23 Kasım 2018 Cuma

Biz Bilmeden Çocuğumuz Bizden Neler Öğrenir?

  Anne babalar olarak, çocuğumuza olan tutum ve davranışlarımızda olabildiğince farkında olarak hareket etmeye çalışırız. Bunu yapabilmek için de çoğunlukla anne babalık hakkında arkadaşlarımızla sohbet ederiz, doğum öncesinden başlayarak sık sık dergi kitap karıştırıp bilgi edinmeye çalışırız, kişisel farkındalık kazanmak adına profesyonel destek alabiliriz. Deneyim ve bilgilerimizi her ne kadar anne babalığımız içine katabilsek de bu durum farkında olmadan hatalar yapmayacağız anlamına gelmez. Bazen de çocuğumuza yönelik tutumlarımızın doğruluğundan emin bir şekilde aynı söz ve davranışları kullanmaya devam ederiz. İşte farkındalık burada devreye girmektedir. Yaptıklarımızın farkına vararak anne babalığımızla ilgili değişim sağlayabiliriz. Bu doğru bildiklerimize olan inancımız bazen çocuğumuzun verdiği tepki bazen çevremizin verdiği farklı tepki ya da uyarılar sayesinde değişebilmektedir. Bu gibi durumları bir fırsat olarak görebiliriz. Dolayısıyla çocukla olan ilişkide çocuğun ve kendinizin neler yaşadığı hakkında dolayısıyla ilişkinizle ilgili fikirleriniz sizin için yönlendirici ve öğretici olacaktır. 

    Çocuklar çoğu şeyi yaşamın ilk döneminden başlayarak anneden, babadan hatta onlarla ilişkilerinde yaşadıkları deneyimlerinden öğrenirler. Ayrıca anne babanın ilişkisi de onlar için bir gözlem bir öğreti kaynağıdır. Anne babanın birbirine söyledikleri, nasıl davrandıkları kadar çocuklarına gerek davranışlarıyla gerek söyleyerek ifade ettikleri beklenti, kural ve algılayışları; çocuğun iç dünyasında kendini ve çevreyi nasıl algılayacağını önemli ölçüde belirleyecektir. 

    Bu gibi davranışlara birçok örnek bulabiliriz. Burada dikkat edilecek nokta, anne ve babanın çocuğun kendi davranışlarının, sözlerinin çocukları tarafından nasıl anlaşılacağıyla ilgili empati kurabilmesidir. Anne babaların en sık yanlış mesaj verdiği konulardan biri çocukların korkularıdır. Örneğin, yalnız yatmakta zorlanan bir çocuğu annesi/babası sürekli yanında yatırarak ‘korkmamasını’ sağladığını düşünürken; bilmeden ona yalnızken korkularıyla baş etmek konusunda yetersiz olduğu mesajını vermektedir. Ölümden korkan bir çocuğa ‘çocuklar ölmez’ gibi ifadeler kullanarak çocuğun dikkatini konudan uzaklaştırmak isterken; çocuğun korkusunu yok saymış ve yanlış bir bilgilendirme yapmış olmaktadır. 

    Anne babaların genelde en çok zorlandığı diğer bir konu da çocuklarıyla ilgili endişeleridir. Kendilerinin bir parçası olarak gördükleri çocuklarının tek başına zorluklarla başa çıkabileceğine olan inançları, çocuklarına bazen dış dünyanın ne kadar tehlikeli bir yer olduğuyla ilgili endişeyi arttırıcı mesajlar vermelerine neden olur. Ufak yaşlardan itibaren, parkta, alışverişte, sokakta çocuklarını yanlarından ayırmakta zorlanan ebeveynler, çocuklarının zarar görmesiyle ilgili yoğun endişe yaşarlar. Çocuklarının zarar görmemesi için dışarıda yanlarından ayrılmayarak ve onların kendi başına hareket etme alanını kısıtlayarak aslında onlara dünyanın korkulacak bir yer olduğu mesajını sık sık vermektedirler. Çocuk açısından farklı bir algı da kendilerinin bu dünya ile baş etmede çoğu zaman ‘yetersiz’ dolayısıyla ‘dayanıksız’ oldukları hissiyle oluşur. Örneğin parkta oynayan çocuğa sık sık ‘hızlı koşma düşersin’, ‘terleme üşütürsün’ gibi uyarılarda bulunmak. 

    Anne babanın birbiriyle olan ilişkisi de çocuğun bir kadınla/erkekle ilişkinin nasıl yürüdüğüne dair mesajlar edinmesini sağlar. Örneğin sürekli sorumluluklarını unuttuğu ve diğerinin hatırlatan rolünde olduğu evlerde, çocuk anne/babanın rollerine dair mesajlar alır ve içselleştirir. 

    Anne babaların çocuklarına yanlış mesaj verdikleri konularla kendi iç dünyalarında nasıl başa çıktıkları da önemli olmaktadır. Kendi endişelerini, hayatla ilgili mutsuzluklarını çocukla ilişkisine yansıtan ve çocuktan beklentilerini bu yönde belirleyen anne babalar çocuklarında da bu algının oluşmasına neden olabilir. Örneğin parayla ilgili endişesi yoğun olan bir annenin çocuğuna yönelik kısıtlayıcı davranışları, sözlü uyarıları; çocuğun da ‘yetemeyebilirim, her zaman aşırı tutumlu olmam gerekir’ gibi inançlar geliştirmesine sebep olabilir.

    İşin zor kısmı bu gibi yanlış mesajların fark edilmesidir. İkinci kısım ise fark edilenlerle değişim aşamasıdır. Sık karşılaştığımız bir durum ise yanlış olduğunu bilsek de değişim için harekete geçemeyişimizdendir. Özellikle kendi anne babamızdan öğrendiğimiz birçok anne babalık bilgisi bize tek doğru gibi gelebilir, değişime direnç gösterebiliriz. Aynı şekilde davranmaya devam ederiz. Bu gibi değişimde zorlandığımız zamanlarda neyi nasıl yapacağımız ve genel olarak nasıl anne/babalık yaptığımızla ilgili farkındalık edinmek için profesyonel destek alabiliriz.


Uzman Klinik Psikolog Emre Altınel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder