27 Mart 2020 Cuma

Salgının Ruhsal Hayatımız Üzerindeki Etkisi

Hepimizin tamamen hazırlıksız yakalandığı salgın karşısında tabii ki en yoğun hissettiğimiz duygu; kaygı. Her evde farklı düzeyde her bireyde farklı şekilde hissedilen ve farklı tepkilere neden olduğu düşünülse de toplum olarak birbirimize gerek sosyal medya gerekse yüz ifadelerimizle dahi kaygıyı da bulaştırdığımızı düşünebiliriz.
Yetişkinler ve çocuklar arasında birtakım farklılıklar olmakla beraber ortak duygular da yaşanmakta.. Çocuklar için en belirleyici etken tabii ki evdeki duygusal atmosfer ve anne babanın bu durum karşısındaki baş etme yolları..
Belki de hem birbirimize hem de çocuklara nasıl duygular yansıttığımızı; onlara ne kadar güven verebildiğimizi görebilmek adına öncelikle yetişkinler olarak bizlerin genellikle nasıl tepkiler verdiğimizi düşünmemiz gerekmekte..
Bazılarımız salgının yarattığı tehdit karşısında yapılan uyarılara karşı daha umursamaz, duyarsız bir tavır sergileyebilmektedir; bu kişiler otoritelerin uyarılarını yokmuşçasına daha çok gerçekliği inkar yoluyla bu kaygıyı savuşturmaya çalışmaktadır.. Bu kişiler genellikle gerçeklikle baş etmekte zorlanan ve problem çözme becerileri daha zayıf olan kişiler olarak düşünülebilir.. Tabii bu noktada böylesi olağanüstü bir durumda hem kendilerine hem de çevrelerindekilere zarar verme ihtimalleri de artmaktadır..  Bazıları ise kaygı ve panik duygularını çok üst seviyede yaşar ve muhakeme etmekte zorlanırlar; aşırı önlem alır (marketlerde görülen aşırı tüketim) ; bi nevi hayatı olabildiğince durdurarak aslında salgının zararlarını kontrol altına almaya çalışır gibi görünse de kaygılarını dindirmek ve sakinleşmek için yollar aramaktadırlar..
 Öte yandan tabii ki hepimiz için ortak duygu olarak her dakika değişen gündem sonucu ortaya çıkan belirsizlik duygusunun artmasıyla; yaşamımız üzerindeki kontrolün azaldığını hissediyoruz. Çok kısa süreli neredeyse anlık planlar yapıp endişeyle süreci izliyoruz. Kafamızda bir sürü acaba sorusu.. Dışarı çok gerekli nedenlerle dahi çıksak eve dönerken virüs kaptım mı acaba ile başlayan sorular ve önlemler silsilesiyle ruhumuzun üzerinde ne kadar yük olduğunu zamanla daha çok farkedeceğiz.. Önümüzü görememek, hayatın rutin akışının durması, bitmesi o kadar da zor ki; belki öfkemizi de çok yoğun yaşıyoruz ve gergin, aksi geçen çokça zamanımız oluyor. Hem kendimize hem çevremize bu duygular tabii ki yansıyor.. Anne babalar çocuklarıyla, marketçi müşterisiyle, çocuk da anne babasıyla..
Zamanla kaygı ve korkuları devam eden-ki salgının hayatımızı etkileyeceğini düşündüğümüz diğer alanlar(sosyal, ekonomik vs..) için de bu duyguların artacağını tahmin etmek zor değil- hem de daha öfkeli, daha fazla yaşamdan alınan tatminin azlığı ve değersizlik duygularını artmış olarak hissedebiliriz.. İşte tam bu noktada akıldan hiç çıkarılmaması gereken temel nokta yaşanan durumun olağandışı bir durum olmasıdır. Bu hissedilebilecek duyguların hepsi çok çok olağan oysa ki.. belki de tüm insanlığın ortak duyguları denebilir salgının boyutlarını düşünecek olursak.. Bize düşen olabildiğince kontrolün bizde olamayabileceğini unutmamak.. her yeni durumda olduğu gibi insanın temelde doğuştan getirdiği bir becerisi olan uyum sağlayabilmek aslında bize umut veren kısımdır. Var olan yeni duruma zamanla tüm bu zorlayıcı duyguları inkar etmeden; olabildiğince paylaşarak ve dayanışma içerisinde kalarak daha katlanabilir hale getirebiliriz.. Kendi dayanıklılığımızı arttırmak için genelgeçer ‘güçlü ol güçlü görün’ klişeleri bize daha dayanıksız, sahte ve korunmasız bir yol sunar. Oysa ki zamanın gerçekliği çok ağır yaşanmakta..  Başta kendimize karşı bir farkındalık geliştirerek işe başlanmalı.. Belki bu günleri bir yerlere not etmeye başlamak.. Sözcüklere dökmek; gerek yazarak gerek de sesli paylaşarak.. Her duyguyu olabildiğince aktarabilmek; yaşadığımız bu acılı, zorlu günleri daha dayanıklılıkla atlatabilmemize katkı sağlayacaktır.. Başka bir mesele de unutmamak gerek ki bu duyguları yaşayan tek biz değiliz! Evine kapanmış, kendi içine gömülmüş binlerce milyonlarca kişi sizinle benzer hislerde.. Fiziksel olarak aynı ortamlarda olamasak da hayatta destek alabildiğimiz her kim var ise onlarla bu zorlu günleri konuşarak; gerek ağlayarak gerek gülerek yükünüzü hafifletmek çok da zor olmasa gerek.. Unutmayın o da korkuyor, o da elini defalarca yıkıyor kendisine ve çevresine zarar vermemek için, o da artık bitsin parka bahçeye çıkalım, gidip bir kahve içemeyecek miyim ben diyerek umutsuzluğa düşüyor.. En yakınınızdan en uzağınıza herkes.. İnsanlar böyle zamanlarda hiç konuşmadan bile ortak duygularda birbirine destek olabilmeyi, birbirinden güç alarak ötekine yaslanabilmeyi sağlayabiliyor.. Bir açıdan bu zor günler; her ne kadar tekrar yaşanması asla istenmese de; insanlar arasındaki yakınlığı, samimiyeti ve güveni de arttırmış oluyor..
İnsanoğlu bu dönem bir gün bittiğinde; hem aklen hem de kalben bir ay önceki halinden çok farklı olarak çıkacak bu süreçten; hem toplumun hem de bireyin yaşadığı bu zorlu süreç kimimizde bazı hasarlarını bırakıp gitmiş olacak kimimizi de daha dayanıklılığı artmış olarak bırakacak gibi görünüyor..
Olabildiğince var olan yeni zorlu duruma adapte olabilmek ve zor şartlarda durabilmeyi, hissedebilmeyi ve hem şimdi hem de salgın bittiğinde tüm bu süreci belki de yıllarca konuşarak yaşanan etkileri azaltmaya çalışmak için şimdiden harekete geçmek ve kendi ruhsal hayatımızda neler yaşandığına kulağımızı kapatmamayı öğrenmemiz gerekiyor..
Uzman Klinik Psikolog Emre Altınel

25 Mart 2020 Çarşamba

Karantina Döneminde Çocuklu Evde Yaşam

Bildiğimiz gibi COVİD 19 dolayısıyla uzun süredir evlere kapanmış şekilde yaşıyoruz ve bu sürecin daha ne kadar süreceği belirsiz. Bu zor dönemde, çocuklar da anne babalar kadar zorluk yaşıyorlar. Alışık oldukları hareketli ve sosyal hayattan uzaklaşıp eve kapanmaları gerekiyor ve çocuklar evde sıkılıyorlar. Bu da evdeki bazı kuralların ve düzenin gevşemesine ve anne babalarında zorlanmalarına neden oluyor. Oysa bu dönemde evdeki kuralların korunması ve belirli bir düzen yaratılması ruh sağlığı ve evdeki huzurun devamlılığı için çok önemli. Bu karantina döneminde evde çocukla yaşamanın belirli zorlukları var ancak püf noktalarına dikkat ederek süreci kolaylaştırmak mümkün.
Öncelikle çocuklar evdeki düzeni ve kuralları bozmaya çalışıyor ve sürekli yaramaz davranıyorlarsa bunun arkasında bir duygu olduğunu bilmek ve bu duyguyu aramak önemlidir. Yaşadıkları stres, kaygı ve korkuyu dışa vuruş şekilleri kuralları bozup, yıkıcı davranmak olabilir. Bu dönemde çocukları dinlemek ve anlayış göstermek gereklidir. Çocuklara bu dönemin geçici olduğu ile ilgili güven vermek ve onun karşısında da sakin bir şekilde durabilmek rahatlamasını sağlayabilir. Unutmayın, çocuklar sizin kaygınızı her zaman anlayabilir. Oyun oynarken bile sizi dinlerler ve kaygınızı gözlemlerler. Bu da daha fazla korkmasına neden olabilir. Anne baba olarak sizin doğru bilgiler edinip, uyarı ve önlemlere uymanız ve çocuğunuza bu şekilde örnek olmanız daha faydalı olacaktır.
Çocukları ve anne babaları zorlayan başka bir durum da belirsizliktir. Evde ne kadar durmaları gerektiği hakkında ya da okulun ne kadar kapalı olacağı konusunda bilgi verememek çocuklarda belirsizlik yaratır. Bu belirsizliği ortadan kaldıramadığımız için çocuğumuzu rahatlatmaya çalışabiliriz. Bilim insanlarının, virüsü durdurmak için çok fazla çalıştığını ve virüs çocuklara geçse bile  çocukların genelde çok hasta olmadığını sadece grip olarak atlattığını söylemek işe yarayabilir. Bu dönemde, çevrelerindekini korumak için (özellikle anneanneleri, dedeleri) evde kalmalarını gerektiğini söylemek de gereklidir. Evde durmanın zaman zaman zor ve sıkıcı olduğunu anladığınızı ancak virüsün yayılmasını azaltmak ve durumun biran önce normale dönmesini sağlamak için bunun bir zorunluluk olduğunu söyleyebilirsiniz. Çocuğunuzun, istediği zaman sizinle bu konularda ya da herhangi bir başka konuda konuşabileceğini hatırlatmak ve kaygılandığı konular üstüne karşılıklı konuşmak çocuğunuzu rahatlatabilir.
Karantina da kaldığımız dönemde, mahrum kaldıkları bazı etkinliklerin yerine bir alternatif koymak da kurtarıcı olabilir. Örneğin anneanne ve dedesini çok ya da arkadaşlarıyla oyun oynamayı özleyen bir çocuk için, internet üzerinden görüntülü arama yapıp oradan konuşmalarını sağlayabilirsiniz. Beraber daha fazla zaman geçirip, oyunlar oynayıp sıkılmasını engelleyebilirsiniz. Bu süreçte, anne baba olarak kendinizi ruhsal olarak fazla yormamanızı da öneririz. Çocuğunuz ile her an ilgilenmek bir noktada size bıkkınlık duygusu yaratabilir. Unutmayın, çocuklar kendi kendilerini oyalayabilirler zaman zaman buna da izin vermek gereklidir.
Karantina dönemini kolaylaştıracak bir başka önemli noktada bir düzen oluşturup bu düzeni koruyabilmektir. Anne ve babanın çocuklarına model oldukları unutulmamalıdır. Sabah kalkıldığında üstlerin değiştirilmesi, yemek saatlerinin atlanmaması ve var olan kurallara uygun şekilde davranılması(uyku saati, ekran süresi gibi) rutine devam etmenin örnekleri arasında sayılabilir. Kurulu düzenin devam ettirebilmesi hem çocukların ruhsal sağlığını olumlu etkiler hem de bu zor dönemi anne babanın kolayca atlatmasını sağlar. Düzenin devam ettirebilmesi adına istikrarlı ve net olmak önemlidir. Çocuklara sınırlar öğretilmelidir ve sınırlara maksimum oranda uyum sağlanmalıdır.
Düzeni koruyabilmek adına, çocuklara haftalık bir program yapılabilir. Çocuklar okullarda ders programına göre hareket ettiğinden bu sisteme alışıklardır.  Ev için bir zaman çizelgesi yapılıp, günler önceden planlanabilir. Bu zaman çizelgesine derslerine yanında oyun süreleri, yemek ve anne baba ile geçirilecek zamanın eklenmesi unutulmamalıdır. Yapılan program ile zaman daha rahat geçirilebilir. Çocuğun ne zaman ne yapacağını önceden programlı olması güne daha huzurlu başlamasını sağlayabilir. Zaman çizelgesi yapmaktaki önemli nokta bunu çocukla beraber hazırlamaktır aksi takdirde uyum zorlaşabilir.
Yaşadığımız dönem zor ve sıkıntılı bir dönem olsa da, bu dönemi bir avantaja çevirmek de mümkündür. Anne ve babalar yoğun hayat temposundan dolayı, çocukları ile az zaman geçiriyorlar. Karantina dönemi bu eksikliği tamamlamak adına bir şans olarak görülebilir. Çocuklar ile beraber etkinlikler yapmak(yemek, yapboz, kutu oyunları, temizlik, spor egzersizleri) anne-baba ve çocuk arasındaki ilişkinin kuvvetlenmesini sağlayabilir. Eğlenmenin dışında mutlaka akademik gelişmesine de devam etmesi adına çocuğunuzu teşvik edebilirsin. Özellikle de kitap okumasını, aile ile beraber yapılacak etkinlikler arasına ekleyebilirsiniz. Ailecek bir hedef belirleyin(günde 20 sayfa iyi bir başlangıç olabilir) ve beraber bu hedefe ulaşmaya çalışın.
Bütün dünya Korona Virüsü nedeniyle zor bir dönemden geçiyor, bu konuda bizim yapabileceklerimizin başında ise evde kalıp virüsün yayılmasını yavaşlatmak var. Karantina sürecinde evde kapalı kalmak bazen ne kadar zor olsa da, evde  çocuklarımızı ile yapabileceğimiz birçok etkinlik var. Karantina zamanını çocuklarımız ile kolay atlatmak adına yapılabileceklerden bahsettik ama hepsinden önemlisi çocuklarımıza empatik yaklaşıp yaşadıklarını anlamaya çalışmak ve onunla konuşmak. Unutmayın, evde hayat var!

Psikolog Pınar Şara Kalkanlı

14 Mart 2020 Cumartesi

"Çocukla Kaliteli Zaman Geçirmek" Ne Anlama Geliyor ?

Uzmanlar son yıllarda çocukla geçirilen zamanın miktarının değil, kalitesinin önemli olduğunu savunuyorlar. Anne-babalar ise, çocukla kaliteli zaman geçirmenin ne demek olduğunu merak ediyorlar. İşte bu sorunun yanıtı... 

Bir ailede hem anne hem baba çalışıyorsa, en çok da çocuğa fazla zaman ayıramamaktan şikayet edilir. Uzmanlar bu durumdaki anne-babaların, bu konuda endişelenmelerinin yersiz olduğunu, çünkü çocuğa ayrılan sınırlı zamanda bile, onunla geçirilen kocaman boş bir günden daha fazla yararlı aktivite yapılabileceğini belirtiyorlar. Son zamanlarda bizim de dergimizdeki haberlerde sıkça gündeme getirdiğimiz "kaliteli zaman" kavramının ne demek olduğunu ve anne-babaların bunu nasıl gerçekleştirebilecekleriyle ilgili bilgileri, Mavi Psikolojik Danışmanlık Merkezi'nden Uzman Psikolojik Danışman Belgin Temur anlattı.

Çocukla geçirilen kaliteli zaman

Anne-babaların çocuklarıyla yeterli zaman geçiremediklerinde, bu durumun çocukları üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği konusunda kaygılar yaşadıklarını belirten Uzman Psikolojik Danışman Belgin Temur, sözlerine şöyle devam ediyor: “Özellikle çalışan ve dolayısıyla çocuklarıyla baş başa geçirilecek zamanları yetersiz olan anne-babalar, bu kaygıyı daha yoğun yaşarlar. Yoğun iş temposu, başka yaşam zorunlulukları, zaman zaman anne-babaların eve çok geç saatlerde gelmelerine ve bu nedenle de bazen neredeyse çocuklarıyla hiç görüşememelerine neden olabiliyor. Bu noktada uzmanlar çocuklarla geçirilen zamanın miktarının değil, kalitesinin önemine dikkat çekiyorlar. Ancak birçok anne-baba, “kaliteli zaman” denen kavramın ne olduğu hakkında net bir bilgiye sahip değil.”

Kaliteli zaman ne demektir?

Çocukla kaliteli zaman geçirmenin ne demek olduğunu ise Belgin Temur şöyle anlatıyor: “Tüm insan ilişkilerinde olduğu gibi çocuk ile anne-baba ilişkisinde de zamanın paylaşım, etkileşim ve karşılıklı duygu alışverişi şeklinde geçirilebilmesi önemlidir. Fiziksel olarak bir arada bulunmak, çocuklar için zamanın birlikte geçirilmesi anlamına gelmiyor. Çocuklar, anne-babalarının kendi dünyalarına aktif bir şekilde katılımına ihtiyaç duyarlar. Birlikte geçirilen zamanın mümkün olduğunca; çocuğu dinlemeye, anlamaya, ihtiyaçlarını, sevinçlerini, mutluluklarını, kızgınlıklarını, üzüntülerini ve kaygılarını anlamaya yönelik olarak geçirilmesi esastır. Ayrıca çocuklar kendi dünyalarındaki heyecanları anne-babalarıyla paylaşmaya ihtiyaç duyarlar. Kendileri için önemli olan her şeye anne-babanın da aynı ilgi ile katılımını beklerler. İşte çocukla geçirilen zamanın böyle bir paylaşım içinde geçirilmesi durumunda, zamanın kaliteli olmasından söz edilir.”

Çocuğu tanımanın önemi

Uzman Psikolojik Danışman Belgin Temur, çocukla kaliteli zaman geçirebilmek için onu tanımanın çok önemli olduğunu vurguluyor ve bunun nasıl gerçekleşebileceğini de şöyle anlatıyor: "Anne-baba olmak birçok beceriyi ve hassasiyeti gerektirir. Çocuğun doğumundan itibaren onu izlemek, tanımak, ihtiyaçlarını, özelliklerini, farklılıklarını ve duygularını ifade ediş biçimini kavramak gerekir. Çocuğun söylediklerinin, davranış ve tutumlarının altındaki mesajları kavrayabilmek, söylediği ile söylemek istediği arasındaki farkı gözlemleyebilmek dikkat gerektirir. Bazen çocuklar, bazı ihtiyaçlarını talep etmezler. Burada onun ihtiyacını fark etmeniz önemlidir. Her çocuğun kendini ifade ediş biçiminin farklı olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle öncelikle çocukların bebekliklerinden itibaren çok dikkatlice gözlenmeleri önemlidir. Çocukla geçirilecek zamanın içeriğinde hem birtakım becerilerin geliştirilmesine olanak verilmesi hem de oyuna yer verilmesi gerekir. Bu içeriğin belirlenmesi için de çocuğun çok iyi tanınması gerekir. Çocuğun bireysel özelliklerinin tanınmasının yanı sıra, belirli yaşlara ait gelişimsel ve psikolojik özelliklerin de bilinmesi önem taşır. Örneğin bir çocuğun yaşadığı korkuların o yaşa ait doğal bir korku mu, yoksa fobi mi olduğunu ayırt edebilmek ve ilişkide kullanılacak dili belirlemek önemlidir. Bir önemli konu da, çocuğun yaşına uygun olarak yapabileceklerinin ve yapamayacaklarının ayırt edilmesidir. Eğer anne-babalar çocuklarının bazı becerilerinin gelişmesi için fırsat yaratmazlarsa, çocuklar yaşlarına ait becerileri geliştiremezler. Örneğin eline hiç kalem verilmeyen bir çocuk, çizgi çizme becerisini geliştiremeyecektir. Birlikte geçirilecek zamanın içeriğinde, çocuğun yaşına ait becerileri sergileyebilmesine ve geliştirmesine fırsat vermek de önemlidir. Bazen de tam tersi olarak aileler, çocukların gelişim düzeylerinin çok üzerinde bazı becerileri sergilemeleri konusunda çocukları zorlayabilirler. Böyle bir tutum da çocuğun yoğun performans kaygısı ve yetersizlik duygusu yaşamasına neden olabilir. Yine bazı çocuklar, yaşadıkları değişik duygusal ve algısal sorunlar nedeniyle bazı becerileri, yaşıtlarına göre daha geç geliştirebilirler. Böyle bir durumda da çocuğun yapabileceğinden daha fazlasını beklemek, aynı tür kaygılara ve yetersizlik duygularına neden olabilir, bu da çocuğun daha da başarısız olmasına neden olabilir.

Birlikte geçirilen zamanda neler yapılabilir?

Uzman Psikolojik Danışman Belgin Temur, anne-babaların, çocuklarıyla kaliteli zaman geçirebilmeleri için başvurmaları gereken yöntemleri şöyle anlatıyor: 

Çocuğunuzla oyun oynayın 

Çocuk denince akla gelen ilk şey oyundur. Çocuklar dünyayı oyun aracılığıyla tanırlar. Oyuncaklar, çevredeki objeler, kişiler, olaylar, doğa, yapılar, araçlar, hayvanlar ve yollar çocuklar için oyun, öğrenme ve eğlence malzemesi olabilir. Bu nedenle de anne-babanın oyun oynaması, oyunun bir parçası olması veya oyuna aracılık edebilmesi çok önemlidir. Oyun, hem çocuğun ihtiyacını karşılayan hem de anne-babanın çocuğu yakından tanımasını ve takip etmesini sağlayan bir aktivitedir. Oyun oynarken çocuğun özgür olması, kendini rahat ifade edebilmesi ve yargılanmaması önemlidir. Anne-babaya çocuksu veya bebeksi görünen bir oyun ve oyuncak, çocuğun önemli bir ihtiyacını karşılıyor olabilir. Oyun oynayabilmek, anne-baba için her zaman kolay değildir. Bazı kişilerin böyle bir yatkınlığı olmayabilir. Böyle bir durumda da oynayabileceğiniz, keyif aldığınız oyunlarla, keyif almadıklarınızı birbirinden ayırmak önemlidir. Belki de anne-babanın oyun paylaşımı yapmaları gerekir. Örneğin anne, evcilik oyununu daha keyifli oynayabilirken, baba da top ve bahçe oyunlarında çocuğa eşlik edebilir. Çünkü sıkılarak, keyif almadan oynanan oyunlar, çocukların da sıkılmasına ve oyundan tatmin olamamalarına neden olur. Tabii tüm oyunlar sizi sıkıyorsa, bu durumda çocuğunuzla oyun paylaşabilme olasılığınız olmayacaktır. Bu nedenle her anne-babanın oyun öğrenmek, oynamak ve yatkınlık kazanmak konusunda çaba sarf etmesi gerekir.

Onu gözlemleyin

Oyunda çocuğu gözlemek ve duygularını ifade etmesi için ortam yaratmak da önemlidir. Özellikle okul öncesi yaşlarda evcilik ve kukla gibi hayal gücüne yönelik oyunlar çocukların iç dünyalarını yansıtmaları için çok önemlidir. Bu tip oyunlar için gerekli malzemelerin bulundurulması da bu açıdan önem taşır. Ayrıca resim de çok önemli bir oyun ve ifade aracıdır. Çocuklar dış dünyayı, kendi duygularını ve yaşadıklarını resim ve boyalar aracılığıyla genellikle çok açık bir şekilde ifade ederler. Bu nedenle bol bol resim malzemesi almak ve bu konuda onu desteklemek önemlidir. Tüm diğer oyun ve aktivitelerde olduğu gibi resim yapması sırasında da çocuğa öğretici davranmak yerine, onu serbest bırakmak önemlidir. Örneğin çocuğun kırmızıya boyadığı bir bulutun ısrarla maviye boyanmasını istemek yerine, boyadığı kırmızı bulutun onun için ne ifade ettiğini konuşmak, birlikte geçirilen zamanın daha kaliteli hale gelmesi anlamına gelecektir. Elbette ki çocuklara bilgiyi öğretmek de önemlidir. Ancak özellikle oyun sırasında bu zamanın bir paylaşım ve rahatlama zamanı olduğu unutulmamalı, çocukta performans kaygısı yaratacak şekilde öğretici ve zorlayıcı olmamaya özen gösterilmelidir.

Çocuğunuza karşı empatik olun

Kaliteli zamanın içeriğinde en önemli hususlardan biri de çocukların duygularının anlaşılması yani empatik olunmasıdır. Empati; karşınızdakinin duruşundan, bakışından, söylediklerinden, bazen söylemediklerinden ne hissettiğini anlamaya çalışmak ve bunu ona geri bildirmek anlamına gelir. Çocukların da tıpkı yetişkinler gibi daha kolay ifade ettikleri duygular vardır. Örneğin çocuklar öfkeyi daha kolay ve çabuk ifade ederler. Ama genellikle öfkenin altında daha farklı, bazen yumuşak, üzücü, sıkıntı veren başka bir duygu olabilir. Sizin bu altta yatan duyguyu anlayabilmeniz ve bunu çocuğa fark ettirmeniz önemlidir. Çünkü ifade edilen duygular, kabul göreceğinden kuşku duyulmayan duygulardır. Eğer siz çocuğunuzun her türlü duygusunu kabul edeceğinizi ona fark ettirirseniz, onun da bu duyguları ifade edebilmesi kolaylaşacaktır. Empati, birçok kişide doğuştan var olabilen, ama aynı zamanda öğrenilebilen bir beceridir. Ancak üzerinde düşünmeyi ve çalışmayı gerektirir. Söylenen sözlerden direkt anlamlar çıkarmaya alışık olmanız durumunda, söylenenin altında yatan gerçek duyguyu anlama fırsatını da kaçırabilirsiniz. Bu nedenle, empati kurabilmek her anne-babanın öğrenmesi gereken bir beceridir."

“BİRLİKTE YAPILANLARDAN ÇOCUK TATMİN OLMALI”
Çocukların anne-babalarıyla birlikte oldukları zamanlardan keyif almaları ve doyuma ulaşmaları için neler yapılması gerektiğiyle ilgili önerileri şöyle: “Çocuğunuzla geçirdiğiniz kısa zamanda onunla açık, yakın, anlayan, dinleyen bir rolde ilişki kurabilirseniz, çocuğunuzun da böyle bir zamandan tatmin olma olasılığı artacaktır. Böylece birlikte olunan zamanlara problem taşınmayacaktır. Çocuklar, ailece birlikte olunan zamanlar gergin geçtiğinde, anne-babadan ilgi alma yolu olarak kızgınlığı, agresyonu ve problemler yaratmayı kullanırlar. Oysa birlikte kaliteli zaman geçirmek, çocuğu tatmin edeceği için, anne-baba ile ilişki için, olumsuz bir yöntem denemesine gerek kalmayacaktır.” 

Oyun, hem çocuğun ihtiyacını karşılayan hem de anne-babanın çocuğu yakından tanımasını ve takip etmesini sağlayan bir aktivitedir. 


Uzman Pedagog Belgin Temur