Erkek çocuk
yetiştirirken…
Çocuk yetiştirmek gibi genel bir başlık yerine neden “erkek
çocuk yetiştirmek” başlığını seçtiğimizi merak ediyor olabilirsiniz. Günümüzde
cinsiyet ayrımcılığının en önemli sebeplerinden biri olan “erkek gibi erkek
yetiştirme” modeli sanıldığı gibi erkek çocuğu daha güçlü hale getirmiyor. Kız
çocukları güçsüzleştirerek cinsiyet ayrımcılığından kaynaklanan çok sayıda
sorunun temelini oluşturuyor. Bu yazının amacı anne baba olarak bizlere masum
görünen, sıradan, sıklıkla rastlanan, hatta bazen sevimli görünen “erkek çocuk
yetiştirme” tutumlarımızın büyük ölçekte nasıl büyük sorunların oluşmasına
neden olduğunu fark etmemizi sağlamaktır.
Gerek kültürel alışkanlıklarımız, gerekse erkek çocuğa
yüklenen toplumsal anlam çocuklarımızı büyütürken oluşturduğumuz tutumları
etkiliyor. Anne babaların “sağlıklı
erkek çocuk” yetiştirme kaygıları neredeyse doğum öncesinden başlıyor. Bebekken
“kız renkleri” giydirmemek, oyuncakları, erkek ve kız oyuncakları diye ayırmak,
sert ve agresif tutumları “erkek olmanın gereğidir”diye hoş görmek, duygularını
ifade ettiğinde “kız gibi davranmakla” suçlanmak neredeyse erkek çocuğun yaşamı
boyunca sürecek bir “erkek” olma endişesi oluşturmasına sebep oluyor.
Modernleşme ile birlikte kız ve erkek çocuk sahibi olmakla
ilgili beklentiler değişime uğrasa da hala birçok ailede erkek çocuk sahibi
olmanın daha fazla arzu edilen bir durum olduğunu görüyoruz. Bu beklenti bile
erkek çocuğun kendisini toplum içinde özel ve farklı hissetmesi için yeterince
anlam içeriyor. Erkek çocuk için avantajmış gibi görünen bu durum çoğu kez
erkek çocukların çeşitli duygusal, davranışsal ve sosyal sorunlar yaşamalarında
da belirleyici oluyor.
Erkek çocuk yetiştirirken en sık yapılan hatalar…
Erkek mavi (mi?)
giyer: Çocuğun giyimini, çevresini ve seçimlerini kısıtlı sayıda renkle
oluşturmak ve “renkli” olmaya izin vermemek sıklıkla gördüğümüz bir tutum.
Doğumla birlikte erkek çocuk mavi giyer zorlaması çocukların bebeklik
döneminden itibaren kısıtlanmalarına, başlangıçta sevimli ve ilgi çekici gelen
tüm renklerin bir süre sonra tabu gibi algılanmasına neden oluyor. Örneğin
içinde ince bir pembe çizgi olduğu için o oyuncağa el sürmek istemeyen erkek
çocuklar oluyor. Sanki o ince pembe çizgiden kendilerine “kızlık” bulaşacakmış
gibi. Buradaki mesele sadece erkek olarak farklı olmak değil aynı zamanda kız
olmanın daha az tercih edilir bir durum gibi algılanması sonucunu da
beraberinde getiriyor. Böyle bir bakışla kız çocuklar da pembeyi daha fazla
tercih ediyorlar elbette. Ama hiçbir kız çocuk (ve anne babası) içinde mavi
çizgi olan ya da tamamı mavi olan bir oyuncağı bu erkek oyuncağı diye
reddetmiyor. Buradaki gizli anlam gerçekten de cinsiyet ayrımcılığında çok
önemli bir belirleyici olarak karşımıza çıkıyor.
Oyun ve oyuncak
seçimi: Birçok anne baba erkek çocuğunun bebekle, evcilik malzemeleri ile
oynamasından büyük endişe duyar. Hatta bu sebeple çocuğunu bir pedagoga götürmek
isteyen çok anne baba vardır. Erkek çocuktan beklenen, sadece araba ile, top
ile, lego ile, sert erkek figürleri ve benzerleri ile oynamasıdır. Bunun
dışındaki oyuncaklara ilgi göstermesi, erkeklikten uzaklaşması, “kız gibi”
davranması anlamına gelir diye endişe duyulur. Oysa bütün oyuncaklar bütün
çocuklar için üretilmiştir. Adından da anlaşıldığı gibi oyuncak, oyun oynamak
içindir. Elbette cinsiyet rolleri gereği kız çocukların ve erkek çocukların
daha fazla tercih ettikleri oyuncaklar vardır. Ama bütün çocuklar bütün
oyuncaklara ilgi duyabilirler. Hatta değişik oyun malzemeleriyle oynamaları,
yaşam içindeki değişik rolleri deneyimlemeleri açısından çok değerlidir. Hiçbir
erkek çocuk bebekle oynadığı için kız olmak istemez. Eğer çocuk kız ya da
erkek, karşı cinse ait özellikler gösteriyorsa onun oyuncaklarını değiştirerek
de bu durumu değiştiremeyiz. Anne baba olarak görevimiz, çocuğumuzun istediği
her oyuncakla özgürce oynamasına izin vermektir.
Erkek çocuğa küfür
öğretmek: Birçok ailede yeni konuşmaya başlayan erkek çocuklara yine
erkeklerin sıklıkla kullandıkları küfürler öğretilir; belli bir süre de onun
tam telaffuz edemeden söylediği bu sözler eğlence aracı olur; sık sık bebeğe
söyletilir ve hep birlikte gülünür. Zannedildiği gibi küfür bir erkeği erkek
yapmaz. Tam tersine özellikle de karşı cinsi aşağılayan bu küfürler erkek
çocukların, çocukluktan ergenliğe geçerken hızlıca, daha kaba, kavgaya yatkın,
sorun çözmek yerine karşı tarafa hakareti ve şiddeti öğrenen ve dürtülerini
kontrol edemeyen bireylere dönüşmelerini sağlar.
Şiddete teşvik etmek:
Erkek çocuklarına herhangi bir tehdit durumunda (bir arkadaşının kendisine
vurması, hakaret etmesi vb) şiddete başvurması öğretilir. “Sana vurana sen de
vur” en çok duyduğumuz, toplumsal olarak en çok benimsediğimiz nasihattir.
Erkekse pısırık olmasın, o da karşılık versin; hatta daha kendisine vurulmadan
o vursun isteriz. Oysa şiddet her zaman şiddeti doğurur. Savunmak için bile
olsa şiddete başvurmak çocukların yaşları büyüdükçe daha fazla şiddet ortamları
içinde yer almalarına, böylece kendilerinin de daha fazla tehdit altında
olmalarına neden olmaktadır. Diğer yandan sorunları şiddetle çözme eğilimi, bir
süre sonra kendisinden daha güçsüz olana daha fazla şiddet uygulama eğilimini
de beraberinde getirecektir. Bu da toplumda sıklıkla rastladığımız kadına,
çocuğa, mağdur olan herkese şiddetin temelini oluşturmaktadır. Bunun yerine
çocuklarımıza sorun çözmeyi öğretmeliyiz; şiddetten nasıl kaçınmaları
gerektiğini, şiddet karşısında bile alternatif çözümler olabileceğini
öğretmeliyiz.
Öz bakım becerisi öğretmemek:
Günümüzde hala birçok evde erkek çocuklar (ve babalar) evde günlük yaşam için
gereken işleri yapmazlar. Tüm bu işler aslen kadınların göreviymiş gibi
düşünülür. Genellikle kadınlar da bu rolü bu şekilde kabullenmişlerdir. Hatta
çalışan kadınlar bile ev işlerini tek başlarına yaparlar. Erkek çocuklar da bu
şekilde büyütülür. Kendi öz bakımları da dahil birçok işleri anneleri
tarafından yapılır. Birçok erkek çocuk hayatında hiç yatağını toplamadan büyür.
Evde sürekli ona hizmet edilir. Nasılsa anne yapıyorsa, erkek çocuğun böyle bir
şeyle uğraşmasına gerek yok diye düşünülür. Yine birçok evde bir kız çocuk
varsa ona ev işleri öğretilir; hatta abisine ya da erkek kardeşine hizmet
etmesi doğal kabul edilir. Bu erkek çocuklar yaşamları için temel olan basit
becerileri bile öğrenemezler; tek başlarına yaşamlarını sürdürmeleri neredeyse
imkansızdır. Bu iş bilmeme hali de sanki
erkek olmanın gereğiymiş gibi düşünülür. Oysa sağlıklı birey gelişiminde yaşam için gerekli tüm
becerilerin kazanılması esastır. Tüm bu becerilerden yoksun olmak da erkek
olmak için her hangi bir avantaj oluşturmaz. Sadece bu erkek çocuğun ileride
eşi olacak kadınla eşit olmayan bir ilişki sürdüreceği gerçeğini oluşturur.
Özetle, çocuklarımızın
sağlıklı cinsiyet özellikleri geliştirmelerini istiyorsak, onları kız ya da
erkek olarak ayırmadan eşit davranmalı,
yaşam içinde eşit, kendilerine, çevrelerine ve özellikle de karşı cinse
saygılı bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Bu anlayışla büyüyen çocuklar arzu
ettiğimiz sağlıklı, şiddetten uzak, huzurlu bir toplumun da temelini
oluşturacaklardır.
Belgin TEMUR
Uzm. Pedagog
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder