8 Mart 2019 Cuma

Minik Kaşif

Yaşamın ilk yılı bebekler için, başkalarına karşı temel güven gelişiminin oluşmaya başladığı bir yaştır. Anne ve babanın ona karşı tutumu, ona yaklaşımı önemlidir. Çocuğun, ne olursa olsun, her zaman, her koşulda annesinin onun yanında olacağını ve ihtiyaçlarını karşılayacağını hissetmesi gerekir. Bebekler ihtiyaçlarını tutarlı bir şekilde karşılayan ebeveynlere güvenmeyi öğrenirler ve dünyaya daha rahat uyum sağlayabilirler. Ancak; aksi durumlarda yani anne baba bebekle yeteri kadar ilgilenmiyor ya da ihmal ediyor ise bebek hayal kırıklığına uğrar; güvensizlik duygusu gelişmeye başlar ve dünyayı ürkütücü bir yer olarak algılar. Bu nedenle anne bebek arasında güvenli bir bağ oluşabilmesi için ilgili, dikkatli, şefkatli ve doyurucu bir bakım önemlidir. 1 yaş itibariyle anneye olan bağımlılık daha da artar. 1 yaş çocuğu ebeveyne yakınlığını sürdürmeye çalışır; bu ihtiyacı daha fazla ifade etmeye başlar. Anne-babasıyla kurduğu ilişki sayesinde geliştirdiği güven duygusunu da bu şekilde pekiştirir.  
1 yaş dönemi bebeklerde fiziksel, zihinsel, sosyal, dil ve motor gelişimi bakımından önemli değişimlerin görüldüğü; bir çocukluğa geçiş dönemidir. Bu yaş döneminin en belirgin özelliklerinden biri benmerkezciliktir; yani çocuk kendini dünyanın merkezinde görür; paylaşmayı bilmez; her şeyi almak; her şeye sahip olmak ister. Zaman zaman olumsuz; dirençli davranışlar; buna bağlı kızgınlık tepkileri gösterebilir. Sevincini, üzüntüsünü, korkusunu ve daha birçok duygusunu daha açık bir şekilde ifade edebilir.   
Bu yaş çocuğunun fiziksel gelişimi çok belirgindir. Boyu uzamıştır; evde birçok yere yetişmeye başlar; kilosu artmıştır ve kas koordinasyonu da belirgin şekilde gelişmiştir. Artık ayağa kalkmış; ve ilk adımlarını atmaya başlamıştır. Bazı çocuklarda ilk adımlar 11.ayda görülürken, bazıları 15-16 ay civarında yürürler. Ayrıca 1 yaş itibariyle küçük nesneleri tutabilir, bazı objeleri iç içe koyabilir ya da daha büyük bir kutuya atıp tekrar çıkarabilirler. Düşünme, anlama, taklit etme ve kavrama becerilerinin hızla gelişmeye başladığı görülür. Kendince sesler çıkarır; duyduğu sesleri ve gördüğü birçok davranışı taklit etmeye çalışırlar. İlk kelimeler duyulur. Çocuklar 1 yaş civarında derdini anlatabilecek birçok kelime söyleyebilir ya da o kelimenin yerine geçen semboller kullanabilir.  2 yaşlarına doğru 2 kelimeli cümleler de kurabilirler. Bazı kelimeleri olduğundan farklı söylerler ya da kelime yerine bir sembol kullanmayı tercih ederler. Örneğin ‘gezme’ yerine ‘atta’ demek gibi. Bazen bu tarz konuşmalar çocuğun çevresindeki bireylerin hoşuna gider ve onlar tarafından da kullanılır. Fakat böyle durumlarda çocuk kelimenin aslı yerine bu sembolü kullanmayı öğrenir; gerçek kelimeyi öğrenmesi ve kullanması gecikir. Bu sebeple; dil gelişimi açısından yetişkinlerin her zaman kelimenin gerçek formunu kullanması gereklidir. Konuşma ve dil gelişimi çocukların genel gelişimlerinde oldukça önemli bir yer tutar. Konuşma ve dil gelişimi çocuğun çevresiyle iletişiminde de belirleyici bir rol oynar. 2 yaş civarında hala konuşmaya ve iletişime ilişkin girişimi olmayan çocukların mutlaka gelişimsel açıdan değerlendirilmeleri gerekir. Çünkü konuşmada ve dili iletişim için kullanmada sorun yaşayan çocukların başka problemler yaşıyor olmaları riski söz konusudur. Bu nedenle de erken dönemde sorunu fark etmek ve müdahale etmek ileride ortaya çıkabilecek sorunları önlemek açısından son derece önemlidir.  
Sosyal yetenekler 
1-2 yaş çocuğu sosyal ilişki kurmak ister; insanlarla, başka çocuklarla bir arada olmaktan ve değişik oyunlar oynamaktan zevk alır. Söyledikleri kelimeler sınırlı da olsa, duydukları birçok şeyi anlarlar. Kendilerine verilen yönergeleri anlayıp yerine getirebilirler. Hatta çok karmaşık yönergeleri bile anlayabilirler. “Evet” ve “Hayır” dendiğinde bunların ne anlama geldiğini kavrayabilirler. Bu nedenle de artık yetişkinlerle daha kolay iletişim kurabilirler. Yabancılarla tanıdığı kişileri birbirinden ayırtedebilir ve bu nedenle bir yabancı ile karşılaştığında korkup endişelenebilirler. Çocukta ilk yılda gelişen güven duygusunun rahatlığıyla 1 yaş çocuğu anneden ayrı kalmaya biraz daha tolerans gösterebilir ve çevresini yaşayarak öğrenmeye, tanımaya başlar. Ancak, unutulmamalıdır ki, fiziksel yakınlığı ve güveni hissetmeye hala ihtiyacı vardır. Kısacası, 1 yaşla beraber artık çevresini yaşayarak keşfetmeye çalışan, bağımsız bir birey olmaya başlar. Dış dünyayı kontrol edebildiğinin, birçok şeyi kendi kendine yapabildiğinin farkına varır. Böylece, kendine olan güveni de artar. 1-2 yaş döneminde sürekli hareketli olmasının da sebebi budur. Hareket etme becerilerinin de artmasıyla daha çok bağımsızlaşan çocuk büyük bir merak duygusuyla dünyayı tanımak ve etrafı keşfetmek ister. Evdeki dolapları açar; karıştırır; boşaltır; bulduğu, gördüğü eşyaları ağzına götürüp tadına bakar ve onlarla oynamak ister. Bu sırada çevresindeki olabilecek tehlikelerin farkında değildir. Böyle durumlarda, anne babalar genellikle çocuğun her yaptığına ‘yapma’, ‘hayır’, ‘cıs’ diye karşılık verir; kızar ve yasaklar koymaya çalışırlar. Bu dönemde çocuk ‘hayır’ın anlamını bilir; ancak sürekli çocukla inatlaşmak ve kurallar koymaya çalışmak doğru değildir. Evet; yürüme ile özgürleşen ve çevresini keşfetmeye başlayan çocuğa yavaş yavaş kurallar konmalıdır; ancak 1-2 yaş çocuğu kuralın ne ifade ettiğini tam bilemez. Çocuğun davranışlarına vereceğiniz tepkiler de onun öğrenme sürecini etkiler. Bu yaş çocuğu nesneler arasındaki farkları bilemez. Örneğin; bir kaşığın yere düştüğünde zarar görmeyeceğini; ancak bir vazonun yere düştüğünde kırılabileceğini ve bir daha kullanılamayacağını düşünemez. Bu yüzden; ebeveyn çocuk vazoyu düşürdüğünde onu azarlar; ancak kaşığı düşürdüğünde alıp yerine koyarsa bu durum çocuğun kafasını karıştırır. Anne babanın verdiği tepkiye anlam veremez; onların böyle bir durumda nasıl davranacağını kestiremez. Bu nedenle, kurallar koymak yerine tehlikeleri çocuktan uzaklaştırmak, onu tehlikeye sokacak durumları ortadan kaldırmak daha doğrudur. Örneğin; eğer dolapları karıştırmasını istemiyorsanız, dolap kapaklarına kilitler takabilirsiniz; ya da ellemesini istemediğiniz, kırılabilecek eşyaları göz önünden kaldırabilirsiniz. Ancak 2 yaşına gelen çocuklar artık evin içinde yasak olan ve olmayan yerleri ayırt etmeyi öğrenmişlerdir. Bu nedenle yavaş yavaş kendi kendilerine yasak olan yerleri fark edebilmeleri adına, çok zarar verecek şeyler haricinde evin eski düzenine dönebilirsiniz.  Bu dönemde oyunun da rolü büyüktür. Yaşına uygun oyun malzemeleri dünyayı tanımasını kolaylaştırır. Yaşını doldurmuş bir çocuk, alkış yapar; el sallar; şekilleri uygun deliklerden atabileceği kovalarla, iç içe geçen kaplarla, halkalarla ve topla oynayabilir. 2 yaşına doğru da kendisinin hareket ettirebileceği, basmalı ya da itilip çekilebilen araba, kamyon gibi oyuncaklarla, sesli kitaplarla ve oyuncak müzik aletleriyle gelişimi desteklenmelidir. Dramatizasyon oyununun bu dönemde önemi büyüktür. Dış dünyada izlediği rolleri, ilişkileri dramatizasyon malzemeleri aracılığıyla taklit eder. Adeta yetişkinlik provası yapar.  Ayrıca, bu yaş döneminde çocuk kaşıkla kendi başına yemek yiyebileceğini ve bardaktan su içebileceğini de keşfeder. Özbakımını gerçekleştirebilecek becerileri iyice gelişmeye başlamıştır. Bütün bu deneyimler desteklenmeli ve aferinlerle pekiştirilmelidir.  
1-2 yaş çocuğunda, taklit etme becerisi de iyice arttığı için çevresinde gördüğü kişilerin yaptıklarını yapmaya çalışır. Bu yaş çocuğunun taklit ettiği ve model aldığı kişiler, annesi, babası ya da ona bakan kişilerdir. Bu nedenle, ebeveynlere çok fazla sorumluluk düşer. Ebeveynler iyi bir model olmak durumundadırlar; çocuk onları dikkatle inceleyerek uygun olan ve olmayan davranışları öğrenir. Bu yaş döneminde görülebilecek olan atma-vurma gibi davranışlar çevresindeki bireylerin davranışlarını gözlemlemesiyle ortaya çıkar. Hatta mutluluk, kızgınlık gibi duygu ifadeleri de bu taklit etme becerisi ile görülür. Anne ve babaların, çocuklarına çevredeki nesneleri işaret edip tanıtarak, bol resimli hikâye kitapları okuyarak ve onlarla bol bol konuşarak zaman geçirmeleri çocuğun dil, motor ve zihinsel gelişimini hızlandırır. 2 yaşına doğru karalamalar da başladığı için kağıt ve boya kalemleriyle tanıştırmakta da fayda vardır.   
Öneriler 
·        Her gün yeni bir şeyler öğrenmeye çalışan, merak eden 1-2 yaş çocuğunun hareketleri olabildiğince az sınırlandırılmalıdır. Çocuk, bu yaşta dokunarak; deneme yanılma yoluyla öğrenir. Bu yaş döneminde çocuğun bir oyuncağını yere atıp; bizden ona geri vermemizi beklediğini ve sonra tekrar yere attığını görürüz. İşte bu davranış da dünyayı keşfetmeye çalıştığının ve sosyal ilişki kurma isteğinin bir göstergesidir.
·        Ona yeni ortamlar ve fırsatlar sunulmalıdır. Kendisine zarar veremeyeceği, onu tehlikeye sokmayacak, içini açıp keşfedebileceği nesneler verilmeli ve kontrolünüzde bazı objelere dokunmasına müsade edilmelidir. Çocuk, ancak çevresini, objeleri tanıyarak; onların nasıl kullanıldıklarını, ne işe yaradıklarını öğrenerek merakını giderebilir. Onun bu enerjisi ve merak duygusu bastırılmamalıdır.
·        Seslerin ve konuşmanın başladığı bu dönemde, 1-2 yaş çocuğunun yaşıtlarıyla olabilmesi de önemlidir. Her çocuğun gelişimi bir diğerinden farklıdır; ama yine de bir arada olmaları farkına vardıkları, öğrendikleri şeyleri birbirleriyle paylaşmalarını sağlar. Bu da çocuğun dünyayı keşfinde ona yardımcı olur.
·        1 yaş çocuğu tehlikenin farkında olmadığı için kendini tehlikeli durumlara sokabilir. Bu nedenle; ev çocuğa uygun, güvenli bir hale getirilmelidir.
·        1-2 yaş çocuğunun becerilerinin gelişimi çevredeki uyaranların miktarı ile doğru orantılıdır; yani ne kadar fazla uyaran varsa, gelişimi o kadar hızlı olur. Bu nedenle ne kadar fazla ve değişik materyalle tanışırsa o kadar faydalı olur.
·        Onun hoşunuza giden davranışlarını aferinlerle ve alkışlarla desteklemek; kızabileceğiniz bazı davranışları ise zaman zaman görmezden gelmek ya da dikkatini başka bir yöne çekmeye çalışmak anne baba olarak gösterebileceğiniz uygun tutumlardır.
·        1-2 yaş dönemi çocuğun keşfetmeye, öğrenmeye başladığı bir dönemdir. Bu dönemde ebeveynlerin çocuklarını kısıtlamak yerine cesaretlendirici, yönlendirici bir tutum içinde olmaları gerekir. Ancak o zaman kendi kendilerine yetebildiklerini gören, kendilerine güvenen bireyler olabilirler.          
                                                      Uzman Klinik Psikolog İrem Fırat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder