29 Aralık 2020 Salı

Yeni Yılda Çocuğunuzla Birlikte Yeni Umutlar

 Bu yıl çocuğunuzu daha iyi tanımaya çalışın; O nasıl bir çocuk? Onun yaş ve gelişim özelliklerini öğrenin. Sosyal ve psikolojik olarak yaşının özelliklerini taşıyor mu? Evde ve dış dünyada uyumlu mu? Duygusal ve davranışsal sorunları var mı? İhtiyaçları neler? İlgileri neler? Yetenekleri neler? Duygularını ifade edebiliyor mu? Bütün bunları anlayabilmek dikkatli bir takibi ve yakın ilişkiyi gerektirir. Bunun yanı sıra çocuk gelişimine ve psikolojisine ilişkin kitaplar okumak, konuyla ilgili dergilere abone olmak, seminerlere, kurslara katılmak, ana-baba okullarına gitmek, konunun uzmanlarıyla görüşmek yoluyla bilginizi artırabilirsiniz. 




 Çocuğunuzla daha fazla zaman geçirin. Bu yıl çocuğunuz için önceden fırsat bulamadığınız zamanlar yaratın. Onunla onun ve sizin keyif alabileceğiniz şekilde zaman geçirin. Onun duygularını anlamaya çalışın, ona kendi duygularınızdan bahsedin. Bunun için çocuğunuzun yaşına uygun olarak değişik yaratıcı malzemelerden yararlanabilirsiniz. Örneğin çocuklar resim aracılığıyla kendilerini çok rahat ifade edebilirler. Ayrıca oyun hamuru, kukla-evcilik gibi dramatizasyon malzemeleri de yine çok uygun malzemelerdir. 



 Çocuğunuzla birlikte katılabileceğiniz sosyal aktiviteler bulun. Birlikte yer alacağınız bir kaç sosyal aktivite hem birlikte daha fazla zaman geçirmenizi sağlayacak hem de onunla geçireceğiniz zaman keyifli olacağı için bu zamanın daha kaliteli geçmesine yardımcı olacaktır. Ortak ilginize göre, spor kulüplerine üye olabilir, resim ve sanat kurslarına gidebilir, dans dersleri alabilirsiniz. 



 Çocuklarınıza sorumluluk kazandırın. Unutmayın ki ancak sorumlulukları olan çocuklar bireyselleşebilir, gelişebilir ve psikolojik olarak büyüyebilirler. Becerileri gelişmeye başladığı andan itibaren bu becerileri desteklemek, çocuğu becerilerini kullanması yönünde yüreklendirmek sorumluluk gelişimi açısından çok önemlidir. Çocuk öncelikle kendi özbakımını yapmaya heveslendirilmelidir. Becerileri geliştikçe ve kendi ihtiyaçlarını daha az yardımla karşılamaya başladıkça kendine güveni artacak ve dış dünya ile daha rahat ilişki kurmaya başlayacaktır.



 Temel alışkanlıklar konusunda çocuğunuza örmek olun. Ondan beklediğiniz alışkanlıkların sizin de alışkanlığınız olduğunu bilmesi gerek. Örneğin düzenli olarak dişlerinizi fırçalamalı, sigarayı bırakmalı, yemeğinizi düzenli ve sağlıklı yemeli, yemek seçmemeli, sebze ve meyve yemeli, düzenli uyumalı, az televizyon seyretmeli çok kitap ve gazete okumalı ve ilgi duyduğunuz bir konudaki bir dergiye üye olmalısınız. Ailece birlikte yemek yemeye özen göstermelisiniz. Düzenli spor yapmaya gayret etmelisiniz. Ayrıca trafik kurallarına ve toplumsal kurallara uyduğunuzu çocuğunuz izlemeli. Aile büyükleriyle bir araya gelmeli ve aile ilişkilerinin keyfini yaşayarak çocuğunuza da yaşatmalısınız. Ayrıca çocuğunuza sosyal bilinç konusunda örnek olabilmek için bazı sosyal çalışmaların içinde yer almalı, çeşitli derneklere üye olmalı, bu derneklerin faaliyetlerine katılmalısınız. Çocuk Esirgeme Kurumu, yaşlıların bakımıyla ilgili kurumlar gibi kurumları ziyaret etmeli, orada gerekli yardım çalışmalarına katılmalı ve çocuğunuza sosyal yardım ve dayanışmanın hazzını ve önemini göstermelisiniz. Çünkü tüm bu alışkanlıklar ve yaşam prensipleri çocukların izleyerek ve örnek alarak geliştirecekleri alışkanlıklardır. Görerek, izleyerek ve yaşayarak öğrenme her zaman en iyi öğrenme şeklidir.



 Çocuklarınızın kültürel gelişimine katkıda bulunun. Okul, çocuğun tek öğrenme alanı değildir. Özellikle anne-baba tarafından pekiştirilen bilgiler kalıcı olurlar. Bu nedenle çocuğunuz için kültür-sanat-tarih konularını daha anlamlı hale getirebilmeye uğraşmalısınız. Bunun en iyi yolu müze, sergi, sanat galerileri gibi mekanları düzenli bir şekilde ziyaret etmektir. Ayrıca çocuğunuzda okul bilgisinin detayları konusunda merak uyandırmaya çalışmalısınız.  Bunun için ansiklopediler, belgeseller, internet kullanılabilir.



 Mağaza gezme rutinine kitap mağazalarını da ekleyin. Anne-babalar, çocukların genellikle oyuncak mağazalarında gezmek istediklerini düşünerek onların keyfini düşünerek daha çok oyuncak mağazalarını tercih ederler. Çocuğu ödüllendirmenin ve motive etmenin yolu büyük çoğunlukla ona oyuncak almaktır. Çocuklar da bir süre sonra bunu öğrenirler. Oysa kitap çok küçük yaşlardan itibaren çocukların çok ilgisini çeker. Uygun şekilde bu ilgileri pekiştirilen çocuklar sonrasında da kitaba çok düşkün olurlar. Bunun yerine oyuncak ihtiyacı pekiştirilen ve hediye olarak çok az kitap alınan veya hiç alınmayan çocuklar bunun doğal sonucu olarak bir süre sonra kitaptan hoşlanmamaya başlarlar. Kitapçı dükkanlarını gezmeyi, yeni çıkan kitapları takip etmeyi, kitap fuarlarını gezmeyi alışkanlık haline getirdiğinizde ve çocuğunuzu bir konuda ödüllendirmek için ona kitap aldığınızda çocuğunuz da bir süre sonra kitaba daha fazla ilgi duymaya başlayacaktır. 



 Bu yıl daha iyimser olun. Ailenizle, çocuğunuzla ilgili kaygılarınızın yerini bu yılın çok daha iyi bir yıl olacağı umudu alırsa bu, ilişkinizin de olumlu gitmesine neden olacaktır. Çünkü yüksek düzeyde kaygı çocukların da kaygılarının artmasına neden olacaktır. Bu nedenle kaygı uyandıran sorunları çözmeye çalışarak çocuğunuza da var olan sorunların çözüleceğine dair umut verirseniz onun güvenini de artırabilir ve bu sayede problemlerin üstesinden gelme konusunda karşılıklı daha güçlü olabilirsiniz.


                                                                                                      Uzman Pedagog Belgin Temur

6 Aralık 2020 Pazar

2 Yaşın En Önemli Sorunu: BENMERKEZCİLİK

 Çocuklarda güven duygusu ilk bir yılda gelişir. Bebekler hep annelerinin yanında olmak isterler; huzursuz olduklarında annenin yüzü, sesi, dokunuşuyla rahatlarlar ve bu yakınlığı hissetmeye ihtiyaç duyarlar. Bu noktada ebeveynler ile sağlıklı bir bağlanma gerçekleşebilmesi için bebeklerin ihtiyaçlarının olabildiğince çabuk karşılanabilmesi gereklidir. Çocukların, ne olursa olsun, her zaman annelerinin yanlarında olacağını ve ihtiyaçlarını karşılayacağını hissetmesi önemlidir. 1 yaş itibariyle de çocuklar bu güven duygusunun rahatlığıyla anneden ayrı kalmaya biraz daha tolerans gösterebilir ve çevresini yaşayarak öğrenmeye çalışan, bağımsız bir birey olma yolunda adım atarlar. Dış dünyayı kontrol edebildiklerinin, birçok şeyi kendi kendilerine yapabildiklerinin farkına varırlar. Böylece, kendilerine olan güvenleri de artar. 2 yaş itibariyle konuşmalarının gelişmesiyle dış dünya ile ilişki kurarlar ve kendi ihtiyaçlarını ifade ederler. Hareket etme becerilerinin de artmasıyla daha çok bağımsızlaşan çocuklar büyük bir merak duygusuyla etrafı keşfetmek ve kendi sınırlarını test etmek isterler. Ve bu noktada benmerkezcilik özelliği devreye girer. Yaşamın ilk yıllarında anneye bağımlılığın yanı sıra çocukların sahip oldukları temel psikolojik özelliklerden biri de benmerkezciliktir. 


Benmerkezcilik çocuğun kendini dünyanın merkezinde görmesi; herkesin ve her şeyin onun için var olduğuna inanmasıdır. Çocuk istediği her şeye istediği an ulaşabileceğine inanır ve isteklerini ertelemekte zorlanır. Engellenmeye toleransı yoktur ve müdahale edildiğinde zorlanılır. Sözel ifade becerisi geliştikçe de tüm isteklerini fazlasıyla dile getirmeye başlar. Başkalarının da isteklerinin olabileceğinin fark edemez ve istenen her şeye ne şekilde olursa olsun anında sahip olabilmek ister. 2 yaş döneminde, çocukların anlam veremediğimiz tutarsız istekleri olur. Önceden çok arzuladıkları bir şey önlerine konduğunda  “ben bunu değil diğerini istemiştim” diye sızlanabilirler. Ve karşılarındaki kişiyi pes ettirene kadar bu çatışmaya devam edebilirler. Bu yaş diliminde çocuklar her şeye karşı gelen bir tavır içinde olabilirler. Söz dinlemezler; her konuda çatışabilir; sürekli inatlaşır; ellerine geçirdiklerini sahiplenebilir; her şeye “bu benim” diyebilir; ellerinden alınınca huysuzlanabilirler. Alışverişte istedikleri her şeyin alınmasını ister ve onu alıncaya kadar ağlayıp bağırır ve kendilerini yerden yere atabilirler. 

Aslında, sürekli isteklerde bulunarak, dokundukları, beğendikleri, gerekli gereksiz her şeyi satın almak isteyerek, çocuklar hem kendilerini, kendi kurallarını, bağımsızlıklarını kabul ettirmeye çalışırlar hem de çevredeki sınırlamaların, ailenin kurallarının ne kadar geçerli ve tutarlı olduğunu test ederler. Çocuklar varlıklarını kabul ettirebilmek için istenilen ne olursa olsun karşı çıkar ve sadece kendi istediklerini yapacaklarını kanıtlamaya çalışırlar. Bu durum 2 yaş dönemi çocuklarında beklenilen normal bir gelişim sürecidir ve kişilik gelişimi açısından da oldukça önemlidir.  Özellikle ilk 3 yıl çocuklarda benmerkezcilik çok belirgin bir tutumdur. Bu dönemde çocuklarda empati becerisi gelişmemiştir; ‘başkaları’ kavramı oturmamıştır; kendilerini başkalarının yerine koyabilme yetileri yoktur. Diğer insanların duygu ve düşüncelerini dikkate alma ve mantıksal muhakeme yapabilme olgunluğuna ulaşmamışlardır. Olayları sorgulamaz; somut ve soyut kavramları ayrımlaştırmakta zorlanırlar. Başkalarının eşyalarını da sahiplenebilirler. Ancak 3 yaş itibariyle çocukların kendilerinden başka bireylerin de olduğunu fark etmeleri, kabullenmeleri, paylaşıma daha açık bir tutum sergilemeleri beklenir. Benmerkezcilik özelliği yavaş yavaş törpülenir ve yaş ilerledikçe de azalır. 

Benmerkezcilik özelliğinin zaman içinde azalabilmesi için ebeveynlerin ufak adımlarla disiplin anlayışlarını devreye sokmaları gerekir. Ebeveynler çocuklarını erken yaşlardan itibaren sınırlarla tanıştırmalılardır. Hangi yaşta olursa olsun her çocuk belli sınırları olmasını ister; buna ihtiyaç duyar. Karşısında, kuralları uygulayan tutarlı bir anne baba görmekten hoşlanır; ancak böyle kendini güvende hisseder. Bu nedenle mutlaka önceden belirlenmiş anlaşılır ve net kurallar koyulmalıdır. Kuralların konmuş olması tek başına çocuk için yeterli olmaz; aynı zamanda koyulan kuralların tutarlı bir şekilde uygulanabiliyor olması da gerekir. Ebeveynlerin de söz konusu problemle ilgili olarak işbirliği yapmaları ve kendi aralarında da tutarlı olmaları önemlidir. Çocuğunuz sizi test edecektir ve ona karşı direnemediğinizi gördüğünde sizinle baş edebileceğini düşünecek ve isteklerine devam edecektir. Bu nedenle; önce “hayır” denilen bir şeye sonradan “evet” dememeye özen göstermek, anne-babanın dışında çocuğun çevresindeki diğer bireylerin de koyulan bu kurallara uygun davranmasını sağlayabilmek önemlidir. Ancak o zaman çocuk isteklerini törpüleyebilir ve kurallara daha rahat uyum sağlayabilir. Her iki ebeveynin de çocuğun tutumları karşısında koyulan kuralları esnetmemesi; çocuğun karşısında kararlı bir şekilde durabiliyor olması çocuğa, anne-babasının kararırın ne yaparsa yapsın değişmeyeceği mesajını iletir. Oysa tam tersi durumlarda; örneğin evde aynısının mavi rengi bulunan arabasının kırmızısını da isteyen çocuğuna annenin ‘hayır; alamayız’ dediği ancak babanın istenileni satın alarak geldiği zamanlarda; öncelikle çocuk koyulan kuralın geçerliliğini sorgular; kendince yaptığı testte babasının direnişleri karşısında mağlup olduğunu görür; ve bundan sonra bir şey aldırmak istediğinde engelle karşılaşmadan direk babasından isteyebileceğini öğrenir. Aynı zamanda çocuğun istediği oyuncağı almayan ebeveynin otoritesi de sarsılmış olur.  

Çocuğun isteğini gerçekleştirmeden ya da istediği şeyi almadan önce mutlaka bunun gerçekten çocuğun ihtiyacı olup olmadığına karar vermek önemlidir. Çocuğunuzun mantıklı isteklerine cevap verilmelidir. Tabiki de çocuğunuza çok sevdiği çikolatayı ya da oyunu alacak, oyun zamanı geldiğinde onu parka götürecek, ona beğendiği ayakkabıyı alması için fırsat tanıyacaksınız. Ama bu onun her isteğini gerçekleştirmek, tüm taleplerine cevap vermek ve kuralları onun belirlemesine izin vermek anlamına gelmez. Çocuklar çoğu zaman neyin doğru neyin yanlış; neyin zararlı neyin zararsız; ya da neyin gerekli neyin gereksiz olduğunu ayırt edemezler. Anne-babalarının ve çevrelerindeki diğer yetişkinlerin yönlendirmeleriyle iyiyi, yararlıyı öğrenir ve doğru alışkanlıklar edinerek kendilerini karşılaşabilecekleri tehlikelere karşı koruyabilirler. Anne-baba olarak uygulanabilecek en doğru tutum çocuğunuzun belirlediğiniz ihtiyaçlarından uygun olan birkaç alternatifi belirleyerek çocuğunuza seçim şansı sunmaktır. ‘Mavi ayakkabıyı mı yoksa pembe olanı mı almak istersin?’ diye sorduğunuzda onun da kendi seçimlerini yapabilmesine fırsat tanımış olursunuz. Alternatif sunmak aynı zamanda kurallara uyumu da kolaylaştırır. Bu şekilde, çocuğunuz mantıklı ve mantıksız istekleri karşısında ebeveynlerinin davranışları arasındaki farkı gözlemleyebilecek; hangi isteklerine cevap veriliyor; hangileri karşılıksız kalıyor daha iyi anlayabilecektir.

Çocuğa kuralları hatırlatıp, istediğinin neden olamayacağını açıkladıktan sonra çocuk hala inatlaşmaya ve isteklerini dile getirmeye devam ederse bir süre bunu görmezden gelmek; yine de vazgeçmiyorsa, ilgisini başka bir yöne, hoşlanabileceği bir objeye, yemeğe çekmeye çalışmak işe yarayabilir. Dikkatini dağıtabilecek çeşitli yollar denenebilir. Çocuğa anne ve babasıyla beraber paylaşım içinde olacağı aktiviteler önerilebilir. “Eve gidince beraber kitap okumak mı istersin yoksa resim yapmak mı ?” gibi yerine getirebileceğiniz alternatifler sunulabilir ve onun seçmesine izin verilebilir. Bu durum çocuğun ebeveynlerine karşı daha ılımlı yaklaşmasını da sağlayacaktır. Çocuk, artık kendi kararlarını veren bir birey olarak kabul edildiğini hissedecektir. Böyle davranıldığında, çocuk onun fikirlerine değer verdiğinizi, önemsediğinizi düşünecek ve yaşanılan olaya karşı direncini azaltacaktır. Çocuklar anne-babalarını zor duruma soktuklarında ya da inatlaştıkları sürece nelerle karşılaşabileceklerini bilmelidirler. Onlara, kurallara uymamanın, anne-babanın sözünü dinlememenin bazı sonuçları olduğu hatırlatılmalı ve çocuklar bu sonucu yaşayarak öğrenmelidirler. 

Çocukluk döneminde kazanılan alışkanlıklar, çocuğun kimliğini oluşturmasında, kişiliğinin gelişiminde önemli rol oynar. İleriki yaşantısında göstereceği tutum ve davranışlarda, çevresindeki bireylerle kuracağı ilişkilerin temelinde çocukluk döneminde yaşadığı deneyimler yatar. Dolayısıyla isteklerini ertelemeyi öğrenememiş, benmerkezci tutumu sergilemeye alışmış bir çocuğun bunun etkilerini yetişkinlik döneminde de taşıyacağı düşünülmelidir. 

Benmerkezciliği pekiştirilen, sınırsız yetişen, her talebi yerine getirilen, her istediği alınan çocuklar ileriki yaşlarda sosyal çevreye uyum sağlama da ciddi problemler yaşarlar. Küçük yaşlarda sınırlarla tanışmayan, ‘hayır’ı duymayan çocuklar büyüyüp bağımsızlaşmaya, aile bireylerinin dışındaki kişilerle iletişim kurmaya başladıklarında, gerçek dünyanın farklı olduğunu, her şeyi istedikleri gibi kontrol edemediklerini, her istediklerine istedikleri an ulaşamadıklarını fark ederler. Ve bu onlar için çok daha büyük bir yıkım olur. Oysaki küçük yaşlarda kural ve sınırla tanışmış çocuklar ileriki yaşlarda yaşanabilecek bu tarz sıkıntılarla baş edebilme becerilerini kazanmış olacak ve bu durumları daha iyi tolere edebileceklerdir. Belli bir disiplin anlayışı ile yetişen, her istediklerini satın alamayacaklarını bilen, istediği şeye sahip olabilmek için sabretmesini öğrenen çocuklar, yetişkinlik döneminde kendine yetebilen, özgüvenli, sorumluluk sahibi, yeni girdiği ortamlara uyum sağlayabilen bireyler olurlar. Her istedikleri ertelenmeden gerçekleştirilen, sınırları olmayan, kurallara uymadığında bunun sonuçlarıyla yüzleşmeyen çocuklarsa ileriki yaşlarda sabırsız, dürtülerini ve kendilerini kontrol etmekte zorlanan, sırasını bekleyemeyen, isteklerini erteleyemeyen, doyum sağlamakta zorlanan, istekleri gerçekleşmediğinde öfke, mutsuzluk, huzursuzluk gibi duygusal tepkiler veren, agresif davranışlar gösterebilen bireyler olabilirler. Ayrıca, bu tutumlar depresyon, kaygı bozuklukları gibi daha ciddi psikolojik problemlere de sebebiyet verebilir. 

Uzman Klinik Psikolog İrem Fırat