21 Nisan 2020 Salı

Çocuklarda Korkular

İnsanlar yaşamlarını ya da güvenliklerini tehdit eden durumlar içine girdiklerinde korkarlar ya da kaygılanırlar; çünkü bu hayatta kalabilmek için verilen doğal bir tepkidir. Bireyler içinde bulundukları durumda kendilerini koruyabilmek için ne yapmaları ve ne gibi önlemler almaları gerektiğine, yaşadıkları korkunun ya da kaygının etkisiyle karar verirler. Kaygı, kişinin bir olay ya da obje ile karşı karşıya kaldığında yaşanılan bu durumu kendi yorumlarına dayanarak bir tehdit olarak algılaması sonucu, bedensel, duygusal ve zihinsel olarak hissettiği bir huzursuzluk halidir.Dolayısıyla yaşanılan kaygıya tam olarak neyin neden olduğu belirsizdir.Korku ise gerçek, dışarıdan gelen bir tehlikeye karşı gösterilen duygusal bir tepkidir; yani kaynağı bellidir. Korkunun kaynağı belli olduğu için kişi, korku duygusuna vesile olan olay, durum ya da objeden uzaklaştığında rahatlar.
Çocuklarda korkular gelişimlerinin bir parçası olarak okul öncesi dönemde ortaya çıkmaya başlar. Aslında her yaş döneminin kendine özgü korkuları vardır; yani çocuk gelişim basamaklarını atladıkça yaşadığı korkular da şekil değiştirir. Doğumdan sonraki ilk bir yıl içerisinde bebeklerin en büyük korkusu ona bakım veren kişiden ayrı kalmaktır. Yabancı suratlar görmek onları ürkütür. Çok büyük objeler, hayvanlar, yüksek sesler de 2 yaşına kadar bebekler için korkutucu olabilir. 3-4 yaş döneminde ise palyaço gibi büyük ve renkli şekiller, böcek, hayvan ve ayrılık gibi korkulara ek olarak çocuklar sıklıkla karanlıktan korkmaya başlarlar. Ayrıca bu yaş döneminde çocukların hayal güçleri de oldukça güçlü olduğu için yaşadıkları korkularla ilgili çeşitli sorular sorabilirler. Sizden aldıkları cevaplardan ya da çevrede duydukları ya da gördükleri olaylardan etkilenerek kaygı uyandırabilecek düşünceler içine girebilirler. Sağlık, ölüm ya da canlarının acıması ile ilgili yeni korkular üretebilirler. 5 yaş itibariyle suç, şiddet, kavga içeren görüntülerden, dış dünyadan, fırtına, deprem gibi doğal afetlerden korkmaya başlayabilir;  tanımadıkları kişilerden zarar gelebileceğini düşünebilirler. 6 yaş civarında tüm bu korkulara ek olarak hayalet, canavar, hayali kahramanlar gibi doğaüstü varlıklardan korkma dönemi başlar. Günlük yaşamla ilgili korkular 7-8 yaş civarında görülmeye başlarken, ölüm korkusu, sınavlarda başarısız olmaktan, verilen görevi eksik yapmaktan duyulabilecek korkular ise 9 yaş itibariyle kendisini gösterebilir.  Bu korkuların birçoğu gelişimsel olduğu için geçicidirler de; çocuğun kendini güvende hissetmesi ile de azalırlar. Ancak çocuğun yaşadığı bu korkular günlük yaşantısını olumsuz yönde etkilemeye başlamışsa ve çocuk bu durumla nasıl başa çıkabileceğini bilmiyorsa bir uzman desteğine başvurmakta fayda vardır.  
Çocuklarda sıklıkla görülen korkuları karanlık korkusu, kabuslar ve gece terörüdür. Gece korkuları ve özellikle karanlık korkusu ebeveynler tarafından fark edilmeden en fazla pekiştirilen korkulardır. Karanlığın getirdiği bilinmezlik ve tahmin edilemezlik hissi çocuğun korkular yaşamasına neden olur. Çocuklar karanlık ortamlarda çevrelerinde, girdikleri bir odada ne olduğunu göremedikleri ve ne ile karşılaşabileceklerini bilemedikleri için endişe duymaya başlarlar. Bir saldırıya maruz kalma, onları zora sokabilecek bir durumla ya da her türlü potansiyel tehditle karşılaşma düşüncesi ve karşılaşılabilecek bu durumlarla nasıl baş edebileceklerini, kendilerini nasıl koruyacaklarını bilememe ya da savunma konusunda kendilerini yeterince güçlü görememe durumu çocukların karanlık korkusu yaşamalarına sebebiyet verir. Karanlık korkuları yaşayan çocuklar hissettikleri korkuyu azaltabilmek için karanlık odalara yalnız girememek, anne babanın yanında yatmak istemek, ışık yakmadan uykuya geçememek, karanlıkta yalnız gerçekleştirmelerini gerektirecek tüm durumları reddetmek gibi farklı kaçınma davranışları içine girebilirler. Bu çocuklar, sadece ışıkların yanması ya da yetişkin bireylerin yanlarında olmaları ile rahatlarlar. Rahatladıklarını fark ettikleri için de bu davranışları göstermeye devam ederler. Ancak bu tarz davranışlar çocukta sadece geçici bir rahatlama sağlar; uzun vadede yaşanılan sorunu çözmezler; tam tersine sıkıntıların daha yoğun yaşanmasına neden olurlar. Kaçınma davranışlarını ortadan kaldırabilmek adına çocuğun yaşadığı kaygı ile yüzleşmeye ve bu davranışları gerçekleştirmeden kaygının azaldığını görmeye ihtiyacı vardır.Bu noktada anne ve babanın tutumları oldukça önemlidir. Ebeveynin anlayışlı ancak kararlı bir tutum sergilemesi gerekir. Bu tarz davranışlar ancak anne-baba tarafından pekiştirilmediğinde ortadan kalkar. Aynı zamanda anne babanın bu konuda çocuğa model olması da önemlidir.  Anne ya da babasının yalnız ya da ışıksız uyuyamadığını, karanlık ortamlarda tedirgin olduğunu gören bir çocuk karanlığın korkulması gereken bir durum olduğuna inanır; bu da yaşadığı korkuyu daha yoğun yaşamasına yol açabilir.              
Kabuslar çocukların uyku kalitesini etkileyen durumlardır. Yetişkinlerde olduğu gibi çocukların da zaman zaman kabuslar görmeleri doğaldır. Ancak kabusların görülme sıklığı artmışsa; çocuk her hafta bir iki gün kabus görerek uyanıyorsa, bu durum çocuğun bazı kaygılarının ve korkularının olduğuna işaret edebilir. Çocuğunuzun gördüğü kabusların içeriği de yaşadığı huzursuzluk hakkında bir fikir verebilir. Çocuk sıklıkla aynı temalara sahip kabuslar görüyorsa, bu durum çocuğun korkularına neden olabilecek düşüncelerin neler olabileceği konusunda yol gösterici olacaktır. Özellikle kendilerinin ya da bağlandıkları kişilerin başlarına kötü bir şey geleceği korkusu taşıyan, kaybolma, kaçırılmaanne ve babasını kaybetme, onları bir daha görememe endişeleri olan ve bu nedenle okula ya da ev dışında farklı bir ortama gitmek istemeyen; yani ayrılık anksiyetesi yaşayan çocukların sıklıkla ayrılma temalı kabuslar gördüğü bilinmektedir. Genellikle çocuklar gün içerisinde yaşadıkları, gördükleri ya da duydukları olaylardan etkilenirler ve bunları kabuslarına taşırlar. Anne ve babasının yaşadığı bir tartışma, kardeş doğumu, boşanma, ailedeki bireylerden birinin kaybı, okulda arkadaşlarla yaşanan çatışmalar ve huzursuzluklar, televizyonda izledikleri şiddet içerikli görüntüler, dövüş, savaş gibi temalara sahip bilgisayar oyunları, agresif içerikli dergiler ve kitaplar çocukların yaşayabilecekleri kaygı durumlarını tetikler ya da var olan kaygıları, korkuları arttırır. Yaşanan korkular kabuslar şeklinde kendini gösterebilir ve çocuğun uyku kalitesini olumsuz etkileyebilir.             
Okul öncesi dönemde sık rastlanan gece terörü dediğimiz durumda ise çocuk uykuya daldıktan kısa bir süre sonra çığlıklar atarak aniden uyanır. Panik halindedir; bağırır; amaçsız hareketler yapar; anlamsız sesler çıkarır ya da konuşur. Çevresindeki bireyleri tanımaz; söylenilenleri, kendisinden istenilenleri anlamaz. Hızlı nefes-alıp verme, terleme gibi fiziksel belirtiler de görülebilir. Gece terörü yaşayan bir çocuğu uyandırmak çok zordur; uyandığında da yaptıklarını, olan olayları hatırlamaz. Bu nedenle ebeveynlerin atak sırasında çocuğu sakinleştirmeye çalışmak yerine gece terörünün çocuk uykuya daldıktan ne kadar zaman sonra başladığını, ne gibi belirtilerle kendini gösterdiğini gözlemlemeleri daha uygun olacaktır. Sonrasında atağın sıklıkla görüldüğü saatler belirlenebilir ve çocuk o saatlerin hemen öncesinde uyandırılarak atak yaşaması önlenebilir. Bu durum çocuğun yaşadığı korku ya da kaygılarla ilişkilendirilebileceği gibi nörolojik bir alt yapıya da sahip olabilir. Bu nedenle yaşanan gece terörünün bir tür gece korkusu mu olduğu yoksa havale ya da epilepsi gibi nörolojik rahatsızlıkların bir belirtisi mi olduğu çok iyi ayırt edilmelidir.             
Tüm bunlara ek olarak, geceleri korkular yaşayan, sık uyanan ve ebeveynleri ile uyumak isteyen çocukların psikolojik olgunlaşmalarının yeterli olmadığı da görülebilmektedir. Yaşamın ilk yılları çocuklar için, başkalarına karşı temel güven gelişiminin oluşmaya başladığı yaşlardır. Anne ve babanın çocuğa karşı tutumu, ona yaklaşımı önemlidir. Çocuğun, ne olursa olsun, her zaman, her koşulda annesinin onun yanında olacağını ve ihtiyaçlarını karşılayacağını hissetmesi gerekir. Bebekler ihtiyaçlarını tutarlı bir şekilde karşılayan ebeveynlere güvenmeyi öğrenirler ve dünyaya daha rahat uyum sağlayabilirler. Ancak; aksi durumlarda yani anne baba bebekle yeteri kadar ilgilenmiyor ya da ihmal ediyor ise bebek hayal kırıklığına uğrar; güvensizlik duygusu gelişmeye başlar ve dünyayı ürkütücü bir yer olarak algılar. Bu nedenle anne bebek arasında güvenli bir bağ oluşabilmesi için ilgili, dikkatli, şefkatli ve doyurucu bir bakım önemlidir. Sonraki yaşlarda da çocuğun her koşulda sevildiğini, kabul gördüğünü, güvende olduğunu hissetmeye ihtiyacı vardır; ancak bu şekilde çocuklar kendi kendilerine yetebildiklerini gören, kendilerine güvenen bireyler olabilirler.  
Eğer çocuğunuz eskiye oranla daha az uyuyor, uyku vakti yaklaştığında huzursuzlaşıyorsa, tek başına odasına gitmekte direniyor, sizin odadan gitmemeniz için çeşitli yollara başvuruyorsa, yatağından kalkıp sık sık sizin yanınıza geliyor, rahat ve huzurlu bir uyku uyuyamıyorsa, gece korkuları yaşıyor ve bu gece korkuları da onun toplum ve okul yaşamındaki işlevselliğine engel oluyor olabilir. Bu gibi durumlarda anne-babalara düşen en önemli görev çocuğun yaşadığı korkuyu kabul etmektir. Çocuğun hissettiği olumlu, olumsuz duyguları dinlemek, anlamaya çalışmak ve bunları dile getirmenin doğal olduğunu ona hissettirebilmek önemlidir. Ebeveynlerin de duygularını ifade ederek çocuğa model olmaları ve duygu ifadesine fırsat verecek ortamlar hazırlamaları son derece faydalıdır.   
Korkularla baş edebilmeye yönelik yapılan terapi sürecinde, duyguların daha iyi ifade edilebilmesi, yaşanılan kaygı ve korkularla yüzleşilmesi, korkulara ve kaygılara yol açan düşüncelerin fark edilip, yeniden yapılandırabilmesi, kaygıyla başa çıkma becerilerinin edinilebilmesi, çocuğun işlevselliğine engel olan süreçlerin ortadan kaldırılabilmesi ve böylece performansının artması yönünde hedefler belirlenir.  
Anne-Babalara Öneriler: 
  • -Çocuğunuzun gelişim dönemi ile ilgili bilgi sahibi olun; hangi yaş döneminde hangi korkuların görülebileceğini öğrenin.
  • -Çocuğun yaşadığı korkuların tam olarak ne zaman başladığını, hangi durumlarda daha çok ortaya çıktığını, ne sıklıkla görüldüğünü ve gün içerisinde yaşadığı olaylarla ilişkili olup olmadığını gözlemlemeye çalışın. Bunları tespit edebilmek alınacak önlemlerin neler olabileceğini de belirlemenizi kolaylaştıracaktır.
  • -Çocuğunuzla korktuğu şeyle ilgili konuşun. Korkuları size anlamsız gelse de; gerçekçi görünmese de o bu korkuları çok ciddi boyutlarda yaşıyor olabilir. Bu nedenle korkacak bir şey olmadığına dair onu ikna etmeye çalışmayın.
  • -Korkularını küçümsemeyin; korkularıyla dalga geçmeyin ve çevredeki bireyler tarafından alay konusu haline gelmesini engelleyin. Bu tarz olumsuz yaklaşımlar çocuğunuzun yaşadığı korkuları daha yoğun yaşamasına neden olabileceği gibi özgüven gelişimini de olumsuz yönde etkileyecektir. 
  • -Çocuğunuzun korktuğu durumlarla ilgili onu bilgilendirin. Bu durumun olma olasılığını, olursa neler yapabileceğinizi beraber konuşarak bulun.
  • -Çocuğun kendi yatağı olmasına rağmen anne baba ile yatma konusunda ısrarcı
    olması birçok ailede yaşanan sorunlardan biridir. Çocuklar içinde
    bulundukları bir sıkıntıyı, yaşadıkları bir korkuyu ya da kaygıyı sözel
    olarak ifade etmekte zorlandıklarında bunu davranışlarıyla göstermeyi
    seçebilirler. Anne babalarıyla yattıklarında daha güvende olacaklarını
    düşünebilirler. Bu gibi durumlarda çocukların duygularını anlayabilmek, onları
    dinlemek, kabul etmek ve anlayış göstermek önemlidir.
  • Ancak çocuğunuz küçük yaşlardan itibaren kendi odasında ve kendi yatağında yatmalıdır.
  • Temel alışkanlıkların kazanıldığı okul öncesi dönem kurala uyum becerisinin
    geliştirilebilmesi için en uygun dönemdir. Çocuğun kendi yatağında yatma alışkanlığını kazanabilmesinde anne baba tutumlarının önemi büyüktür. Ebeveynler çocuklarının kendi odalarında ve kendi yataklarında yatmaları konusunda kararlı ve tutarlı olabildiklerinde çocuk bu alışkanlığı kolayca kazanır.
  • Başlangıçta çocuklar uyuyana kadar yanlarında beklenebilir, ancak yanında yatarak, ya da anne ve babaya dokunarak çocuğun uyumasana izin verilmemelidir. Bunun yerine çocuğa alternatifler sunulabilir, sevdiği bir oyuncağını seçebileceği ve onunla uyuyabileceği iletilebilir.
  • -Çocuklar sık sık uykularından kalkıp ebeveynlerinin yanına gelmek istediklerinde her seferinde yılmadan aynı şekilde çocukların yataklarına götürülmesi gerekir.
  • Gerekirse uyku saati yaklaştığında kaygılarını azaltabilmek adına sakince uykuya dalabilmesi için bir süre birlikte zaman geçirebilirsiniz.  
  • -Çocuğunuzla resimler yaparak, dramatizasyon oyunları oynayarak duygularını daha rahat ifade etmesini sağlayabilirsiniz.
  • Tüm bu çabalara rağmen çocuğunuzun korkuları yoğun bir şekilde devam ediyor ve belirtiler sıklıkla görülüyorsa mutlaka profesyonel bir uzman desteğine başvurmak gerekir. Unutulmamalıdır ki çocuğunuzun yaşadığı korkulara ve kaygılara yönelik gerekli önlemler alınmazsa, bu durum ileride daha ciddi psikolojik problemlere sebebiyet verebilir.
  • Uzman Klinik Psikolog İrem Fırat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder