6 Ekim 2017 Cuma

Erkek Çocuk Yetiştirmek

Erkek çocuk yetiştirirken

Çocuk yetiştirmek gibi genel bir başlık yerine neden “erkek çocuk yetiştirmek” başlığını seçtiğimizi merak ediyor olabilirsiniz. Günümüzde cinsiyet ayrımcılığının en önemli sebeplerinden biri olan “erkek gibi erkek yetiştirme” modeli sanıldığı gibi erkek çocuğu daha güçlü hale getirmiyor. Kız çocukları güçsüzleştirerek cinsiyet ayrımcılığından kaynaklanan çok sayıda sorunun temelini oluşturuyor. Bu yazının amacı anne baba olarak bizlere masum görünen, sıradan, sıklıkla rastlanan, hatta bazen sevimli görünen “erkek çocuk yetiştirme” tutumlarımızın büyük ölçekte nasıl büyük sorunların oluşmasına neden olduğunu fark etmemizi sağlamaktır.

Gerek kültürel alışkanlıklarımız, gerekse erkek çocuğa yüklenen toplumsal anlam çocuklarımızı büyütürken oluşturduğumuz tutumları etkiliyor.  Anne babaların “sağlıklı erkek çocuk” yetiştirme kaygıları neredeyse doğum öncesinden başlıyor. Bebekken “kız renkleri” giydirmemek, oyuncakları, erkek ve kız oyuncakları diye ayırmak, sert ve agresif tutumları “erkek olmanın gereğidir”diye hoş görmek, duygularını ifade ettiğinde “kız gibi davranmakla” suçlanmak neredeyse erkek çocuğun yaşamı boyunca sürecek bir “erkek” olma endişesi oluşturmasına sebep oluyor.
Modernleşme ile birlikte kız ve erkek çocuk sahibi olmakla ilgili beklentiler değişime uğrasa da hala birçok ailede erkek çocuk sahibi olmanın daha fazla arzu edilen bir durum olduğunu görüyoruz. Bu beklenti bile erkek çocuğun kendisini toplum içinde özel ve farklı hissetmesi için yeterince anlam içeriyor. Erkek çocuk için avantajmış gibi görünen bu durum çoğu kez erkek çocukların çeşitli duygusal, davranışsal ve sosyal sorunlar yaşamalarında da belirleyici oluyor.
Erkek çocuk yetiştirirken en sık yapılan hatalar…

Erkek mavi (mi?) giyer: Çocuğun giyimini, çevresini ve seçimlerini kısıtlı sayıda renkle oluşturmak ve “renkli” olmaya izin vermemek sıklıkla gördüğümüz bir tutum. Doğumla birlikte erkek çocuk mavi giyer zorlaması çocukların bebeklik döneminden itibaren kısıtlanmalarına, başlangıçta sevimli ve ilgi çekici gelen tüm renklerin bir süre sonra tabu gibi algılanmasına neden oluyor. Örneğin içinde ince bir pembe çizgi olduğu için o oyuncağa el sürmek istemeyen erkek çocuklar oluyor. Sanki o ince pembe çizgiden kendilerine “kızlık” bulaşacakmış gibi. Buradaki mesele sadece erkek olarak farklı olmak değil aynı zamanda kız olmanın daha az tercih edilir bir durum gibi algılanması sonucunu da beraberinde getiriyor. Böyle bir bakışla kız çocuklar da pembeyi daha fazla tercih ediyorlar elbette. Ama hiçbir kız çocuk (ve anne babası) içinde mavi çizgi olan ya da tamamı mavi olan bir oyuncağı bu erkek oyuncağı diye reddetmiyor. Buradaki gizli anlam gerçekten de cinsiyet ayrımcılığında çok önemli bir belirleyici olarak karşımıza çıkıyor.

Oyun ve oyuncak seçimi: Birçok anne baba erkek çocuğunun bebekle, evcilik malzemeleri ile oynamasından büyük endişe duyar. Hatta bu sebeple çocuğunu bir pedagoga götürmek isteyen çok anne baba vardır. Erkek çocuktan beklenen, sadece araba ile, top ile, lego ile, sert erkek figürleri ve benzerleri ile oynamasıdır. Bunun dışındaki oyuncaklara ilgi göstermesi, erkeklikten uzaklaşması, “kız gibi” davranması anlamına gelir diye endişe duyulur. Oysa bütün oyuncaklar bütün çocuklar için üretilmiştir. Adından da anlaşıldığı gibi oyuncak, oyun oynamak içindir. Elbette cinsiyet rolleri gereği kız çocukların ve erkek çocukların daha fazla tercih ettikleri oyuncaklar vardır. Ama bütün çocuklar bütün oyuncaklara ilgi duyabilirler. Hatta değişik oyun malzemeleriyle oynamaları, yaşam içindeki değişik rolleri deneyimlemeleri açısından çok değerlidir. Hiçbir erkek çocuk bebekle oynadığı için kız olmak istemez. Eğer çocuk kız ya da erkek, karşı cinse ait özellikler gösteriyorsa onun oyuncaklarını değiştirerek de bu durumu değiştiremeyiz. Anne baba olarak görevimiz, çocuğumuzun istediği her oyuncakla özgürce oynamasına izin vermektir.

Erkek çocuğa küfür öğretmek: Birçok ailede yeni konuşmaya başlayan erkek çocuklara yine erkeklerin sıklıkla kullandıkları küfürler öğretilir; belli bir süre de onun tam telaffuz edemeden söylediği bu sözler eğlence aracı olur; sık sık bebeğe söyletilir ve hep birlikte gülünür. Zannedildiği gibi küfür bir erkeği erkek yapmaz. Tam tersine özellikle de karşı cinsi aşağılayan bu küfürler erkek çocukların, çocukluktan ergenliğe geçerken hızlıca, daha kaba, kavgaya yatkın, sorun çözmek yerine karşı tarafa hakareti ve şiddeti öğrenen ve dürtülerini kontrol edemeyen bireylere dönüşmelerini sağlar.

Şiddete teşvik etmek: Erkek çocuklarına herhangi bir tehdit durumunda (bir arkadaşının kendisine vurması, hakaret etmesi vb) şiddete başvurması öğretilir. “Sana vurana sen de vur” en çok duyduğumuz, toplumsal olarak en çok benimsediğimiz nasihattir. Erkekse pısırık olmasın, o da karşılık versin; hatta daha kendisine vurulmadan o vursun isteriz. Oysa şiddet her zaman şiddeti doğurur. Savunmak için bile olsa şiddete başvurmak çocukların yaşları büyüdükçe daha fazla şiddet ortamları içinde yer almalarına, böylece kendilerinin de daha fazla tehdit altında olmalarına neden olmaktadır. Diğer yandan sorunları şiddetle çözme eğilimi, bir süre sonra kendisinden daha güçsüz olana daha fazla şiddet uygulama eğilimini de beraberinde getirecektir. Bu da toplumda sıklıkla rastladığımız kadına, çocuğa, mağdur olan herkese şiddetin temelini oluşturmaktadır. Bunun yerine çocuklarımıza sorun çözmeyi öğretmeliyiz; şiddetten nasıl kaçınmaları gerektiğini, şiddet karşısında bile alternatif çözümler olabileceğini öğretmeliyiz.

Öz bakım becerisi öğretmemek: Günümüzde hala birçok evde erkek çocuklar (ve babalar) evde günlük yaşam için gereken işleri yapmazlar. Tüm bu işler aslen kadınların göreviymiş gibi düşünülür. Genellikle kadınlar da bu rolü bu şekilde kabullenmişlerdir. Hatta çalışan kadınlar bile ev işlerini tek başlarına yaparlar. Erkek çocuklar da bu şekilde büyütülür. Kendi öz bakımları da dahil birçok işleri anneleri tarafından yapılır. Birçok erkek çocuk hayatında hiç yatağını toplamadan büyür. Evde sürekli ona hizmet edilir. Nasılsa anne yapıyorsa, erkek çocuğun böyle bir şeyle uğraşmasına gerek yok diye düşünülür. Yine birçok evde bir kız çocuk varsa ona ev işleri öğretilir; hatta abisine ya da erkek kardeşine hizmet etmesi doğal kabul edilir. Bu erkek çocuklar yaşamları için temel olan basit becerileri bile öğrenemezler; tek başlarına yaşamlarını sürdürmeleri neredeyse imkansızdır. Bu iş  bilmeme hali de sanki erkek olmanın gereğiymiş gibi düşünülür. Oysa sağlıklı  birey gelişiminde yaşam için gerekli tüm becerilerin kazanılması esastır. Tüm bu becerilerden yoksun olmak da erkek olmak için her hangi bir avantaj oluşturmaz. Sadece bu erkek çocuğun ileride eşi olacak kadınla eşit olmayan bir ilişki sürdüreceği gerçeğini oluşturur.

Özetle, çocuklarımızın sağlıklı cinsiyet özellikleri geliştirmelerini istiyorsak, onları kız ya da erkek olarak ayırmadan eşit davranmalı,  yaşam içinde eşit, kendilerine, çevrelerine ve özellikle de karşı cinse saygılı bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Bu anlayışla büyüyen çocuklar arzu ettiğimiz sağlıklı, şiddetten uzak, huzurlu bir toplumun da temelini oluşturacaklardır.
                                                                                                        
Belgin TEMUR
Uzm. Pedagog



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder