Anne-babaların çalışma hayatının devamlılığı, bebek ve çocukların bakımının sürdürülebilmesi için "dadı"lar, aile hayatında önemli bir yere sahip. Dolayısıyla "dadı seçimi"nin ciddiye alınması gerekiyor. Bu konuda nelere dikkat etmeniz gerektiğini Psikolojik Danışman Belgin Temur anlattı.
Çalışan anneler için doğum sonrası ücretli izin yeni yasaya göre 4 ay, hem anne hem de babalar içinse ücretsiz izin 6 ay oldu. Süre ne kadar uzarsa uzasın, birçoğunuz, çalışma hayatına devam edebilmek için, çocuğunuzu bir gün bir "dadı"ya teslim etmek durumunda kalacaksınız. Tabii biricik anneniz bu "kutsal" görevi üstlenmediyse... Peki 9 ay karnınızda taşıdığınız ve yanınızdan ayırmak istemediğiniz bebeğinizi, "nasıl bir bakıcı"ya teslim edeceksiniz? Çalışan annelerin endişelendikleri konulardan biri de, çocuğunu bir başkasına teslim etmektir. Bu konuda pek çok anne-baba, tam olarak nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda tereddüt yaşıyor. Mavi Psikolojik ve Danışmanlık Merkezi'nden Psikolojik Danışman Belgin Temur, anne-babalara "doğru" dadı seçimini yapabilmeleri ve çocuğun dadıya "alışma" sürecini kolaylaştırabilmeleri için öneriler verdi.
Bebeklik döneminde dadı ihtiyacı
Bebeklerin özellikle ilk yılda anne ile yoğun bir şekilde birlikte olmasının ve beslenme, temizlik, sevgi ve ilgi gibi ihtiyaçlarının anne tarafından karşılanmasının önemi biliniyor. Ancak çalışan annelerin genellikle bu kadar zaman işten ayrı kalmaları mümkün olamıyor. Bu durumda daha erken dönemlerde bir bakıcı ihtiyacı doğuyor. Bebeğin en önemli ihtiyacı ise; kendisiyle düzenli ve sürekli olarak ilgilenebilecek ve ilişki kurabileceği, bakım verecek bir kişidir. Kendisini ve dış dünyayı algılamasını bu ilişki üzerinden yapılandırır. Bu nedenle eğer bebek bir şekilde bakıcıya bırakılacak ise doğumundan itibaren annesinin yanı sıra bu bakıcının da bulunması onunla da ilişki kurması önemlidir. Başlangıçta çocuk daha yoğun olarak annenin gözetiminde ve anne ile ilişkide olmalı, ancak bakıcı da çocuğun bazı ihtiyaçlarını karşılamada anneye yardımcı olmalı, çocukla aynı ortamda bulunmalı, kendisini tanımasını sağlamalı ve bebeği de yakından tanımalıdır.
İyi bir dadı ne gibi özelliklere sahip olmalı?
Bebek bakıcısının öncelikle sakin, huzurlu, sabırlı, dikkatli, sevecen, hayat dolu, işini ve çocukları çok seven, dürüst birisi olması ve kalıcılığı önemlidir. Eğitimli olmak sanılanın aksine belirtilen özelliklerden daha sonra gelen bir özelliktir. Çünkü sabırlı, bebeği gerçekten sevebilecek, şefkatli bir dadı zaten doğru yönlendirmelerle bebeğiniz için en uygun öğrenme ortamını sağlayacaktır. Özellikle bebeklik döneminde sevecen-sıcak bir ilişki, bebeğin en önemli ihtiyacıdır. Zaman zaman daha eğitimli dadılar tercih edilir ve bu kişiler çocukların zihinsel becerilerini geliştirir, onları eğitimin yanı sıra öğretim vermek konusunda da görevlendirir. Oysa ilk 3 yılda çocuğa uygun, doğal bir öğrenme ortamı yaratmak yeterlidir. Çocuk zaten doğal olarak yeteneklerini geliştirecektir. Çevre koşullarının uygun bir şekilde oluşturulması, yeterli oyun malzemesinin sunulması, çocuğun çevreyi keşfetmesine izin verilmesi, keşif çabaları sırasında engelleyici olunmaması ve sabırlı davranılması, onu tehlikelerden korumak ve kendisine/çevreye zarar vermesine engel olmak için yumuşak yöntemler kullanılması önemlidir. Bu koşullarda çocuklar zaten gelişim basamaklarını rahatça geçebilir. Çocukların öğrenme ve akademik beceriler konusunda erken ve aşırı uyarılmaları ve böyle bir erken öğrenme ortamına maruz bırakılmaları, akademik gelişimlerini hızlandırır, ancak sosyal yönden zorluklar yaşayabilmelerine neden olabilir. Yuva yaşları geldiğinde teke tek ilişki içinde sadece akademik yönleri gelişmiş olan çocuklar ciddi uyum problemleri geliştirebilmektedir.
Güvenilir olup olmadığını anlamak için...
Kişilere güven duymak, kısa bir görüşme ile oluşabilecek bir şey değildir. Özellikle de bir bebeğin emanet edileceği fikri, anne-babalara çok ürkütücü gelir. Haklılık payı çok yüksek olan bu kaygıyı ortadan kaldırmanın bilinen yolu referanstır. Bunun yanı sıra, görüşme sırasında kişinin kendi yaşantısına ait bilgiler ipucu oluşturabilir. Kendisinin acil durumlarda ve stres karşısında nasıl tepki verdiği, kızdığında ne yaptığı, niçin böyle bir işi istiyor olduğu, daha ne kadar bu işi yapmayı düşündüğü, tahammülünün sınırları, kendi çocukları varsa onlarla ilişkileri (onları nasıl tanımladığı), onları büyütürken yaşadığı güçlükleri nasıl atlattığı, kendi eşi ile ilişkisini nasıl tanımladığı ve yaşamı nasıl algıladığı önemli olabilir. Tabii ses tonu, sizinle ilişki kurma biçimi (Göz teması kuruyor mu? Güler yüzlü mü? Sevinçli mi?) de önemlidir. Ayrıca bebekle ilk temasında nasıl tepki verdiği, ona sıcak yaklaşabilmesi anne-babalar için ipucu olabilir.
Dadının yaşı ne kadar önemlidir?
Yine küçük bebekler düşünüldüğünde çok küçük bir bakıcıdansa en az 20’li yaşlarında, kendi kişilik gelişimini tamamlamış ve enerjisini işine yöneltebilecek biri olması önemli. Tabii enerjinin sürdürülebilmesi açısından kişinin dinç ve enerjik yaşlarında olması göz önünde bulundurulmalı. Üst sınırı belirlerken de yaşlılık kişiden kişiye değişmekle birlikte, bu enerjiyi sürdürebilecek yaşta olduğuna ikna olabileceğiniz yaşta olması tercih edilmelidir.
Sık dadı değişimi çocuğu etkiler mi?
Bağlanmanın önemi düşünüldüğünde, çocuğa en çok zarar verebilecek şeylerden biri de sık dadı değiştirmektir. Özellikle küçük bebeklik dönemlerinde anne-babalar çocuğun bu değişimin farkında olmadıklarını ve dolayısıyla etkilenmediklerini düşünürler. Oysa ilişki süreklilik arz eden bir konudur ve çocuğun bu sürekliliğe ihtiyacı vardır. Hayatına giren ve bir süre sonra kaybolan bir kişi, çocukta temel güveni etkileyen ve yaşamı güvenilmez hissettiren bir unsur olabilir. Bu nedenle eğer mümkünse özellikle de çocuğun uzun süreli birlikte olduğu bir bakıcı ayrılınca, onunla sonradan da belli aralıklarla görüşmesi sağlanmalıdır.
Dadıya alışmasını nasıl sağlayacaksınız?
Çocukların kişilere, özellikle de yakın ilişkide olacakları kişilere alışmaları kolay ve hızlı olmaz. Bu nedenle de birdenbire gelen ve “Artık seninle ilgilenecek kişi bu!” denilen kişileri hemen kabullenmeleri pek mümkün değildir. Bu kişilerin tamamen çocukla/bebekle yalnız kalmadan önce bir süre o evin içinde anne ile birlikte bulunmaları önemlidir. Çocuğun kişilik özelliğine göre de yavaş yavaş çocukla ilişkiye girmeleri, çocukların onu kendi dünyasına kabul etmesi için beklemeli ve sabırlı olmalıdırlar. Özellikle sık bakıcı değiştiren ailelerde çocuklar, gelen bakıcının da nasıl olsa kısa bir süre sonra ayrılacağını var sayarak onunla ilişki kurmazlar ve bağlanmaya karşı direnç geliştirirler. Bu, aslında yeniden kaybetme korkusunun bir ifadesidir. Bu nedenle de böyle bir durumda bu kişiyi kabul etmeleri daha uzun zaman alır. Kişinin tutarlı olarak çocukla olumlu ilişkiyi devam ettirmesi, onun kabulünü de kolaylaştıracaktır.
Çocuk dadıya kötü davranırsa...
Çocuğun dadıya gösterdiği tepki, genellikle annesinin kendinden uzaklaşmasına tepki olarak ortaya çıkar. Çocuk, sanki dadıyı kabul ederse anneyi daha fazla kaybedecektir. Anne eve daha geç gelecektir, anne ile daha az vakit geçirecektir. Burada annenin çocukla iyi bir ilişki içinde olması, çocukla düzenli, özel zaman geçirmesi bu problemin çözülmesini sağlayabilir. Bazen çocuklar anne-babalarının davranış biçimlerini taklit ederler. Anne-babanın dadıya olumsuz bir tavrı varsa, sert ve eleştiren bir tutum içindeyse çocuklar da aynı tutum içinde olabilirler. Bu durumda sizin dadı ile daha olumlu bir ilişki içine girmeniz çözüm olabilir. Çocukların tüm olumsuz tepkilerinin nedeninin olumsuz başka bir duygu olduğu unutulmamalı ve bu duygu anlaşılmaya çalışılmalıdır.
Dadıyı denetlemenin en uygun yolları
Birkaç ay boyunca aynı evi paylaştığınız, tepkilerini ve ilişki kurma biçimini gözlemlediğiniz bir kişi, "güvenilir" ya da "güvenilir olmama" konusunda mutlaka bir ipucu verir. Ayrıca çocuğunuzu iyi tanıyorsanız, dadı ile ilişkilerinde olan biteni anlamanız oldukça kolay olacaktır. Denetlemekten kast edilen çocukla sağlıklı ve özenli bir ilişki içinde olması ise; çocuktaki değişikliklerden ilişkiye dair olumsuzluklar fark edilebilir. Bunun dışında güveninizi kazanan bir bakıcının sonrasında denetlenmesine de gerek olmayacaktır. Unutulmamalıdır ki hiç kimse sizin tam istediğiniz gibi olmayacaktır. Çocuk bir dadıya emanet edildiğinde, kişiliğinin gelişimi sırasında onun etkisinin olması, sizden farklı birinin etkisi altında büyümesi vazgeçilmezdir. Bu nedenle sizin için en önemli özelliklerin ne olduğunu belirleyip, bu özellikleri en çok karşılayan birini bulmalı ve bunun dışındaki farklılıklara da göz yummalısınız. Bu durum, anneanne veya babaanne tarafından bakılan çocuklar için de geçerlidir. Bu konuda önceliklerin belirlenmesi esas olmalıdır.
"Dadıya bağlanmasında sakınca yok!"
Dadının, çocuğun hayatında özellikle uzun süreli yer almasının önemli olduğunu ve çocuğun dadıya bağlanmasında bir sakınca olmadığını söyleyen Psikolojik Danışman Belgin Temur, sözlerine şöyle devam ediyor: "Çünkü çocuğun en önemli ihtiyacı bağlanmaktır. Kendisine bakım veren kişiye bağlanmadan, daha sonraki bağımsızlık aşamasına gelemez. Bakıcıyla büyütülmek zorunda olan çocuklar, ister istemez bakıcıları ile kaçınılmaz bir bağ oluştururlar ve bu bağ sayesinde kendilerini güvende, mutlu ve huzurlu hissederler. Bu bağ olmadan zaten çocuğun bu bakımdan yararlanması ve psikolojik gelişimini tamamlaması mümkün değildir."
Uzman Pedagog Belgin Temur
Çocuk psikolojisi, çocuk ruh sağlığı, ergenlik, ergenlik sorunları, anne çocuk ilişkisi, baba çocuk ilişkisi, aile içi iletişim, çocuk sağlığı...
18 Mayıs 2018 Cuma
11 Mayıs 2018 Cuma
Tuvalet Eğitiminde Doğru Zamanlama ve Yaklaşım
Çocuğa tuvalet eğitimi verirken zamanlama ve yaklaşım çok önemli. Çünkü yanlış zamanlama ve gösterdiğiniz olumsuz tepkiler çocuğunuzun ilerideki psikolojisini olumsuz yönde etkileyebiliyor. İşte, size yardımcı olacak çok önemli bilgiler...
Yaz ayları çocuklara tuvalet eğitimi vermek için en ideal mevsimlerden biridir. Hem çocuk daha ince giyinir hem de temizlik daha kolay olur. Havalar sıcak olduğu için de çocuğun üşütmesi söz konusu olmaz. Çocuğunuzun her türlü eğitiminde olduğu gibi tuvalet eğitiminde de dikkat etmeniz gereken önemli noktalar var. Bunların en başında da zamanlama geliyor. Zamanlamayla beraber dikkat etmeniz gereken bir diğer önemli nokta da gösterdiğiniz yaklaşım. Tuvalet eğitimi verirken gerek sözlerinize gerekse davranışlarınıza özen göstermelisiniz. Aksi takdirde çocuğunuzda bazı psikolojik problemler oluşmasına neden olabilirsiniz. Göstereceğiniz sabır ve hoşgörü çocuğunuzun ruhsal sağlığını etkilemeden sağlam bir tuvalet eğitimi vermenizi sağlayacak. Tuvalet eğitiminin nasıl olması gerektiği hakkında Pedagog Belgin Temur’dan bilgi aldık. Artık bebeğinizin tuvalet eğitimi zamanı geldiyse, Temur’un sistematik önerilerini dikkatle okuyun.
Tuvalet eğitiminin yaşı
Tuvalet eğitiminin belirli bir fiziksel ve ruhsal olgunluk gerektirdiğini belirten Belgin Temur sözlerine şöyle başlıyor: “Çocuğun bezden kurtulabilmesi için öncelikle tuvaletini tutabilecek kas kontrolüne sahip olması, daha sonra da tuvaletinin altına yapma yerine tuvalete yapmanın anlamını fark edebilecek psikolojik olgunluğa erişmesi gerekiyor.
Fiziksel olgunluk, hem iç kasların kontrol edilmesi yeteneğini hem de merkezi sinir sisteminin olgunlaşmasının gerektiriyor. Bu da genellikle 2 yaşından önce gerçekleşemiyor.
Psikolojik olgunlaşma tuvalet eğitiminde en az fiziksel olgunluk kadar önemli. Çocuğun bedenini tam olarak tanıması, benlik algısını geliştirmesi, çevre ile etkileşimini tam olarak fark etmesi 2-3 yaş civarında olur. Büyüme, anneden bağımsızlaşma, gelişme ve bir yetenek kazanmış olma arzusu bu dönemde belirginleşir. Bu nedenle bu dönemde verilecek tuvalet eğitimine çocuk daha istekli olacaktır.”
Anne-babalar ne yapmalı?
Temur, anne-babaların tuvalet eğitimi verirken dikkat etmeleri gerekenleri şöyle sıralıyor:
- Öncelikle çocuğun bu eğitime hazır olduğundan emin olmalısınız. Çocuğunuz, sözel olarak ya da davranışlarıyla tuvaletinin geldiğini belli edebiliyorsa, altının ıslak olmasından rahatsız olduğunu ifade ediyorsa, 2-3 saat gibi bir süre altını ıslatmamayı, 2-3 saatlik uykusundan kuru uyanabilmeyi başarıyorsa, altı ıslandığında ya da kirlendiğinde utanıyor ve bunu belli ediyorsa büyük bir olasılıkla tuvalet eğitimi almaya hazır demektir.
- Tuvalet eğitiminde temel prensip ödüllendirmedir. Bu ödüllendirme sözel ya da davranışsal ödüllerdir. Çocuğunuz, çişini ya da kakasını altına yapmak yerine tuvalete yaptığında bunun ne kadar gerekli, hoş, önemli ve başarılı bir davranış olduğunu fark etmeli. Başlangıçta tuvalete her gittiğinde onu sözel olarak ödüllendirin. Bu başarısını çocuğunuzun hayatında önemli olan kişilere (baba, büyükanne, dede vs.) çocuğunuz yanınızdayken anlatın. Fakat asla ceza uygulamayın. Arada çiş kaçırmaların olması derece normaldir. Çocuğunuza da bunun normal olduğunu ve bu eğitimde çabasını ödüllendireceğinizi fark ettirin. Çişini tuvalete yapmak yerine altına ya da yatağına yapan çocuğunuzu asla azarlamayın, utandırmayın ve özellikle diğer aile fertlerinin ve başka insanların yanında aşağılamayın. “Bir dahaki sefere başaracağına inanıyoruz” deyin.
- Çocuğunuzun sizi tuvalette izlemesine izin verin. Çocuklar kendi cinsiyetindeki ebeveyninin tuvaleti kullanma biçimini model alırlar. Çocuğun anne-babasını izlemesi, bu merakını başka kaynaklardan gidermeye çalışmasından daha sağlıklıdır.
- Çocuğunuza artık bir daha bez bağlamayı düşünmüyorsanız, bezini tuvalette değiştirmeye başlamanız, onun bu mekanla bu eylemi eşleştirmesi açısından da etkili olur.
- Çocuğunuzun altını temizlerken ona yumuşak davranın. Uzamış bir tuvalet eğitimi kızgınlığını, çocuğunuzun altını değiştirmeye eylemine yansıtmamanız çok önemli. Çünkü bu tavır, çocukların kaygılarını artırabiliyor ve temel güven duygusu gelişimi bu evreden başlayarak olumsuz etkileyebiliyor.
- Çiş ve kaka yapmaktan bahsederken, pis, iğrenç gibi kelimeler kullanmayın. Bu yaklaşım çocuklarda tuvalet ve tuvaletle ilgili konulardan iğrenmeyi ve hatta korku duygusunu geliştirebiliyor. Bu da kendi başına tuvalete gitmelerini ve kendi temizliklerini becermelerini zorlaştırıcı bir etken olabilir. Hatta birçok çocuğun bu nedenle tuvaletten korktukları, çiş ve kaklarını tutmaya eğilimli oldukları biliniyor. “Çişli ve kakalı kalmak pistir” demek yerine “altının kuru ve temiz olması çok hoş ve rahat bir duygudur” demeniz gerekiyor. Çünkü yaklaşım açısından bu iki cümle arasındaki fark çok önemli.
- Kendi başına külodunu indirmesini ve tekrar giymesini öğretin. Tuvalet temizliğini kendi başına nasıl yapabileceğini gösterin. Bu eylemleri mümkün olduğunca kendi başına yapabilmesini destekleyin. Sifonu çekmek, ellerini yıkamak, havlu kullanmak gibi tuvaletle ilgili diğer becerilerini de geliştirin ve her seferinde bu işleri yapmasına izin verin.
- İsterse lazımlık kullanmasına izin verin. ilk kez tuvalete oturacak çocuğunuzun ürkmemesi (Özellikle de içine düşme tehlikesi varsa) ve çişini-kakasını yapmak istememesini doğal karşılayın. Unutmayın ki bu gerçekten çocuklar için zor bir “ilk” deneyimdir. Onun klozetten korkmasını engellemek için, klozetin üstüne çocuklar için yapılmış klozet kapaklarından takabilirsiniz. Başlangıçta belirli aralıklarla lazımlığa ve sonra da klozete oturmasını (tuvaletini yapmadan) ödüllendirin. Çocuğunuz kendini tuvaletin üstünde güvende hissetmeli.
- Tuvalet kağıdı kullanımını öğretin. Temizliğini yetirince yapamadığında sert bir şekilde müdahale etmeyin; bunun yerine temizliği kolaylaştıracak yollar öğretip başarmasına yardımcı olun.
- Sabırlı olun. Çocuğunuz bu sürecin başaramayacağı ve sürekli stres yaratan bir durum olduğunu düşünmemeli. Bu, onun için doğal ve keyifli bir süreç olmalı. Eğitimin temel kuralı kararlılık ve düzendir. Eğer tuvalet eğitim programını belirli bir düzen içinde kararlılıkla uygulayabilir ve çocuğunuzun da bunu başarmaktan keyif almasını sağlayabilirseniz bu kontrolü kolayca kazandırabilirsiniz.
- Tüm yeterli ve olumlu çabanıza rağmen 5 yaşından sonra da çocuğunuzun alt ıslatma problemi devam ediyorsa, önce durumun fizyolojik kökenli olabileceğini düşünerek onu tıbbi bir muayeneye götürün. Muayene sonucunda tıbbi bir sorun saptanmadıysa sorunun psikolojik kaynaklı olma olasılığı düşünülebilir. Bu durumda profesyonel bir yardıma başvurulmalı, durumun ruhsal kökenli olup olmadığı değerlendirilmelidir. Bir uzman yardımıyla tuvalet eğitimi programı yeniden gözden geçirilmeli, çocuğunuzun bireysel faklılığı göz önünde bulundurularak gerekirse ona ve ailenize özel yeni bir yaklaşım belirlenmelidir.
- Bazen tuvalet eğitimi kazanmış çocuğunuz yeniden alt ıslatmaya başlayabilir. Bu durumda da yaklaşım öncelikle, tıbbi bir sorun olup olmadığından emin olmak olmalıdır. Çocuklar sorun ve sıkıntı yaşadıklarında bunu değişik yollarla belli edebilirler. Alt ıslatma sorunu da bu yollardan biri olabilir. Bazen çocuğunuz, yeni doğan bir kardeşi varsa, sizin bebeğe gösterdiğiniz ilgiyi kıskanır. Bunun sonucunda da altını yeniden ıslatmaya başlayabilir. Bu, annenin ilgisini yeniden kendi üzerine çekme çabası olarak nitelendirilebilir. Ya da aile içi iletişim problemleri, anne-baba arasındaki tartışmalar, çocuğun yeterli sevgi ve ilgiden yoksun olması ve okul sorunları vb gibi sorunlar da alt ıslatma sorununun oluşmasına neden olabiliyor.
Tuvalet eğitimi erken verilirse...
Özellikle 2 yaşından önce verilmeye çalışılan tuvalet eğitiminin bazı sakıncalar doğurabileceğini söyleyen Pedagog Belgin Temur, bunları şöyle sıralıyor:
- Yeterince hazır olmayan bir çocuğa bu eğitimin verilmeye çalışılması, anne-baba için zaman ve enerji kaybına, çocuğun da başarısızlık ve yetersizlik duygusu yaşamasına neden oluyor.
- Erken verilmeye çalışılan tuvalet eğitimi, çocuğun kendi bağırsak hareketlerini gizlemeyi öğrenmesine ve bu nedenle de kabızlık problemine neden olabiliyor.
- Anne-baba, henüz hazır olmayan çocuğuna bu eğitimi vermeye çalışıp başarısızlık yaşadığında, çocuğa kızgınlık duyabiliyor. Bu da çocukla iletişimlerinin bozulmasıyla da şiddete yönelme gibi sonuçlar ortaya çıkarabiliyor.
- Çok erken dönemde tuvalet kontrolüne zorlanan çocukların, ileri ki dönemlerinde yaşadıkları tuvalet kaygılarının alt ıslatma şeklinde görülebileceği biliniyor. Zorlayıcı yaklaşım her tür eğitimde olduğu gibi tuvalet eğitiminde de istenmeyen ve çözümü zor psikolojik problemlerin ortaya çıkmasına neden olabiliyor.
Uzman Pedagog Belgin Temur
Yaz ayları çocuklara tuvalet eğitimi vermek için en ideal mevsimlerden biridir. Hem çocuk daha ince giyinir hem de temizlik daha kolay olur. Havalar sıcak olduğu için de çocuğun üşütmesi söz konusu olmaz. Çocuğunuzun her türlü eğitiminde olduğu gibi tuvalet eğitiminde de dikkat etmeniz gereken önemli noktalar var. Bunların en başında da zamanlama geliyor. Zamanlamayla beraber dikkat etmeniz gereken bir diğer önemli nokta da gösterdiğiniz yaklaşım. Tuvalet eğitimi verirken gerek sözlerinize gerekse davranışlarınıza özen göstermelisiniz. Aksi takdirde çocuğunuzda bazı psikolojik problemler oluşmasına neden olabilirsiniz. Göstereceğiniz sabır ve hoşgörü çocuğunuzun ruhsal sağlığını etkilemeden sağlam bir tuvalet eğitimi vermenizi sağlayacak. Tuvalet eğitiminin nasıl olması gerektiği hakkında Pedagog Belgin Temur’dan bilgi aldık. Artık bebeğinizin tuvalet eğitimi zamanı geldiyse, Temur’un sistematik önerilerini dikkatle okuyun.
Tuvalet eğitiminin yaşı
Tuvalet eğitiminin belirli bir fiziksel ve ruhsal olgunluk gerektirdiğini belirten Belgin Temur sözlerine şöyle başlıyor: “Çocuğun bezden kurtulabilmesi için öncelikle tuvaletini tutabilecek kas kontrolüne sahip olması, daha sonra da tuvaletinin altına yapma yerine tuvalete yapmanın anlamını fark edebilecek psikolojik olgunluğa erişmesi gerekiyor.
Fiziksel olgunluk, hem iç kasların kontrol edilmesi yeteneğini hem de merkezi sinir sisteminin olgunlaşmasının gerektiriyor. Bu da genellikle 2 yaşından önce gerçekleşemiyor.
Psikolojik olgunlaşma tuvalet eğitiminde en az fiziksel olgunluk kadar önemli. Çocuğun bedenini tam olarak tanıması, benlik algısını geliştirmesi, çevre ile etkileşimini tam olarak fark etmesi 2-3 yaş civarında olur. Büyüme, anneden bağımsızlaşma, gelişme ve bir yetenek kazanmış olma arzusu bu dönemde belirginleşir. Bu nedenle bu dönemde verilecek tuvalet eğitimine çocuk daha istekli olacaktır.”
Anne-babalar ne yapmalı?
Temur, anne-babaların tuvalet eğitimi verirken dikkat etmeleri gerekenleri şöyle sıralıyor:
- Öncelikle çocuğun bu eğitime hazır olduğundan emin olmalısınız. Çocuğunuz, sözel olarak ya da davranışlarıyla tuvaletinin geldiğini belli edebiliyorsa, altının ıslak olmasından rahatsız olduğunu ifade ediyorsa, 2-3 saat gibi bir süre altını ıslatmamayı, 2-3 saatlik uykusundan kuru uyanabilmeyi başarıyorsa, altı ıslandığında ya da kirlendiğinde utanıyor ve bunu belli ediyorsa büyük bir olasılıkla tuvalet eğitimi almaya hazır demektir.
- Tuvalet eğitiminde temel prensip ödüllendirmedir. Bu ödüllendirme sözel ya da davranışsal ödüllerdir. Çocuğunuz, çişini ya da kakasını altına yapmak yerine tuvalete yaptığında bunun ne kadar gerekli, hoş, önemli ve başarılı bir davranış olduğunu fark etmeli. Başlangıçta tuvalete her gittiğinde onu sözel olarak ödüllendirin. Bu başarısını çocuğunuzun hayatında önemli olan kişilere (baba, büyükanne, dede vs.) çocuğunuz yanınızdayken anlatın. Fakat asla ceza uygulamayın. Arada çiş kaçırmaların olması derece normaldir. Çocuğunuza da bunun normal olduğunu ve bu eğitimde çabasını ödüllendireceğinizi fark ettirin. Çişini tuvalete yapmak yerine altına ya da yatağına yapan çocuğunuzu asla azarlamayın, utandırmayın ve özellikle diğer aile fertlerinin ve başka insanların yanında aşağılamayın. “Bir dahaki sefere başaracağına inanıyoruz” deyin.
- Çocuğunuzun sizi tuvalette izlemesine izin verin. Çocuklar kendi cinsiyetindeki ebeveyninin tuvaleti kullanma biçimini model alırlar. Çocuğun anne-babasını izlemesi, bu merakını başka kaynaklardan gidermeye çalışmasından daha sağlıklıdır.
- Çocuğunuza artık bir daha bez bağlamayı düşünmüyorsanız, bezini tuvalette değiştirmeye başlamanız, onun bu mekanla bu eylemi eşleştirmesi açısından da etkili olur.
- Çocuğunuzun altını temizlerken ona yumuşak davranın. Uzamış bir tuvalet eğitimi kızgınlığını, çocuğunuzun altını değiştirmeye eylemine yansıtmamanız çok önemli. Çünkü bu tavır, çocukların kaygılarını artırabiliyor ve temel güven duygusu gelişimi bu evreden başlayarak olumsuz etkileyebiliyor.
- Çiş ve kaka yapmaktan bahsederken, pis, iğrenç gibi kelimeler kullanmayın. Bu yaklaşım çocuklarda tuvalet ve tuvaletle ilgili konulardan iğrenmeyi ve hatta korku duygusunu geliştirebiliyor. Bu da kendi başına tuvalete gitmelerini ve kendi temizliklerini becermelerini zorlaştırıcı bir etken olabilir. Hatta birçok çocuğun bu nedenle tuvaletten korktukları, çiş ve kaklarını tutmaya eğilimli oldukları biliniyor. “Çişli ve kakalı kalmak pistir” demek yerine “altının kuru ve temiz olması çok hoş ve rahat bir duygudur” demeniz gerekiyor. Çünkü yaklaşım açısından bu iki cümle arasındaki fark çok önemli.
- Kendi başına külodunu indirmesini ve tekrar giymesini öğretin. Tuvalet temizliğini kendi başına nasıl yapabileceğini gösterin. Bu eylemleri mümkün olduğunca kendi başına yapabilmesini destekleyin. Sifonu çekmek, ellerini yıkamak, havlu kullanmak gibi tuvaletle ilgili diğer becerilerini de geliştirin ve her seferinde bu işleri yapmasına izin verin.
- İsterse lazımlık kullanmasına izin verin. ilk kez tuvalete oturacak çocuğunuzun ürkmemesi (Özellikle de içine düşme tehlikesi varsa) ve çişini-kakasını yapmak istememesini doğal karşılayın. Unutmayın ki bu gerçekten çocuklar için zor bir “ilk” deneyimdir. Onun klozetten korkmasını engellemek için, klozetin üstüne çocuklar için yapılmış klozet kapaklarından takabilirsiniz. Başlangıçta belirli aralıklarla lazımlığa ve sonra da klozete oturmasını (tuvaletini yapmadan) ödüllendirin. Çocuğunuz kendini tuvaletin üstünde güvende hissetmeli.
- Tuvalet kağıdı kullanımını öğretin. Temizliğini yetirince yapamadığında sert bir şekilde müdahale etmeyin; bunun yerine temizliği kolaylaştıracak yollar öğretip başarmasına yardımcı olun.
- Sabırlı olun. Çocuğunuz bu sürecin başaramayacağı ve sürekli stres yaratan bir durum olduğunu düşünmemeli. Bu, onun için doğal ve keyifli bir süreç olmalı. Eğitimin temel kuralı kararlılık ve düzendir. Eğer tuvalet eğitim programını belirli bir düzen içinde kararlılıkla uygulayabilir ve çocuğunuzun da bunu başarmaktan keyif almasını sağlayabilirseniz bu kontrolü kolayca kazandırabilirsiniz.
- Tüm yeterli ve olumlu çabanıza rağmen 5 yaşından sonra da çocuğunuzun alt ıslatma problemi devam ediyorsa, önce durumun fizyolojik kökenli olabileceğini düşünerek onu tıbbi bir muayeneye götürün. Muayene sonucunda tıbbi bir sorun saptanmadıysa sorunun psikolojik kaynaklı olma olasılığı düşünülebilir. Bu durumda profesyonel bir yardıma başvurulmalı, durumun ruhsal kökenli olup olmadığı değerlendirilmelidir. Bir uzman yardımıyla tuvalet eğitimi programı yeniden gözden geçirilmeli, çocuğunuzun bireysel faklılığı göz önünde bulundurularak gerekirse ona ve ailenize özel yeni bir yaklaşım belirlenmelidir.
- Bazen tuvalet eğitimi kazanmış çocuğunuz yeniden alt ıslatmaya başlayabilir. Bu durumda da yaklaşım öncelikle, tıbbi bir sorun olup olmadığından emin olmak olmalıdır. Çocuklar sorun ve sıkıntı yaşadıklarında bunu değişik yollarla belli edebilirler. Alt ıslatma sorunu da bu yollardan biri olabilir. Bazen çocuğunuz, yeni doğan bir kardeşi varsa, sizin bebeğe gösterdiğiniz ilgiyi kıskanır. Bunun sonucunda da altını yeniden ıslatmaya başlayabilir. Bu, annenin ilgisini yeniden kendi üzerine çekme çabası olarak nitelendirilebilir. Ya da aile içi iletişim problemleri, anne-baba arasındaki tartışmalar, çocuğun yeterli sevgi ve ilgiden yoksun olması ve okul sorunları vb gibi sorunlar da alt ıslatma sorununun oluşmasına neden olabiliyor.
Tuvalet eğitimi erken verilirse...
Özellikle 2 yaşından önce verilmeye çalışılan tuvalet eğitiminin bazı sakıncalar doğurabileceğini söyleyen Pedagog Belgin Temur, bunları şöyle sıralıyor:
- Yeterince hazır olmayan bir çocuğa bu eğitimin verilmeye çalışılması, anne-baba için zaman ve enerji kaybına, çocuğun da başarısızlık ve yetersizlik duygusu yaşamasına neden oluyor.
- Erken verilmeye çalışılan tuvalet eğitimi, çocuğun kendi bağırsak hareketlerini gizlemeyi öğrenmesine ve bu nedenle de kabızlık problemine neden olabiliyor.
- Anne-baba, henüz hazır olmayan çocuğuna bu eğitimi vermeye çalışıp başarısızlık yaşadığında, çocuğa kızgınlık duyabiliyor. Bu da çocukla iletişimlerinin bozulmasıyla da şiddete yönelme gibi sonuçlar ortaya çıkarabiliyor.
- Çok erken dönemde tuvalet kontrolüne zorlanan çocukların, ileri ki dönemlerinde yaşadıkları tuvalet kaygılarının alt ıslatma şeklinde görülebileceği biliniyor. Zorlayıcı yaklaşım her tür eğitimde olduğu gibi tuvalet eğitiminde de istenmeyen ve çözümü zor psikolojik problemlerin ortaya çıkmasına neden olabiliyor.
Uzman Pedagog Belgin Temur
3 Mayıs 2018 Perşembe
Hobi Sahibi Olmanın Çocuk Üzerindeki Yararları
Çocukları, yaş ve gelişimlerine uygun aktivitelerle tanıştırmak, onların kendi becerilerinin farkına varabilmelerini ve kendi ilgi alanlarını oluşturabilmelerini kolaylaştırır. Çocuk değişik hobilerle uğraşırken, hem kendini fiziksel, zihinsel, duygusal olarak geliştirir; hem de daha çok zevk aldığı, mutlu olabileceği alanları keşfetmeye başlar.
İlk çocukluk döneminden başlayarak çocuklar hobilerle tanıştırılmalıdır. Kazanılan hobiler, çocukların kişisel gelişimlerini, ilerideki hayatlarını, yaşam tarzlarını, seçtikleri mesleği, kariyerlerini doğrudan ya da dolaylı olarak etkiler. Bu nedenle, ebeveynler küçük yaşlardan itibaren, çocuklarının ilgi alanlarını gözlemlemeli, keşfetmeli ve yeteneklerinin gelişmesine fırsat vermelidir. Çocuklar hobilerle kendi kendilerine yetebilen, yeni ilişkilere ve paylaşıma hazır; keşfetmeye, öğrenmeye istekli bir hale gelirler.
Çocukluk döneminde oyun en önemli ve en gerekli hobidir. Bazen çocukların her seferinde aynı oyuncaklarla aynı şeklide oynadığını gözlemleyebilirsiniz. Oyun çocuğun iç dünyasını dışarıya yansıtabilmesi, duygusal ilişkileri başlatabilmesi için bir araçtır. Çocuklar oyun yoluyla birikmiş enerjilerini uygun ve kabul edilebilir bir şekilde dışarı yansıtabilirler. Doğal ve aktif yollarla öğrenirler. Çocuklar oynadıkça duyuları keskinleşir; hayal güçleri ve yaratıcılıkları gelişir. Sosyal becerileri artar. Seçme, değerlendirme ve karar verme yetileri gelişen çocuklar daha özgüvenli bireyler olma yolunda adım atarlar. Oyun çocukların dünyayı keşfinde onlara yardımcı ve yol gösterici olur. Çocuklar oynadıkları oyunlar sayesinde gerçek ve gerçek olmayanı ayırt edebilmeye, güçlü oldukları yanları keşfetmeye başlarlar ve zevk aldıkları hobileri seçerler. Örneğin bebekliğinden itibaren, farklı tonlarda seslere duyarlı olan, müzikle beraber hareketlenen, müzikli oyunları tercih eden bir çocuk, ileri yaşlarda ilgisi ve yeteneğine uygun bir ses ya da müzik aleti çalmayı hobi edinebilir; hatta yetişkinliğinde mesleği haline getirebilir. Bir enstrüman çalmayı öğrenmek, taklit etme becerisini ve hafızayı destekler. Ya da küçüklüğünde uçurtma ile oynayan bir çocuk, biraz büyüdüğünde maket oyuncaklara ilgi duymaya başlayabilir ve yetişkinliğinde model uçak ya da arabalarla uğraşmayı bir hobi olarak seçebilir. Grupla çalışma ve kurala uyum becerisi gelişmiş iyi bir sporcu ya da takım oyuncusu da başarılı bir yönetici olmaya adaydır.
Seçilen farklı hobiler çocuğun farklı gelişim alanlarını destekleyebilir. Hobiler sayesinde çocuğun dikkat ve konsantrasyonu, el-göz koordinasyonu, ince-kaba motor becerileri, yaratıcılığı, algılaması, estetik anlayışı, soyut düşünme becerisi, sayısal ve sözel zekası desteklenebilir. İletişim, duyguları ifade etme, empati kurma ve sosyal becerileri gelişir. Grup becerilerini, grup içi uyumu, işbirliğini ve düzenli çalışmayı öğrenir. Gerçek performansını ve potansiyelini görmek çocuğun özgüvenini destekler; daha cesur davranabilmesini sağlar. Problem çözme ve zorluklarla başa çıkma becerisi kazanır. Beklemeyi, sabretmeyi, sırasını beklemeyi, toplum kurallarını öğrenir. Bazı hobiler sayesinde de doğa ve hayvan sevgisi ile tanışabilir.
Her çocuğun farklı beceri alanları olduğunu unutmamak gerekir. Bazı çocuklarda sadece tek bir yetenek alanı öne çıkarken, bazılarında ise birkaçı baskın olabilir. Ve çocuklar baskın olan yeteneklerini kullanarak daha iyi öğrenebilirler. Öğrenemeyen çocuk yoktur aslında; sadece her çocuğun öğrenme şekli birbirinden farklıdır. Çocuğa uygun metodu keşfedip kullanabilmek onun daha kolay ve zevkli bir şekilde çalışmasını da sağlar. Örneğin; yabancı dil öğrenen çocuğunuzun sözel beceri alanları daha kuvvetli ise, kitaplar okuyarak, kelime hazinesini genişleterek daha iyi öğrenir. Eğer görsel becerileri, hafızası baskınsa, video ve filmler izleyerek; müzikle ilgili hobilere sahipse yabancı şarkılar dinleyerek öğrenmek onun için daha kolay olabilir. Ancak her çocuğun hayatı boyunca sürdürebileceği, bir hobi haline getirebileceği özel bir yeteneği olmaya da bilir. Anne-babalar çocukları aynı anda birden çok hobiye yönlendirirken dikkatli olmalıdır. Çocuğun birden çok aktiviteyi kısıtlı bir zamanda yapmayı çalışması, çocuğun gerçek ilgi alanlarının gözden kaçmasına neden olabilir. Daha önce çok zevk aldığı bir aktiviteden hoşlanmamaya başlayabilir. İyi organize olunamazsa, bu durum çocuklara bir yük olarak gelmeye başlayabilir, sevdikleri hobileri de yapmaktan vazgeçebilirler. Çocuk faydalanabileceği bir hobiden hiçbir kazanım sağlayamayabilir. Hobi çocuk için zevk verici, eğlendirici bir aktivite olmalıdır. Yapılan herhangi bir hobide belirgin bir başarı ya da üstün bir yetenek fark edildiğinde ise o alanda çocuğun uzmanlaşmasını isteyip istemediğimize yönelik tercihimizi yaparak çocuğu doğru yönlendirmeliyiz.
Anne-babalara öneriler
- Çocuğunuzu, yaşına ve gelişim düzeyine uygun oyuncaklarla tanıştırın. Bu oyuncaklar çocuğunuzun kendini keşfetmesine ve kendi için en doğru ilgi alanını seçmesine yardımcı olacaktır.
- Çocuğunuzu iyi gözlemleyin; ona teşvik edici ve destekleyici yaklaşın; yeteneklerinin gelişimini, değişimini izleyin ve önerilerde bulunun.
- Çocuğunuzu gerçekten ilgisi ve yeteneği olan hobilere yönlendirmeye çalışın. İsteksizce, önemsenmeden yapılan bir aktivite çocuk için eziyet haline gelebilir; özgüvenini zedeleyebilir ve kaygılarını tetikleyebilir.
- Çocuğunuzun gittiği her kursta ya da edindiği her hobide aynı oranda başarılı olamayabileceğini unutmayın ve beklentilerinizi ona göre belirleyin.
- Kendi hobilerinize çocuğunuzu da dahil ederek ona model olun. Çizdiğiniz bir resimde size eşlik etmesini, yaptığınız kurabiye için malzemeleri hazırlamasını isteyin. Hafta sonu balık tutmaya, fotoğraf çekmeye onu da götürün. Aile olarak beraber vakit geçirebilmek bütün çocukları mutlu eder.
- Çocuğunuza yeni ortamlar ve fırsatlar sunun. Çocuğunuz çevresini, objeleri tanıyarak; onların nasıl kullanıldıklarını, ne işe yaradıklarını öğrenerek ilgi alanlarını seçecektir.
- Çocuğunuzun farklı aktiviteleri ve malzemeleri denemesine fırsat verin ve onu başladığı aktiviteyi devam ettirme konusunda motive edin.
- Çocuğunuzun olabildiğince az bilgisayar ve tv ile vakit geçirmesini sağlayın; bilgisayarla ve tv ile geçirilen saatin yerine anne ve babasıyla beraber paylaşım içinde olacağı aktiviteler planlayın.
- Sanal ortamlar yerine çocuğunuza sportif faaliyetlerde bulunabileceği, yaz kampı, drama, dans gibi sosyal beceri anlamında kendini geliştirebileceği doğal ortamlar sunun.
- Çocuğunuzu arkadaş gruplarına, oyun gruplarına dâhil etmek, grup oyunlarına ve sporlarına yönlendirmek, sanatsal aktivitelere katılmalarını sağlamak hobiler edinmelerini ve bunları geliştirmelerini sağlayacaktır.
- Çocuğunuzu ilgilendiği uğraşlar ve edindiği hobiler için takdir edin.
Uzman Klinik Psikolog İrem Fırat
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)