3 Eylül 2019 Salı

Sınıf İçi İletişim




Sınıf ve okul çocuğun dünyasında ne anlam ifade eder?

Okul ve sınıf yaşantısı çocukların yaşamında oldukça yoğun bir yer işgal eder. Okul çağı çocukları zamanlarının büyük çoğunluğunu okulda geçirirler. Bu nedenle çocuğun okulda ve sınıf ortamında ne yaşadığı, kendisini nasıl algıladığı, nasıl ilişkiler içinde olduğu, okul çevresinden, arkadaşlarından ve öğretmenlerinden ne tür geri bildirim aldığı çok önemlidir. Çocuk bu geri bildirimlerle benlik değerini pekiştirir. Okul öncesi dönemde anne-babasının geri bildirimleri önemliyken okul döneminde daha çok okul çevresinin geri bildirimleri önem kazanır ve çocuk kendine güvenini ve kendine saygısını bu yolla geliştirir. Çocuk okulda kendini başarılı, değerli ve önemli hissediyorsa kendine güveni daha da gelişir. Hem öğrenmek keyifli bir aktiviteye dönüşür hem de okul sevilen ve özlenen bir yer olur. Ancak okul ortamında problemler yaşayan sık  uyarı alan, olumsuz yönleri vurgulanan ve bu nedenle arkadaşları tarafından dışlanan çocuklar hem okula gitmeye isteksiz olurlar hem de okumak-öğrenmek keyifli olmaktan çok sıkıntılı ve tatsız bir hal alacağı için çocuk okul ve okumak kavramlarını genel olarak olumsuz bir tavır geliştirebilir. Bu nedenle çocukların birinci sınıftan itibaren çocukların sınıf içinde takip edilmeleri, var olan problemlerin ortaya çıkartılıp gerekli müdahalelerin geciktirilmemesi büyük önem taşır.  Hem olası problemleri önlemek hem de var olan problemlere etkin bir müdahale yöntemi geliştirebilmek için öncelikle sınıfta iyi bir iletişim ortamının oluşturulması gereklidir. Kuralları çocukların ihtiyaç ve özelliklerine göre belirlenmiş, sınırların çocukların gelişimlerini engelleyici olmadığı ve duygu ve düşüncelerin rahatça ifade edilebildiği disiplin yöntemlerinin benimsendiği sınıf ortamları etkili iletişim açısından da en uygun ortamlardır.

Yaş ve cinsiyete göre farklılık var mıdır?
Birinci sınıf, çocukların yuvadan sonra ilk sosyal iletişim ortamı olması itibarı ile çocukların yaşamında çok daha büyük bir önem taşır. Bu yaştaki çocuklar ailelerinden aldıkları tek ilgiden sonra sosyal bir grubun parçası olmanın, yeni kurallara ve yepyeni bir ortama uyum sağlamanın sıkıntılarını yaşayabilirler. Bu uyum süreci tamamlanırken yine çocuğun kendini ve duygularını ifade edebileceği, kuralları yumuşak bir geçişle öğrenebileceği bir ortam sağlanması önemlidir. Birinci sınıfın ilk 2 ayı içinde genellikle çocuklar kurallara uymaya ve öğretime uyum sağlamaya başlarlar. Bu yaşta çocuklara kurallar öğretilirken onlarla bire bir ilişki kurulması önemlidir. Sosyal bir grubun parçası olmadan önce çocuk öğretmenle bire bir yakın ilişki kurma ve ona güvenme ihtiyacındadır. Bu aşamada öğretmenin çocuğu dinlemesi, onun zorluklarının farkına varması, anne-babayla iletişim halinde çocuğu hem okul ortamına ısıtması hem de kuralları öğrenmesine yardımcı olması gerekmektedir. İkinci sınıfta  okuma-yazma becerisinin de gelişmeye başlamasıyla çocuklar başarıyı daha fazla önemsemeye başlarlar. Bu nedenle başarılarının görülmesi ve takdir edilmesi önem kazanır.  Bu dönemde kurallara daha kolay uyum sağlayabilirler. Ancak yargılanma kaygısı olmadan  kendilerini rahat ifade edebilmeleri,  olası problemlerle baş etme becerisi kazanmaları ve bu konuda desteklenmeleri önemlidir. Bu nedenle disiplin uygulaması baskıcı ve tek taraflı olmamalı, çocukların da kararlara katıldığı, olumsuz ve istenmeyen davranışlarının kırıcı bir şekilde dile getirilmediği bir ortam yaratılmalıdır. Üçüncü sınıftan itibaren çocuklar kendi duygularını düşüncelerini ifade etmek konusunda daha fazla beceri kazandıkları için bu dönemde özgürce kendini ifade etmesine fırsat verilen çocuklar, kendilerini geliştirme fırsatı bulurlar. İstisnaları olmakla birlikte kız çocukların genellikle sözel yeteneklerinin daha fazla gelişmiş olduğu bilinmektedir. Yani kendilerini sözel olarak ifade etmek konusunda becerileri daha gelişmiştir. Bu nedenle iyi dinlenen ve duyguları anlaşılan kız çocuklar, kendilerini ifade etmeye daha istekli olacaklardır ve bu da olası problemlerin önlenmesi açısından önem taşımaktadır.

Sınıfta İletişim Temel İlkeleri

Sınıfta iletişimin varlığından söz edilebilmesi için hem öğrencilerin, hem de öğretmenin kendini rahat ve doğru bir şekilde ifade etmesi ve iletişim engelleri kullanılmadan karşılıklı anlaşılma hissinin yaşanması gerekmektedir. Öğrenciler nasıl davranmaları ve nasıl davranmamaları gerektiğini net olarak bilmelidirler. Bunun için de kuralların net bir şekilde belirlenmesi ve kurala uymamanın ceza nedeni olmasındansa kurala uymanın ödül ve takdir nedeni olması prensibi benimsenmelidir. Kurallara rağmen bazen çocuklar, kendi yaşadıkları sıkıntılar ve problemlerle ilgili olarak sınıf içinde problem yaratacak davranışlar sergileyebilirler. Burada öğretmenin çok dikkatli olması gerekmektedir. Çocuğun hangi duyguyu yaşadığı, bu davranışının nedeninin ne olabileceği dikkatle değerlendirilmelidir. Çocuğun her davranış problemi bir disiplin problemi gibi algılanmamalı, önce bu durumun çocuğun yaşadığı bir sıkıntıyla ilgili olup olmadığından emin olunmalıdır. Eğer çocukla ilgili bir sıkıntı söz konusuysa yapılması gereken şey çocuğu dinlemektir. Duygusu anlaşılarak çocuğun da bu duyguyu fark etmesine yardımcı olmak gerekmektedir. Çocuk ancak anlaşıldığını hissettiği zaman problemiyle baş etme gücü kazanabilir. Eğer çocukların davranışları öğretmeni kızdıracak nitelikteyse ve başka bir problemle bağlantılı değilse bu durumda da öğretmenin kendi duygularını ve kendisini kızdıran davranışı açıklıkla ifade etmesi gerekmektedir. Bunun yerine nasıl davranmalarını istediğini de ifade etmelidir. Bu iletişim şekli çocukların kendi aralarındaki iletişim biçimi için de bir model oluşturacaktır. Eğer öğretmen sınıfta her türlü problem karşısında bağırıyor ve çocukları suçluyorsa çocuklar da oyun sırasında ve birbirleriyle ilişkilerinde suçlayıcı, kırıcı ve kavga eğilimli olacaklardır. Öğretmen çocukları dinlediğinde, bir sorun olduğunda kendi olumsuz duygularını ben dili ile çocukları kırmadan ifade ettiğinde, çocukların duygularını anlama ve keşfetme konusunda istekli davrandığında çocuklar da kendi aralarında benzer türde bir iletişim kurmaya başlayacaklardır.

Ebeveynlerin ve eğitimcilerin sınıf yapısındaki olumlu-olumsuz rolleri ve bu rollerin etkileri

Çocuklar bir çok konuda olduğu gibi iletişim kurma ve sorun çözme konusunda da önce anne-babalarını ardından da öğretmenlerini model alırlar. Anne-babalar evde çocuklarıyla etkili iletişim kurabilirlerse, herkesin söz hakkının olduğu, demokratik, sınırları belli disiplin yöntemleri uygulayabilirlerse, çocuklar okuldaki kurallara daha kolay uyum sağlayacaklardır. Ev ortamında  kendilerini ifade etme becerileri gelişmiş olan çocuklar sınıf ortamında da problemlerle daha kolay baş edebilirler. Sınıfta ise eğitimcilerin anlatan-dinleyen türündeki tek yönlü iletişim yerine karşılıklı duygu ve düşüncelerin ifade edilebileceği çift yönlü iletişim yöntemini tercih etmeleri gerekmektedir. Burada eğitimcilerin hem iletişim yöntemlerini iyi bilmeleri hem de kendilerini iyi tanımaları gerekmektedir. Aslında eğitimcilerden beklenen “mükemmel insan” olmaları değildir. İyi bir iletişimle aslında mükemmel olmak gerekmez. İletişim aksine insani yanımızın her iki tarafı da incitmeyecek ve karşılıklı anlaşılmış olma hissini sağlayacak şekilde ortaya konulmasından başka bir şey değildir. Yani öğretmen kızgın da olabilir, keyifsiz de olabilir. Tıpkı diğer bütün insanlar gibi… İyi ve etkili iletişim önce kendimizi tanımakla başlar. O gün daha gergin ve sinirli isek bunu uygun bir dille ifade etmeli ve bunu karşılıklı bir çatışmaya dönüştürmemeliyiz. Kızgınlığı doğru ifade etmek çocuklar için de çok önemlidir. Çünkü genellikle ifade edilemeyen kızgınlıklar, öfke patlamalarına veya saldırganlığa dönüşebilmektedir. Bu da okullarda ciddi sorunların yaşanmasına neden olmaktadır. Bu nedenle hem anne-babaların, hem de öğretmenlerin kızgınlığı doğru ifade etmeleri ve kızgınken de doğru iletişim kurmak konusunda model olmaları çok önemlidir.

Mevcut eğitim sisteminde sınıf yapısı nasıl? Neler Yapılabilir?

Eğitim sistemimiz sınıf yapısıyla ilgili daha çok fiziksel özellikleri vurgulamaktadır ve çocukların psikolojik ve zihinsel ihtiyaçlarının karşılanması konusunda hedefler belirlenmekle birlikte bu hedeflere nasıl ulaşılacağı daha çok öğretmenlerin insiyatifinde olmaktadır. Öğretmenler iletişim becerileri konusunda kendilerini geliştirmişlerse ve çocuklarla çift yönlü, çocukları da aktif kılan bir iletişim yöntemi uygulayabiliyorlarsa çok fazla problem yaşanmamaktadır. Ancak geleneksel yöntemlerle çocukları disipline etmeye çalışan, bir problem yaşandığında öğretmenin konuşup öğrencinin dinlediği tek yönlü bir  iletişim uygulayan bir öğretmenin sınıf içinde problem yaşama olasılığı çok yüksektir. Üstelik böyle bir sınıfta çocukların iç disiplin kazanmaları mümkün olmayacağı için öğretmenin görme alanı dışına çıkan çocukların benzer, istenmeyen davranışları sıkça tekrar etmeleri söz konusu olacaktır. Sınıf mevcutlarının fazlalığı da düşünüldüğünde geleneksel yöntemlerin hiç işe yaramadığı, öğretmenin, bağıran, kızan, kuralların bekçiliğini yapan adeta polis rolünde olduğu sınıflarda işler karmakarışık bir hal almaktadır. Oysa etkili iletişim yöntemiyle çocukların her biri birey olarak değer görmektedir. Davranışlarından kendileri sorumludurlar. İstenen davranışları sergilediklerinde takdir ve övgü alırlar. Bir problem yaşadıklarında bunu ifade etmeyi ve çözüm için çaba göstermeyi öğrenmişlerdir.

Sınıf içi iletişim nasıl düzeltilebilir?

Öğretmenlik belki de en zor meslek. Sürekli gelişmeyi, öğrenmeyi, yenilenmeyi gerektiriyor. Hem hep enerjik olmak gerekiyor hem de yöneticilik vasıflarıyla donatılmış olmak. Bunun yanı sıra çocukları sevmek, çocuk psikolojisini bilmek, çocukluk çağının ruhsal problemleri hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor. Bütün bunlar gerçekten bu mesleği çok sevmeyi gerektiren faktörler. Etkili iletişim de her zaman doğuştan getirdiğimiz yapısal bir özellik değildir. Bu konuda eğitim görmeyi, çaba göstermeyi gerektirir. Her öğretmenin bu beceriler konusunda kendisini geliştirmesi, duygu ifadesi, duyguları anlama, kızgınlığın ben diliyle ifadesi, dinleme (etkin dinleme) gibi iletişim kavramlarını öğrenmesi bu becerileri uygulama pratiği kazanması gerekmektedir. Kalabalık sınıflar, tanınamamış problemler ve bu problemleriyle baş başa bırakılmış binlerce çocuk öğretmenlerimizin ellerine bırakılmış durumdadır. Yaşanan problemlere daha duyarlı ve daha eğitimli bir bakış şart görünmektedir. Sorunların çeşitliliği, büyüklüğü yıldırıcı olmamalı aksine beceri geliştirerek problemler en aza indirilmeye çalışılmalıdır. Etkili iletişim yönteminin öğrenilmesi, uygulanması hem var olan problemlerin en aza indirilmesi konusunda etkili olacaktır, hem de öğretmene yardımcı bir yöntem olduğu için öğretmenin ağır yükünü hafifletecektir. Bu konuda öğretmenlerimizin bireysel çabaları elbette etkili olmaktadır. Ancak bu konunun bir eğitim politikası olarak ele alınması ve tüm öğretmenlerimizin iletişim becerilerini öğrenmelerini sağlayacak hizmet içi eğitim programlarının uygulanması eğitim alanında yaşanan birçok sorunun hafifletilmesini sağlayacaktır.

Belgin Temur
Uzm. Pedagog

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder