hatta çok karmaşık yönergeleri bile anlayabilirler. “Evet” ve “Hayır” dendiğinde bunların ne anlama geldiğini kavrayabilirler. Bu nedenle de artık yetişkinlerle daha kolay iletişim kurabilirler. Yabancılarla tanıdığı kişileri birbirinden ayırt edebilir ve bu nedenle bir yabancı ile karşılaştığında korkup endişelenebilirler. Çocukta ilk yılda gelişen güven duygusunun rahatlığıyla 1 yaş çocuğu anneden ayrı kalmaya biraz daha tolerans gösterebilir ve çevresini yaşayarak öğrenmeye, tanımaya başlar. Ancak, unutulmamalıdır ki, fiziksel yakınlığı ve güveni hissetmeye hala ihtiyacı vardır.

    1 yaşla beraber artık çevresini yaşayarak keşfetmeye çalışan, bağımsız bir birey olmaya başlar. Dış dünyayı kontrol edebildiğinin, birçok şeyi kendi kendine yapabildiğinin farkına varır. Böylece, kendine olan güveni de artar. 1-2 yaş döneminde sürekli hareketli olmasının da sebebi budur. Hareket etme becerilerinin de artmasıyla daha çok bağımsızlaşan çocuk büyük bir merak duygusuyla dünyayı tanımak ve etrafı keşfetmek ister. Evdeki dolapları açar; karıştırır; boşaltır; bulduğu, gördüğü eşyaları ağzına götürüp tadına bakar ve onlarla oynamak ister. Etrafı dağıtır. Bu sırada çevresindeki olabilecek tehlikelerin farkında değildir. Böyle durumlarda, anne babalar genellikle çocuğun her yaptığına ‘yapma’, ‘hayır’, ‘cıs’ diye karşılık verir; kızar ve yasaklar koymaya çalışırlar. Bu dönemde çocuk ‘hayır’ın anlamını bilir; ancak sürekli çocukla inatlaşmak ve kurallar koymaya çalışmak doğru değildir. Evet; yürüme ile özgürleşen ve çevresini keşfetmeye başlayan çocuğa yavaş yavaş kurallar konmalıdır; ancak 1-2 yaş çocuğu kuralın ne ifade ettiğini tam bilemez. Çocuğun davranışlarına vereceğiniz tepkiler de onun öğrenme sürecini etkiler. Bu yaş çocuğu nesneler arasındaki farkları bilemez. Örneğin; bir kaşığın yere düştüğünde zarar görmeyeceğini; ancak bir vazonun yere düştüğünde kırılabileceğini ve bir daha kullanılamayacağını düşünemez. Bu yüzden; ebeveyn çocuk vazoyu düşürdüğünde onu azarlar; ancak kaşığı düşürdüğünde alıp yerine koyarsa bu durum çocuğun kafasını karıştırır. Anne babanın verdiği tepkiye anlam veremez; onların böyle bir durumda nasıl davranacağını kestiremez. Bu nedenle, çocuğun dağınıklığını engellemek adına kurallar koymak yerine tehlikeleri çocuktan uzaklaştırmak, onu tehlikeye sokacak durumları ortadan kaldırmak daha doğrudur. Örneğin; eğer dolapları karıştırmasını istemiyorsanız, dolap kapaklarına kilitler takabilirsiniz; ya da ellemesini istemediğiniz, kırılabilecek eşyaları göz önünden kaldırabilirsiniz. 2 yaş itibariyle çocuklar artık evin içinde yasak olan ve olmayan yerleri ayırt etmeyi öğrenmiş olabilecekleri için yavaş kendi kendilerine yasak olan yerleri fark edebilmeleri adına, çok zarar verecek şeyler haricinde evin eski düzenine dönebilirsiniz.

    Bu dönemde oyunun da rolü büyüktür. Yaşına uygun oyun malzemeleri dünyayı tanımasını kolaylaştırır. Yaşını doldurmuş bir çocuk, alkış yapar; el sallar; şekilleri uygun deliklerden atabileceği kovalarla, iç içe geçen kaplarla, halkalarla ve topla oynayabilir. 2 yaşına doğru da kendisinin hareket ettirebileceği, basmalı ya da itilip çekilebilen araba, kamyon gibi oyuncaklarla, sesli kitaplarla ve oyuncak müzik aletleriyle gelişimi desteklenmelidir. Dramatizasyon oyununun bu dönemde önemi büyüktür. Dış dünyada izlediği rolleri, ilişkileri dramatizasyon malzemeleri aracılığıyla taklit eder. Adeta yetişkinlik provası yapar. Ayrıca, bu yaş döneminde çocuk kaşıkla kendi başına yemek yiyebileceğini ve bardaktan su içebileceğini de keşfeder. Özbakımını gerçekleştirebilecek becerileri iyice gelişmeye başlamıştır. Bütün bu deneyimler desteklenmeli ve aferinlerle pekiştirilmelidir.

    1-2 yaş çocuğunda, taklit etme becerisi de iyice arttığı için çevresinde gördüğü kişilerin yaptıklarını yapmaya çalışır. Bu yaş çocuğunun taklit ettiği ve model aldığı kişiler, annesi, babası ya da ona bakan kişilerdir. Bu nedenle, ebeveynlere çok fazla sorumluluk düşer. Ebeveynler iyi bir model olmak durumundadırlar; çocuk onları dikkatle inceleyerek uygun olan ve olmayan davranışları öğrenir. Bu yaş döneminde görülebilecek olan atma-vurma gibi davranışlar çevresindeki bireylerin davranışlarını gözlemlemesiyle ortaya çıkar. Hatta mutluluk, kızgınlık gibi duygu ifadeleri de bu taklit etme becerisi ile görülür. Anne ve babaların, çocuklarına çevredeki nesneleri işaret edip tanıtarak, bol resimli hikâye kitapları okuyarak ve onlarla bol bol konuşarak zaman geçirmeleri çocuğun dil, motor ve zihinsel gelişimini hızlandırır. 2 yaşına doğru karalamalar da başladığı için kağıt ve boya kalemleriyle tanıştırmakta da fayda vardır.
Öneriler

    • 1-2 yaş çocuğu dağınıktır. Her gün yeni birşeyler öğrenmeye çalışır, merak eder. Bu yüzden hareketleri olabildiğince az sınırlandırılmalıdır. Çocuk, bu yaşta dokunarak; deneme yanılma yoluyla öğrenir. Bu yaş döneminde çocuğun bir oyuncağını yere atıp; bizden ona geri vermemizi beklediğini ve sonra tekrar yere attığını görürüz. İşte bu davranış da dünyayı keşfetmeye çalıştığının ve sosyal ilişki kurma isteğinin bir göstergesidir.

    • Ona yeni ortamlar ve fırsatlar sunulmalıdır. Kendisine zarar veremeyeceği, onu tehlikeye sokmayacak, içini açıp keşfedebileceği nesneler verilmeli ve kontrolünüzde bazı objelere dokunmasına, etrafı dağıtmasına müsade edilmelidir. Çocuk, ancak çevresini, objeleri tanıyarak; onların nasıl kullanıldıklarını, ne işe yaradıklarını öğrenerek merakını giderebilir. Onun bu enerjisi ve merak duygusu bastırılmamalıdır.

    • Seslerin ve konuşmanın başladığı bu dönemde, 1-2 yaş çocuğunun yaşıtlarıyla olabilmesi de önemlidir. Her çocuğun gelişimi bir diğerinden farklıdır; ama yine de birarada olmaları farkına vardıkları, öğrendikleri şeyleri birbirleriyle paylaşmalarını sağlar. Bu da çocuğun dünyayı keşfinde ona yardımcı olur.

    • 1 yaş çocuğu tehlikenin farkında olmadığı için kendini tehlikeli durumlara sokabilir. Bu nedenle; ev çocuğa uygun, güvenli bir hale getirilmelidir. Onun dağınıklığını engellemeye çalışmak yerine, içinde özgürce dağınık olabileceği bir alan tanımak daha doğru olacaktır.

    • 1-2 yaş çocuğunun becerilerinin gelişimi çevredeki uyaranların miktarı ile doğru orantılıdır; yani ne kadar fazla uyaran varsa, gelişimi o kadar hızlı olur. Bu nedenle ne kadar fazla ve değişik materyalle tanışırsa o kadar faydalı olur.

    • Onun hoşunuza giden davranışlarını aferinlerle ve alkışlarla desteklemek; kızabileceğiniz bazı davranışları ise zaman zaman görmezden gelmek ya da dikkatini başka bir yöne çekmeye çalışmak anne baba olarak gösterebileceğiniz uygun tutumlardır.

    • 1-2 yaş dönemi çocuğun keşfetmeye, öğrenmeye başladığı bir dönemdir. Bu dönemde ebeveynlerin çocuklarını kısıtlamak yerine cesaretlendirici, yönlendirici bir tutum içinde olmaları gerekir. Ancak o zaman kendi kendilerine yetebildiklerini gören, kendilerine güvenen bireyler olabilirler.
Uzman Klinik Psikolog İrem Fırat