Ödev, en yakın anlamıyla sorumluluk kavramını bize çağrıştırmaktadır. Daha okula başlamadan önce üstümüze düşen sorumluluklarla baş edip, gelişimimize katkı sağlamış oluruz. ‘Ev ödevi’ olarak anılan akademik terim, okul hayatının başlaması ile birlikte çocuğun hayatında yer edinmeye başlamaktadır.
Sınıf içerisinde işlenen dersin; sınıf dışında gerekli egzersizlerle desteklenip; çocuğun akademik gelişiminin yanında sorumluluk duygusuna katkıda bulunduğu bir gerçektir. Ancak burada önem verilmesi gereken nokta; ev ödevlerinin her yaş için akademik ve sosyal gelişimde etkili olduğu ancak ödevlerin içeriğinin dersin içeriği ile aynı ölçüde olması gerektiğidir. Bu şekilde düzenlenen ödevler başarının artması ve öz disiplininin gelişmesine katkı sağlaması açısından yararlı olmaktadır.
Ev ödevlerinin ‘günlük ödev’ halinde verilmesi çocuğun öğrenme becerilerini düzenli bir şekilde kullanabilme ve bu düzeni bir alışkanlık haline getirebilmesi için önemlidir. Bu düzen, çocuğun plan yapma ve uygulama becerisini geliştirip; öğrendiği her yeni bilgiyi daha kalıcı olarak hafızasında depolamasına yardımcı olacaktır.
Ödevlerle birlikte pekişen bilgiler, ilerleyen öğrenim hayatında öğrenilmesi gereken daha karmaşık bilgilerin yerleşmesinde kolaylık sağlayacaktır. Bu şekilde gelişen alışkanlıklar; aslında çalışma becerileri dediğimiz; çocuğun kendine özel bir akademik çalışma stili geliştirmesine neden olacaktır.
Ödevlerin yapılma şekli ve Anne babaya düşen sorumluluklar
Çocuğun hayatının öncekinden daha planlı gitmeye başladığı ilkokul döneminde; anne ve babanın planlayan ve yönlendiren olma rolü artmaktadır. Bu rol hem model alınarak; hem de sözel ve davranışsal yollarla çocuk tarafından öğrenilerek günlük hayatta uygulanmaya başlanır.
Ödevlerin düzenli olarak uygulanması konusunda anne babaların çocuğun kendi çalışma ortamını yaratmasında ona yardımcı olmaları şarttır. Çünkü çalışma ortamı, çocuğun var olan dikkatini ve ilgisini toparlayıp; uygun aralıklarla çalışmayı gerçekleştirebileceği bir çevre içerisinde sağlanabilmektedir. Çocuğun çalışabilmek için bağımsız bir odasının olması yararlıdır. Ancak bunun gerçekleşememesi halinde herhangi bir odanın uygun kısmı çalışma için ayarlanmalıdır.
Çalışırken dikkati dağıtabilecek objelerin ortamdan uzaklaştırılması da dikkat ve konsantrasyonun kalitesini arttıracaktır. Bunun dışında gerekli olabilecek çalışma materyallerinin ulaşılabilir olması, oda ışığının yeterli seviyede olması ve masanın üzerindeki gereksiz eşyaların çıkarılması çalışmaya başlamadan önce yapılacak hazırlıklardır.
Uygun çalışma ortamı ayarlandıktan sonra, belirli bir çalışma planının, çocuğun da dahil edilerek hazırlanması; çalışmadan düzenli verim artışı alabilmek için gereklidir.
Çalışma saatleri, çocuğun çalışmak için verimli olabileceği zaman dilimleri göz önüne alınarak ayarlanmalıdır. Bu zaman dilimlerinin çocukla birlikte planlanması; çalışmaya başlangıçta olmasını istediğimiz istekliliğin artmasına ve çocuğun sorumluluk duygusunu hissetmesine yardımcı olacaktır.
İlkokul dönemi başlangıcında; ödevlere yapılan anne baba müdahalesinin fazla olması sonraki yıllarda yapılandan daha fazla yararlıdır. Ancak bu müdahalenin miktarının çocuğun çalışma becerileri geliştikçe azalması ve çocuğun kendi başına yaptığı ödev miktarının artması gerekmektedir. Bu durumun aksi geliştikçe; çalışma becerilerinin ve alışkanlığının yeterli düzeye gelemediği dolayısıyla anne–babanın ve çocuğun beklentilerinin karşılanmadığı gözlenecektir. Bunun haricinde; sorumluluk duygusunun yeterince gelişmemesi nedeniyle anne-baba desteğine bağımlı kalma oranı artacaktır.
Ödevi yaparken ona nasıl yardımcı olacağız?
Ödev süresince, çalışmayı çocuğunuzla karşılıklı olarak yürütmeniz daha yararlı olacaktır. Sadece yönerge veren ve yapılan çalışmanın kontrolünü üstlenen anne–baba ile çalışmak; geçirilen zamanı sıkıcı hale getirebilmektedir. Bunun yerine; çocuğun ders konularını size danışarak ve daha sonrasında kendisinin deneyerek öğrenmesine izin vermek her iki tarafı da daha fazla tatmin edecek; aynı zamanda ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişki zedelenmeyecektir. Yapılanları dışarıdan gözleyen ve kontrol eden konumumuz; başarısızlık durumunda çocukta suçluluk duygusunun oluşmasına neden olabilir. Bu gibi bir durumda; çocuğun öğrenme motivasyonu ve dikkati dağılabilir; kendini zorlayıcı yararsız çalışmalar içine sokabilir.
Fiziksel ortamın ayarlanması dışında; çocuğun yaptığı işten dolayı takdir edilip cesaretlendirilebilmesi, ödevle; dolayısıyla dersle ilgili motivasyonunu arttırarak; dikkatini ve ilgisini daha iyi toparlayabilmesine yardımcı olacaktır. Ayrıca anne ve baba ile geçirilen vaktin bu alanda da başarıyla işletilebilmesi; ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkinin farklı bir alanda başarıyı elde etmesini sağlayacaktır. Çocuk başarısız hissettiği zamanlarda kendini birlikte çalıştığı ebeveynine karşı suçlu hissedebilir. Bu durum gerçekleştiğinde; anne-baba ya kendi becerilerini ya da çocuğun başarısını göz önüne alarak kaygı duyabilirler. Bu durumda hissedilecek kaygı çocuk için yeterli düzeyde olmalıdır. Başarısızlık durumunda kendine olan güvenleri düşük seviyede olan çocuklar bu durumu çok fazla ‘kendi başarısızlığı’ olarak ele alır ve yoğun kaygı yaşar. Böyle bir durumda başarısızlığı arttıran çevresel faktörler ortadan kaldırılmaya çalışılmalı ve durum daha da ilerlemeden bir profesyonel destek almayı düşünmek gereklidir. Böylece başarısızlığın nedenleri daha iyi anlaşılıp uygun çözüm yolları denenip çocuğa yardımcı olmuş oluruz.
Ödevin tamamının çocukla birlikte yapılması; kendi başına plan yapma, sıraya koyma ve diğer çalışma becerilerinin gelişim hızını yavaşlatır. Ayrıca sorumluluk kavramıyla birlikte çocuktan beklediğimiz ders çalışma alışkanlığının gelişmesi hedeflerimizden diğeridir. Tek başına yapılmayan işlerde; yaptığımız işin sonuçlarını görüp ileri hedefler koyabilmemiz zorlaşır. Bu nedenden dolayı; çocuğun kendi çalışma programını planlayıp uygulamaya koyabilmesinde; çok fazla ‘birlikte çalışma’ yapılmamalıdır.
Ödevi olan Çocukların Anne-Babalarına Tavsiyeler..
• Ödevin yapılması gereken saatlerde; çocuğun çalışması gereken ortama yakın yerlerde dikkati ve ilgiyi dağıtabilecek çok fazla uyaranın olmamasına dikkat edin. TV, radyo, yüksek sesle konuşan bir grup gibi belirli uyarıcılar dikkatin toparlanmasını ve ilginin sadece çalışılması gereken materyale yönlendirilmesini zorlaştıracak niteliktedir. Örneğin okul çağında birden fazla çocuğunuz varsa aynı zamanlarda çalışmalarını engellemek yerine; farklı iki ayrı mekanda çalışmalarını sağlamak daha yararlı olabilmektedir.
• Ödev zamanını ayarlamak için çocuğunuzla birlikte verimli bir zaman dilimi ayarlamaya çalışın. Birlikte bir zaman aralığı belirleyip, dinlenme payı bırakarak (çok uzun olmamalı), her gün uygulanabilecek bir program oluşturun. Bu durum onun çalışma faaliyetleri ile ilgili sahiplenme duygusunu pekiştirecek ve duruma ilgisini arttıracaktır. Eğer çocuk ödev planlamasını kendi başına yapabiliyorsa takdir edin ve yardıma ihtiyacı olursa size danışabileceğini söyleyin.
• Ödevin başarıyla bitirmesi ve yanlışlarının az olması, en az onun kadar bizim de gerçekleşmesini istediğimiz bir durumdur. Ancak hataların yapılmaya başlanması çocuk için başarısız sıfatını kazanmasını, dolayısıyla kendini yetersiz hissetmesini gerektirecek bir durum olmamalıdır. Onun başarısı gösterdiği çaba ile değerlendirilmelidir. Harcadığı zamanı ve emeği takdir ederek, yanlışlarını daha fazla çaba sarf ederek düzeltebileceğini göstermek önemlidir. Ayrıca o dersle ilgili başarının tek göstergesi ödevler olamayacağı için; değerlendirmenin tamamının bizim tarafımızdan yapılmaması da gereklidir. Öğretmenin değerlendirmesinin önemine yapılan vurgu; ödevlerini yapmaktan kaçınan bir çocuk için sorumluluk hissedebileceği bir hal oluşturabilmektedir.
• Çocuğun ödev yapması kendi başına birçok yönü kapsayan bir durumdur. Hem akademik becerilerinde bir artmanın gerçekleşmesi, hem de şimdiki hayatı ve yetişkin yaşamı için sorumluluk duygusunun gelişmesinde etkili olmaktadır. Çocuğun bu kazanımları elde etmekte güçlük yaşadığı farkedildiğinde bir uzmana başvurulabilir.
Klinik Psikolog Emre Altınel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder